"Mevsim"

995 103 3
                                    



"Belki de bir kuruntudur yaralayan kalbimi
Her insan bir uyumsuzluktur ölü olmadıkça"

Leyla'nın kendisine minnetle bakan bakışları aklına geldiğinde içine dolan Altan'la konuşma isteğini bastıramıyordu kadın. Saatler geçmiyordu bir türlü, Mevsim'in Leyla'da kalmasına izin verdiği için kızıyordu kendisine, Altan'ı dinlemeden bunu yapması doğru muydu sahi? Altan bu kadar acımasız olmuş muydu ki? Sekiz yıldır evliydiler, Neva'yı sorduğu zamanlar haricinde adam kadına asla sinirlenmemiş, tek bir incitici kelime etmemişti. Kendisini mutlu bir aileyle donatırken delicesine sevdiği kadını kimsesiz mi bırakmış Altan? Geçmeyen her dakika ağır bir hüzün oluyor, gönlünü dağlıyordu kadının. Zihnini kemiren onca soruyu susturamıyordu. Beklemek anlamsızdı, akşama saatler vardı, şimdiden gitmeliydi sahafın kapısını kapatıp geçmiş zamanın şimdiye düşen hesaplaşmasını yapmalıydı. Yarım saat önce geldiği evden apar topar çıkıp Beyoğlu'na yürüdü, düşünce dehlizlerinde boğulmamak için etrafı izlemek istedi ama gördüğü her şey ona Leyla'nın gözyaşlarını hatırlatıyordu.

Bir çocuk sahibi olmadığı için "anne olamama" durumunu çok iyi biliyordu kadın, gerçekliğin yakıcılığıyla, en onmaz halleriyle yaşayarak biliyordu. Bir çocuğu bir kadına hiç göstermeden ondan koparıp almış olmak, kadını hiç bilmediği diyarlara sürgün etmek, bunları yapmak için insanın kalbinin olmaması gerekmez miydi? Altan kalbini söküp atacak kadar çok sevmiş miydi Neva'yı? Sekiz yıldır tanımadığı adamın yanında yatıyor onunla aynı sabaha uyanıyordu, bunların açıklaması olmalıydı.

Pasajdan içeri girdiği gibi ilerledi kendi dükkânlarının olduğu bölüme. Kendisine "Hoş geldin" diyen hiç kimseye aldırmadan koşar adımlarla vardı dükkânın kapısına. Derin bir nefes arak içeri girdi. Eski bir kitaba dalmıştı Altan, Yaz Yağmuru nadide Tanpınarların eksik parçası... Tanpınar'ların olduğu rafta bulunan ve dükkâna buram buram nergis kokuları saçan demete baktı, nergisler de Yaz Yağmur'u da Leyla'nın izleriydi.

Sertçe kapattığı kapıdan çıkan gürültülü sesle fark etti adam karısının karşısına dikildiğini.

"Hoş geldin canım. Mevsim nerede?"

"Annesinin yanında."

Fırtınalar koptu adamın bakışlarında, inanmayan gözlerle karısının gözbebeklerine baktı. Sezin en ufak yalanında bile ele verirdi kendisini, kızaran yanakları ve kaçan gözleriyle. Ama bu sefer gözlerini Altan'ın şimşekler çakan gözlerine kenetlemiş bir savaşçı gibiydi. Geç kalmış, bir açıklamayı bekliyordu merakla karılmış öfkenin hakim olduğu kahveleri. Tükenmişliğinin kıyısından yaşama tutunmuş bir kadının tutunduğu bu yaşam bir başka kadını tüketmişti. Tek bir neden bile kadının içinin yanmasına yeterli bir sebepti. Ondan çalınan hayatın kendisine bahşedilmesi, görünürde güzeldi. Güzeller güzeli bir kız çocuğu, kendisine sadık bir eş, sıcacık bir yuva. Düne kadar bunun huzuru içinde yaşayan kadın bir açıklamayla her şeyin çalınmış bir sahtelikten ibaret olduğunu görüyor ve Altan bu gördüklerini yalanlayan, Leyla'nın haksız olduğunu belirten hiçbir açıklama yapmadan kendisine sertçe ama sessizce bakıyordu. Aralarındaki bu rahatsız edici sessizliğin azabına dayanamadı kadın.

"Bir şey demeyecek misin? Neva'dan ya da Leyla mı demeliyim bilmiyorum ama ondan ne farkın var senin? Yalanlarla örülmüş sahte bir evlilikten başka nedir ki aramızda olan? Ya anlamıyorum sen bir kadına nasıl böyle bir azap çektirebildin? Öldürseydin, çekip vursaydın onu hastane odasında emin ol ki on yıldır yandığı kadar yanmazdı canı metalin soğukluğunu vücudunda hissettiğinde."

Nergis HatırasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin