"Sondan Bir Önce"

1.3K 134 9
                                    


" Ben yorgunum anlamaktan
Bir duvar, bir tebeşir gibi yazmaktan yazılmaktan.
Ve akşam
Alanların caddelerin bana biraz fazla geldiği
Üstümü başımı bilmediğim bir akşam
Ne yapsam
Yağar ki sokaklarda bir uzun yağmur
Islanırım ıslanırım anlamam "

Kimyasal tedavi adı altında damarlarına verilen ilacın uzun süren yan etkilerinin geçmesiyle on gün sonra açtı kadın gözlerini. Baktığı her şeyi sanki daha önce hiç görmemiş gibiydi. Vücudu kilometrelerce yürümek zorunda kalmış gibi yorgun ve bitkindi. Zihni bulanıktı, gözlerinin önüne gelen kopuk görüntüler birbirini kovalıyordu. Ağzında midesini bulandıran metalik bir tat vardı. Kaç gündür yatıyordu burada? Kaç günü silmişti hafızası? Belirsiz görüntüler dışında hiçbir şey hatırlamıyordu. Faik'i kaç gündür uğraştırdığını, Mevsim'i en son ne zaman gördüğünü hatırlamıyordu. Serum bağlı elini yüzünde gezdirdi önce kirpiklerinin olduğu yerde takılı kaldı eli. Tek tük olan kirpikleri artık yoktu, sonra içinde korkuyla saçlarına dokunmak istedi. İncecik bir bağ halinde olan saçlarından geriye büyük bir boşluk kalmıştı. İçi sızlayarak çekti kadın elini kafasından. Ağlamak istedi ağlayamadı, "Boş ver iyileşince yenisi çıkacaktır" demek istedi, inanamadı. Başını yastığa koyup gözlerini kapattı yeniden. Nasılsa uyurken kendini daha iyi hissediyordu. Dünya aynı zalimliğiyle devam ederken uyku ona huzur veriyordu. Ağrılarını dindiriyor, rüyalarına umut serpiştiriyordu. Dünya acımasızdı, uyku huzurdu. Dünya Altan'dı, uyku Faik.

***

Yarı uyanık halde dinledi kadın içeri giren hemşireyle hasta bakıcı olduğunu tahmin ettiği iki kişiyi.

"Hala uyanmamış" dedi kadın.

"Doktoru bugün uyanacağını düşünüyordu. Uyandığında yanında olmak istediğini söyledi. On gündür burada kaldı adam, her şeyiyle ilgilendi. Hemşire olduğum halde ben o kadar yapamıyorum."

"Kanser hücrelerini yok eden ilaç kişinin kendisini de kaybetmesine neden oluyor işte. Bünyesi çok zayıf olduğu için daha fazla yan etki oluştu. Faik Bey'in onca özenine rağmen yine de bulaşan enfeksiyon da durumunu daha kötü hale getirdi."

"Ne yaptım on gündür?" dedi sesinin boşlukta kaybolup gitmesinden korkarak. Bilinci yerinde değilken çok defa kırmıştı Faik'i. Her kemoterapi sonrası kendisini suçlu hissediyordu. Neden bunca ağırdı ki?

"Uyandığınızı Faik Bey'e haber vereyim Leyla Hanım" dedi hemşire sesindeki suçluluğu bastırarak.

"Lütfen söyle"

"Hastasınız, bilinci yerinde olmayan birçok hastamız gibi. İyileştiğinizde gülüp hatırlayacağınız anlar gibi... Faik Bey anlatır size."

Bünyesinde kalan son güçle gözlerini açıp sesini yükseltti kadın. "Söyle diyorum."

Hemşire ne yapacağını bilemeyenlere özgü bir ifadeyle baktı yanındaki hasta bakıcıya. Ne diyecekti ki? Hasta yatağında yatan bir kadına ne denli kendini kaybettiğini nasıl anlatacaktı? Mide bulantılarını, ağır ateşle sayıklamalarını, karşısındaki insanı tanıyamayışını... Onu yanında kovarcasına ağır sözler etmesini... Hemşire, söylememekte ayak direyecekti Leyla ise söyletmekte.

Kapı açılınca bozuldu hemşirenin çaresizliği. Tedirgin yüreği hafifledi ve geçmiş olsun dilekleriyle yanındaki hasta bakıcı ile dışarı çıktı.

Nemli gözlerle baktı kadın yatağın kenarına gelen adama. Onun sabrına, onun sessiz aşkına bir kez daha hayran oldu. Babasından, Zeynel Amcasından, büyük aşkı Altan'dan görmediği bu güzel bakışları kadının yaralarını sarmak yerine daha da derinleştiriyordu. Ona aynı bakışla karşılık veremediği için, onu her geçen gün daha çok üzdüğü için, mesleğinin en verimli zamanında onu kendisiyle ilgilenmeye mahkûm ettiği için kendisine kızıp duruyordu. Mahcubiyetin ağırlığı altında eziliyordu kadın.

Nergis HatırasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin