Alamut

72 13 0
                                    

Meşalelerin aydınlattığı ruhsuz koridorda yankılanan ayak sesleri,gri duvarlara çarpıp yok oluyordu. Düzenli aralıklarla devam eden ayak sesleri, buyuk ahşap bir kapının yanına gelince durdu. Kapıdaki siyah giysili, ellerinde uzun mızrak bulunan iki muhafız, kapının yanına varınca ayak seslerinin sahibi, hemen hazır ola geçtiler ve küçük bir baş işaretiyle onu selamladılar.

-Majesteleri içerde mi?

Kolu ve belinin arasına sıkıştırdığı miğferini öbür tarafına geçirdi ve dik duruşunu bozmadan sordu soruyu. Bu tok erkek sesine sağdaki uzun boylu muhafız cevap verdi:

-Içerde general. Lord Edmund da az önce içeri girdi.

-Ona geldiğimi söyleyin.

Cevap veren uzun boylu muhafız, tahta kapıdan içeri girdi. Çok geçmeden dışarı çıktı ve kapıyı açıp generali içeri buyur etti:

-Buyrun general.

General miğferini daha sıkı kavradı ve içeri girdi.

Kubbe şeklindeki tavanı, yerden yaklaşık beş metre yüksekte olan geniş ve yüksek odanın iki yanında sıra halinde dörder kolon duruyordu. Gri odanın uzun ve geniş pencerelerinin olduğu duvarın karşısındaki duvarda Alamut armasının bulunduğu siyah örtüler, odadaki tek hareketlilikti. Dikeylemesine uzun olan odanın sonundaki yerde ihtişamlı bir taht vardı. Tahtın arkasındaki tüm duvarı kaplayan pencereden batmakta olan güneşi sırtı odaya dönük izleyen kadının siyah pelerini, arkasından süründüğü için geniş bir şekilde yere yayılmıştı. Omuzları kendinden emin bir şekilde dik dururken ellerini de önünde birleştirmişti.

General odanın ortasında ilerledi ve tahta yakın bir yere gelince durdu. Dışarıyı izleyen kadın arkasını dönerken general sol dizinin üzerine çöktü ve sağ dizini yere koydu. Sağ elini yumruk yapıp sol göğsüne vurarak selam verdi. Kadın, sımsıkı bit şekilde topuz yaptığı siyah saçlarının üzerine yerleştirdiği sade tacıyla asaletini gözler önüne sererek generale doğru ilerledi:

-General! Umarım iyi haberlerle gemlişsindir.

General yerinden kalktı:

-Haberler doğruymuş majesteleri. Madalyon ve sahibi buraya gelmişler dün gece. Ve tahminlere göre hala Globindeler. Tüm madalyon belirtileri Yasak Diyar' da ortaya çıktı. Yani büyük ihtimalle hala Yasak Diyar' da.

-General. General. General.

Düz ve alaycı tınıdaki erkek sesi odayı doldururken generalin, varlığını yeni farkettiği Lord Edmund kendinden emin adımlarla odanın ortasına ilerledi. Bir gözünün üstüne hafifçe düşmüş siyah saçlarını geriye atma ihtiyacı duymadan ilerledi. Teni annesininki kadat beyaz ve soluktu. Buz mavisi gözlerini, ona bakan generalin üzerinden çekip kraliçenin üstüne çevirdi konuşmak için izin istercesine. Kraliçenin sakin yüzünden cesaret alıp geri generalin üstüne çevirdi gözlerini:

-Hep tahminler...Biz kesin birşey duymak istiyoruz.

General gözlerini Lord Edmund'ın buz mavisi gözlerindeki soğuk ve kibirli bakışlardan ayırıp Kraliçe Mona' ya çevirdi:

-Elimde kesin bir veri var elbetteki. Madalyonu ve sahibini gören bir kişi tek var. Ancak o bize tarif edebilir. Ya da o bize gösterebilir.

Lord, tam ağzını açıp birşey diyeceği sırada Kraliçe Mona elini kaldırıp onu susturdu. Oğlu Edmund' a sert bakışlar atıp geri generale çevirdi kahverengi gözlerini.Asil duruşundan taviz vermeden konuştu:

-Kim bu kişi general?

General tereddütle bakışlarını lord ve kraliçenin arasında gezdirdi bir süre. Sonra bakışlarını kraliçenin üzerine sabitledi gözlerini:

-Yabancı biri değil majesteleri! Onu tarif edebilecek tek kişi Arkel.

Lord ve kraliçe aynı anda:

-Arkel mi? diyerek şaşkınlıklarını dile getirdiler.

-Evet majesteleri. Birtek o gördü.

Lord sözü devraldı heyecanla:

-Eğer izin verirseniz gidip getirelim onu majesteleri.

Kraliçe birşey düşünür gibi arkasına döndü. Gözlerini, güneşin veda ederken kızıla boyadığı ufka dikti:

-Yasak Diyar' a girmemiz yasak. Ve onun evi de orda.

Lord hemen öne atıldı:

-Sadece büyülü varlıkların girmesi yasak. Evini bir şekilde buluruz. Hem içerden birine de yakalatabiliriz onu. Sadece siz izin verin yeter majesteleri. Onu bulup getireceğimden şüpheniz olmasın.

Kraliçe gözünü dışardan ayırmadan derin bir nefes aldı:

-Buna şüphem yok lordum. Fakat onu getirsek bile burda tutamayız. Onun küçümsenemeyeck bir zekaya ve güce sahip olduğunu ikimiz de biliyoruz. Hem, geçmişte olanlardan sonra bize yardım etmeyeceğinden emin olabilirsin. Isin iyi tarafı şu ki bize yardım etmeyeceğinden emin olduğumuz kadar Eva' ya da yardım etmeyeceğinden emin olabiliriz.

Odaya sessizlik çöktü. Gözlerini boşluğa dikip eliyle pürüzsüz çenesini kaşıyan Lord Edmund, sessizliği bozdu heyecanla:

-Ninova!

Kraliçe ve general ne olduğunu anlamadıklarını belli edecek şekilde baktılar ona.

-Ninova! Kız kardeşi bize düşmanlık beslemiyor.

-Olmaz.

Elini camın pervazına dayadı kraliçe. Gözleri ufka dalıp giderken kısık bir sesle konuştu:

-Onu bu şekilde tehditle falan bu işe ikna edemeyiz. Ama eğer ona, geçmişinden soru işaretlerini giderecek cevaplar verirsek bu işe kendi rızasıyla girebilir.

Tekrar lord ve generale döndü.

-Ya da kolay yoldan olmazsa zor yoldan işimizi halledeceğiz.

Tekrardan pencereye döndü:

-Bu uğurda bazılarının bedel olarak canını vermesi gerekse bile...

Vote ve yorumlarınızı bekliyorum. Ve unutmadan. Masallardaki mutlu son tanımı bazen ters düşer hayata. Buna bu hikayede şahit olacaksınız...

YASAK DİYAR EFSANESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin