"Evvel yükseklerden uçtu, düze indi şimdi gönlüm."
"Bu adam seni sevmemiş ki. Bu adam seni ikileştirmiş. Birinizi severken diğerini öldürmüş. Her gün yakalanma korkusuyla Leyla'yı öldürmüşsen Neva uğruna. Tüm hayatından vazgeçmişsin. Bu kadar çok sevdin mi onu?"
"Tüm hayatın, dediğin ne ki Faik? Çocukluğun solgun yüzü mü? Yoksa Zeynel'in billur köşkü mü? Yoksa içki masalarındaki o şuh kahkahalı kadın mı? Ben hiçbirinde bir hayat göremiyorum ama ben Neva'yken gerçekten yaşadım Faik. Otuz üç yıllık hayatım yalan o iki yılın yanında. İnan bana tüm korkularıma değerdi onunla yaşadığım her dakika. Otuz beş yaşındayım ama yolun sonundayım Faik."
Yaşlı gözlerine baktı genç kadının. Akıttığı her bir inci tanesinde geçmiş yıllar saklıydı. Göz pınarlarından başlayıp çökmüş avurtlarına doğru yol alan gözyaşları solgun yüzüyle beraber onu daha da çaresiz bir konuma getiriyordu. Hasta bir kadına en yakışmayan ifadeydi çaresizlik. Onu gerçek anlamda çaresiz bırakan bu ifade bir yeniliş emaresiydi. Tüm gerçekleri öğrendikten sonra daha iyi olacağına inandığı kadın şimdi tam tersine bir çöküş aşamasındaydı. Mevsim, Sezin'e her 'anne' deyişinde kadın daha çok çekiliyordu çaresizliğin girdabına.
Yaşamın tüm talihsizliklerini, tüm kederini sırtlamış kadını bir başka hayranlıkla dinliyordu şimdi adam. Yaşadıklarına rağmen dimdik ayakta duramasa bile en azından kambur kalmamıştı hayat yolunda. Düşe kalka geldiği yolda gerçekleştirmek istediği bir yaşam amacı vardı şimdi. Kızına kavuşmak. Onun kendisine bahşedeceği iki hecelik sözcüğü duyabilmek. O sözcük dökülünce Mevsim'in dudaklarından işte o zaman yepyeni bir hayatın kapısı açılacaktı kadın. Yeni bir güne, yeni bir Leyla'ya...
Seviyordu kadını. Ne yaşarsa yaşasın nasıl bir batakta batmış olursa olsun seviyordu. Onun içki masalarında meze olduğu gerçeği Faik'in yüreğindeki Leyla'yı silemezdi ki... Yaşamak için başka bir seçeneği, çalacağı başka bir kapısı olmayan kadını nasıl yargılayabilirdi ki yüreğinin mahkemesi?
"Onun teklifinden sonra kaçtım. Beni bulamayacağı bir yerde güzel bir hayat kuracaktım. Çok olmasa da birikmiş param vardı işte. Bir de iş bulunca hallolacaktı her şey. Ama her yere yetişti Zeynel. Beni bulamayacak diye gittiğim o yerlerde param bitene kadar yaşamama müsaade etti sadece. İş başvuruları için gittiğim her yerden eli boş dönmemin tek nedeniydi o. Bir sözüyle muma çeviriyordu herkesi. Yine de kararlıydım. Dönmeyecektim, beni yerin dibine sokacak o iğrenç işlerini yapmayacaktım onun. Ölsem de... Onu da denedim, ama kurtardı beni. Sence kurtarmış mı oluyor? Her neyse bunu tartışmak için çok geç. Hastaneden çıktıktan sonra..." devam edemedi kadın. Hıçkırıklarla boğulan nefesi izin vermedi devam etmesine.
Kolunu kadının omzuna attı Faik. Dinleneceği bir liman, yorulduğunda sığınacağı bir sığınak gibiydi sanki. Sessizce dinleyen, yargılamadan önce sorgulayan, her şeyi öğrenmeden de işin peşini bırakmayandı. Bir insanın sahip olacağı en özel dosttu.
***
Aralık ayının aldatıcı güneş ışıklarının pencereden içeri süzülmesini seyretti yattığı yerden. Yarım açık pencereden giren rüzgârın şiddeti odayı soğutmaya yetmişti tüm gece. Soğuk havaların ferahlatıcılığı iyi geliyordu yanan yüreğine. Derin bir nefes doldurdu tükenmekte olan ciğerlerine. Saatine baktı ve aklına gelen fikirle gülümseyerek doğruldu yattığı yerden. En güzel kıyafetlerini giydi, incecik kalan saçlarını omuzlarına döktü. Solgun yüzünü canlandıracak hafif bir makyaj yaptı. Son zamanlarda nefret ettiği ama onsuz yapamadığı oksijen tüpünü aldı eline. Kütüphanede kalmış eski zaman Tanpınar'ı çantasına koydu. Koltukta uyuyakalmış olan Faik'e sevgi dolu bir bakış attıktan sonra çıktı evden. Evi Beyoğlu'na yakın olduğu için taksiye binmek yerine yürümeyi tercih etti. Attığı her adımda Altan'la ne konuşacağını düşündü. Dün gece yaşadığı şaşkınlık ve hayal kırıklığı hala damarlarında kol geziyordu. Karısı iyi bir kadın olabilirdi, ona yalan söylememiş olabilirdi, Mevsim'e çok iyi bir anne olmuş olabilirdi ama tüm bunlar Sezin'in Neva olmadığı gerçeğini değiştiremezdi. Sezin, Mevsim'in annesi değildi, anne rolü oynayan bir yalancıydı sadece. Altan'sa bu yalan oyunu kuran başkişiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nergis Hatırası
RomanceBir gün bir yerde tekrar karşılaşırsak eğer benimle Yeniden tanış Ama kimse anlamasın bu tanışıklığın evvelini Gözün bile ısırmasın beni bir yerden Çıkaramadım değil de tanıştığımıza memnun oldum cevabını Almak istersen Sarılarak değil ancak el sıkı...