"Bir mısra daha söylesek sanki her şey düzelecek
İki adım daha atmıyoruz bizi tutuyorlar.""Kızım öyle çok aradık ki seni Gönül'le, ama ne Altan söyledi nerde olduğunu ne de Zeynel. Zeynel hapse girdikten sonra her şey değişti, bankadaki hesaplara, tüm gayrimenkullere, oturduğumuz eve kadar her şeye el konuldu. Kendimizi bir anda sokakta bulduk. Tüm gazeteciler peşimize üşüştü, düşüş edebiyatı yapmak için. Senin bizi görebilmen için onlara bile röportajlar verdik, sana seslendik. Telefonumu satmak zorunda kaldım da yine de eski bir telefon aldım beni ararsın diye. Ama hiçbir zaman aramadın bizi." dedi yaşlı kadın tüm sitemini sesine yüklerken.
Yıllarca Leyla'nın aramasını beklemişti, telefonu ne zaman açsa onun sesini duymayı arzu etmişti yaşlı kadın. Billur köşkünden tepe taklak yuvarlandığı vakitler herkesin alayla baktığı, gülerek göz devirdiği Belgin Hancıoğlu o günlerde tek bir kişiyi görmek istemişti. Küçücük bir kız çocuğuyken evine gelen ona evlat olan Leyla'sını.
Karşısında duran genç kadına rağmen hala inanamıyordu onu bulduğuna yaşlı kadın. Yüzüne dokundu Leyla'nın, hastalığını çok merak ediyor olsa bile onun canını sıkmamak için sormadı. Ona acıyan gözlerle bakmaktan nefret ediyordu.
"İzin vermediler Belgin Teyze, Altan her şeyimi aldı elimden yalanlarım ortaya çıkınca. Bir bilet verdi bana, "Buraya gideceksin, yoksa anında ele veririm senin dolandırıcılığını." dedi, yapacak hiçbir şey bırakmadı bana. Kaç kere gelmek istedim buraya kaç kere kaçtım ama her defasında haberi oldu. Bir kere oraya da geldi, tehdit üzerine tehdit. Ona karşı gelmediğim için çok pişman oldum hapse girer kurtulurdum çıktığımda özgür kalmış olurdum oysa şimdi her günüm hapis gibi. Onu çok sevdim Belgin Teyze, ona yalanlar söylerken de çok sevdim tüm gerçekler açığa çıktığında da ama o beni değil o masum kızı sevmiş, Neva'yı."
Yeni evinin ilk misafirini ağırlamıştı genç kadın. Yıllar öncesinden gelen ilk misafiri... Onun kapısında kendini bulduğu günü hatırladı. Babasının patronu Zeynel Hancıoğlu'nun elini tutmuş kapının açılmasını bekliyordu heyecanla çocuk kalbi. O gün karşısına bu yüreği iyilikle dolu kadın çıkmasaydı çocukluğunu bile tebessümle anamayacaktı belki. Erdem'in solgun yüzünün ardından gelen şeker tadında bir kadın tebessümü. Onu ihmal eden annesine inat onu benimseyen bir kadın yüzü... En iyi okullar, en özel öğretmenler... Her şey Zeynel "Tamam" diyene kadar güzeldi. Her şey Zeynel'in bir çift sözüne baktı. Belgin'in hiç haberi olmadı Zeynel'in oyunlarından. Hiç haberi olmadı kadının Leyla'nın casusluklarından. Zeynel'in onu bir piyon gibi kullanmasından hiç bahsetmedi genç kız annesi yerine koyduğu kadına. O, Zeynel'in planladığı oyunları oynarken kadın onu yurt dışında okuyor zannediyordu. Belgin Hanım hiç sormamıştı Zeynel'e Leyla'yı neden davetlere götürmediğini? Çünkü Leyla o kapıya düştüğü günden beri biliyordu bir gün borcunu ödeyeceğini ve o davetlerde boy gösteren gösteriş budalası adamların masasına meze olacağını en başından beri biliyordu. Bunun için görünmemeliydi kimseye. Zeynel öyle istiyordu.
Gözlerinden akan yaşlara engel olamadı genç kadın başını Belgin'in dizlerine koydu ve bir çocuk gibi kıvrıldı oturduğu koltukta. Her şeyden vazgeçmiş gibi kapattı gözlerini yaşlı kadının dizlerinde. Çocuğunu hayal etti, Belgin'e sormak istedi içinde büyüyen soruyu, belki de o biliyordur. Biliyor mudur? Başını kaldırıp yaşlı kadının gözlerine baktı.
"Benim" dedi derin bir nefes alarak devam etti: "Benim bir çocuğum var Belgin Teyze sen biliyor musun kızım mı var oğlum mu ya da Gönül Teyze biliyor mu?" Yalvaran gözlerle bakıyordu karşısında duran kadına. Beynini işgal eden ve ele geçiren soru yine dillendirilmişti. Tek bir sözcükle mutlu olacaktı, tek bir sözcükle yitip gidecekti yılların bilinmezliği.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nergis Hatırası
RomanceBir gün bir yerde tekrar karşılaşırsak eğer benimle Yeniden tanış Ama kimse anlamasın bu tanışıklığın evvelini Gözün bile ısırmasın beni bir yerden Çıkaramadım değil de tanıştığımıza memnun oldum cevabını Almak istersen Sarılarak değil ancak el sıkı...