"Şiir Güzeldir"

1K 117 19
                                    



"Eskisi kadar özlemiyorum seni,
Ve ağlamıyorum olduk olmadık zamanlarda.
Adının geçtiği cümlelerde, gözlerim dolmuyor."

Önüne konulan lezzetten uzak haşlama yemekler bile canını sıkamıyordu kadının, gözleri yalnızca onları izliyordu, Mevsim'i, Sezin'i ve Altan'ı. Sezin, üzerine titriyordu küçük kızın. Mevsim, tüm masumiyeti ve güzelliğiyle yiyordu yemeğini. Altan ise kendisine bakıyordu, o nasıl Mevsim'den gözlerini alamıyorsa Altan da Leyla'dan gözlerini alamıyordu. Yüzünün her bir noktasında dinlendiriyordu bakışlarını.

Mavileri donmuştu Leyla'nın, feri kaçmış bir çift bakıştı o bebe mavilerinden artakalan şimdi. Çok zayıflamıştı, kum karası dalgalı saçları düzleşmiş ve bir tutamdan bile daha az kalmıştı neredeyse. Pembe teni solmuş, dudakları kurumuştu. Hastalığın ve hasretin en ağır yüküydü kadını bu hale getiren ve ikisinin de suçlusu Altan'dı. Hayır, değildi! Bu olanların tek suçlusu Leyla'ydı. Yalnızca Leyla'nın hayatı alt üst olmamıştı ki Altan'da yanmıştı ihanetin cehennemi azabında. Neva nidalarıyla uyandığı uykuları, Mevsim'in hiç durmayan gece ağlamaları, Sezin'in cevapsız soruları... Kızı anne sütünden mahrum büyüdüyse bu Leyla'nın yalancılığının suçuydu. Tüm bunlar beynine sükûn edince diş biliyordu karşısında duran kadına karşı. En büyük düşmanı oluyordu onun. Yüreğinde peyda olan menhus duyguların ateşinde yanıyordu. Ama bir yanda da o vardı. Aşk! Hala dinmemiş olan hala derin bir yara olan. Leyla'yı Neva olarak bir görebilseydi o zaman değişecekti belki de doğru bildikleri. O zaman dinecekti belki de yüreğinin sızıları. Mevsim ve Sezin'in yüzüne her gün vicdan azabıyla bakmaktan kurtulacaktı belki de. Birini yabancı anne yapmıştı diğerini yalancı bir anne...

Bir de o adam vardı, Yazgülü "biricik dost" derken neyi kastetmişti? Hala kimseyi yaklaştırmak istemiyordu onun yanına. Bencildi. Leyla ve Mevsim söz konusu olduğunda dünyanın en bencil adamı olabilecek kapasiteye sahipti.

Kızının her halini izlerken duydu o kelimeyi onun ağzından:

"Anne" dedi küçük kız, Sezin'in gözlerine bakarak anne, dedi. Leyla'nın yüreğini yaktı geçti bu sözcük. Evladından yıllardır duymak istediği sözcük başka bir kadına söyleniyordu. Kendi canı onu bir yabancı zannediyordu. Buhar buhar kaynadı bakışları göz pınarlarında. Sigara içmeyi özlediğini hissetti birden, ruhunun kasvetini dumana yükleyip savurmak istedi. Mevsim her "anne" deyişinde ruhunun sağlam kalan yanları da yıkılıp geçti. Yemek sonunda bir virane gibiydi kadın yıkık dökük, yarım yamalak... Ama bilinmezliklerden kurtulduğuna sevinen bir yanı vardı. Bir kızı vardı, kendisine benzeyen, Altan'a benzeyen güzel bir kızı vardı. Hayatının en mutlu iki yılının hediyesi... Ama bu güzel hediye ona en büyük mutluluğu vermiyordu. Gözlerine bakarak o iki hecelik mutluluğu bahşetmiyordu kadına.

Sezin'e çevirdi bakışlarını, nasıl bir kadındı bu? Küçücük çocuğu kandırmaya utanmıyor muydu? Hikayeyi bilmiyordu kesin biliyor olsa kabul edebilir miydi küçük bebeğin ardında gözü yaşlı bir annenin olduğunu? Kötü bir kadına benzemiyordu baktığında, hatta belki de kendisinden bile iyidir, yalan söylemiş midir acaba Altan'a? Derin bir nefes aldı Sezin'le ilgili düşüncelerini savurmak istercesine. Tek düşüncesi Mevsim olmalıydı. Mevsim Kutlar.

"Leyla!"

Kızını seyretmelere dalmıştı kadın Yazgülü kendisine seslendiğinde. Ne onu ne de masadakileri görüyordu gözü. Tek bir kişiye odaklanmıştı. Limon sevmiyordu Mevsim, Leyla da sevmezdi. Kaşığını çok zarif tutuyordu küçük ellerinde. Gözlerinin önüne gelen kum karası saçlarını başını yana çevirerek geriye atıyordu.

Nergis HatırasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin