Cennet Bahçesi Güzelliği

949 103 0
                                    


"Ben! Çocukları sevdim yaşadım. Dünyaya alışmadım
Kuru güller gibi yersiz ve inceydim biraz.

Hep bunu duydum. Bunu yaşadım."

Yüzünde kocaman bir gülümsemeyle uyandı genç kadın. Bir cennet bahçesi güzelliğinde geçmişti bir önceki günü. Dünyasının en güzel varlığı kollarının arasında uyuyordu. Kum karası saçları inatçı bir dağınıklıkla tokasından fırlamıştı küçük kızın. 'Dökülmeden önce benim saçlarım da böyleydi.' Diye geçti içinden. Onu kollarında sıkıca sarmak, yanağına kocaman bir öpücük kondurmak istedi kadın ama kızının tepkisinden korktuğu için bunu yalnızca düşünmekle yetindi. Onun yanında yatmayı bile zorlukla kabul etmişti.

"Annen ya da baban sana iyi bakmadığımızı düşünür, ya gece korkarsan." Cümlesinin birkaç kere tekrarlanmasına dayanamayıp kabul etti. Ve bu basit bir kabul ediş dünyaları bağışladı Leyla'ya. Onu rahatsız etmemek için hiç kıpırdamadı yatakta. Sessiz ve hareketsiz odada tek duyulan Mevsim'in düzenli nefes alışverişi ve Leyla'nın burnuna bir hortumla bağlı olan oksijen tüpünün tıslama sesiydi.

Aradan geçen yarım saatte kadın gözlerini ayırmadan Mevsim'i izledi. Aradan geçen yılların bir telafisi ya da geri dönüşü yoktu belki ama Mevsim şu anda tüm gerçekliğiyle yanındaydı. Geçmiş zamanın hüznüne, acısına, zehrine inat Mevsim şimdi kollarının arasındaydı. Bir anne için bundan değerli bir an olabilir miydi? Onun kokusuyla mest olmak, tüm yaralarını onun varlığıyla sarmak ve kalan sayılı günlerini onunla doldurmak... Düşündükçe bile heyecanı bol bir huzur kaplıyordu içini.

Düşüncelerine ve Mevsim'e öyle derin dalmıştı ki kadın odaya giren Faik'i bile fark etmedi. Adamsa fark edilmek istemedi yarım açıyla gördüğü huzur dolu yüzüne baktı Leyla'nın. Mutluluk bulaşıcıysa eğer Leyla sayesinde mutluluk sarhoşu olabilirdi. Onu İstanbul'a gelmesi için ikna etme çabaları gelip geçti gözünün önünden. Altan denen şerefsize verdiği söz yüzünden ne kızını görebilmişti ne de düzgün bir hayat kurabilmişti. Aptal herif! Bir gülüşüne dünya yok edilecek kadını yıllarca ağlamaya mahkûm etmişti. Bencil herif! Faik'in Altan'a olan öfkesi dinmek dizginlenmek bilmiyordu. Hele de Leyla'ya yakışan şu gülümsemeyi, şu huzurlu bakışı gördükçe onu yıllardır bundan mahrum ettiği için daha da diş biliyordu adama.

"Faik." Dedi kadın fısıltıyla. Adama gel demek istercesine boşta kalan elini ona doğru uzattı. Sıcacık bir tebessüm belirdi adamın dudaklarında... Kalbine bolca umut serpti Leyla'nın bu mutlu hali... Elini tuttu kadının. İncecikti, yeşil damarların patlayacak gibi kalın göründüğü incecik ama sıcacık bir el...

Mutluluğun emaresi döküldü kadının gözlerinden. "Keşke, yok." Dedi adam gözyaşını silerken. "Şimdi var ve gelecek olacak. Umut her zaman vardır, en iyi senin bilmen gerek."

"Günaydın" dedi Mevsim Leyla ile Faik'e bakarak.

"Günaydın Mevsim."

"Günaydın kı..." "Kızım." Diyecekti diyemedi. Yüreği sızladı ama yine de minnetini asla inkâr etmedi. Onu hiç görememe ihtimali de vardı ama gördü, sarıldı, kokladı, onunla güzel bir uykuya daldı. On yıldır uyuduğu en güzel uykuya.

Birlikte hazırlanıp birlikte yapılan neşeli kahvaltının ardından Faik ve Leyla'nın Mevsim'i eve bırakması gerekliydi. Evlerinin önüne geldiğinde sardı kadını kaybetme korkusu... Yıllar önceki gibi... Bir hastane odası yalnızlığının ardından bir apartman kapısı ayrılığı... Mevsim Leyla'nın taksiden daha rahat inebilmesi için ona elini uzattı. Kadın kendisine uzatılan küçücük eli tutarak indi taksiden. Onun elini tutarak yürüdü. Küçük kız, kapı açılır açılmaz önce annesine sarıldı ardından hazırlanmak için hemen odasına gitti.

Nergis HatırasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin