Lord, siyahlı adamın havuzun başında yaptıklarını şaşkınlıkla izledi. Biraz da gerginlikle. Daha sonra lorda döndü siyahlı adam.
-Kendimı tanıtmadım, bu kabalığımı affedin. Ben Komutan Rudkal. Şimdilik bu bilgi yeterli. Sıra bizim çalışma şartlarımızda.
Albay Rudkal, havuzun başından ayrıldı ve sırtı lorda dönük bir şekilde yürümeye başladı. Pelerinin başlığının hafifçe yukarı kalkmasından duvarlara baktığı anlaşılıyordu.
-Bizim çalışma prensibimiz çok basit aslında. Tek kural. Biz ne dersek o olur.
Durdu ve ona öfkeyle bakan lorda döndü:
-Yanlış anlaşılmak istemeyiz. Bu kibir değil. Bu bizim yeteneklerimizle de alakalı değil. Belki çok az alakalı. Ama burda bahsettiğimiz konu madalyon. Ve bu kralımızın en hassas olduğu konudur. Kabul edelim ki donanım olarak sizden üstünüz. Ve emin olun ki bizle iş yapmak istiyorsanız kuralımıza uymalısınız. Çünkü bu konuyu kralımızla konuşmak istemezsiniz. O bizim kadar tolerans ve yumuşak huyluluk sergilemez.
Albay kendi askerlerine döndü ve bir baş işareti yaptı. Aniden tüm askerleri duvarlara doğru sürdüler atlarını ve gözden kayboldular.
-Öncesinde halletmemiz gereken bir konu var ama vaktimiz dar olduğu için işi size bırakmak istemedim.dedi Albay sırtını lorda çevirip askerlerin içine girip kaybolduğu duvara çevirerek kafasını. Lord hala anlamaz bakışlarla onu izliyordu. Olayları bir mantık sırasına koymakta zorlandı. Albaya doğru bir adım attığı sırada şatonun farklı kapılarından geri geldiler duman askerler. Ve her biri bir karanlık lordunu, elbisesinin boyun kısmından sürükleyerek şatonun ortasına, Albayın önüne getirdi. Toplamda on altı karanlık lordu, Albayın önünde diz çöktürülmüs bir vaziyette bekletiliyordu. Lord öfkelendi. Avludaki diğer karanlık lordları da çoktan kılıçlarını ve oklarını duman askerlere çevirmişlerdi.
-Ne yaptığını sanıyorsun sen? Askerlerimi rahat bırak, dedi lord öfkeyle Albaya doğru ilerlerken . Askerleri, sürüklenerek getirildikleri için yüzlerinin çeşitli yerinde yara izi vardı. Lord daha albaya yetişemeden albayın baş işaretiyle askerler, karanlık lordlarının boyunlarını tek hamleyle yana çevirip hareketsiz ve cansız bedenlerini yere serdiler. Lord, anlam veremediği bu sahne karşısında şaşkın, bir o kadar da öfkeli bir şekilde albaya, daha sonra yerde yatan askerlerine baktı. Albay da o esnada on altıncı askerin yanına gitti ağır adımlarla. Bu karanlık lordu öldürülmemişti ve ona doğru gelen albaya dehşetli ve korkmuş gözlerle bakıyordu. Hızla solurken yardım bekleyen gözlerle lord Edmund'a baktı.
-Albay! diye bağırdı lord. Ama albay hiç duymamış gibiydi, aldırmadı ve ona bakan karanlık lorduna daha da yaklaştı. Bir süre öylece bakışlarını ayırmadı. Daha sonra:
-Buni serbest bırak, dedi onu tutan duman askere. Yakası bırakılan asker, inleyerek doğruldu ve çığlık atarak şatonun içine doğru koştu.Lord, kendi şatosunda yapılan bu hareketi hakaret olarak saydı ve oldukça öfkeli bir şekilde delici bakışlarını albaya çevirdi:
-Benim krallığımda benim şatomda ne hakla askerlerimi öldürürsünüz?
Albay sükunetini korudu. Duruşunu bozmadan lorda döndü:
-Burası sizin krallığınız değil lordum, bizim de değil. Hiçbir canlının toprak üzerinde bir sahipliği yoktur. Buraların hepsi madalyonun. Ve çok sığ düşünüyorsunuz lordum. Görünen göründüğü gibi değildir. Dikkat şart. Bunlar sizin askerleriniz değil.
Lord başta birşey anlamadı.
-Bileklerine bakın, dedi albay. Lord, avluda kopan yaygarayla dışarı çıkıp duman askerlerin etrafını tedbir gereği silahla kuşatan askerlinden birine çevirdi bakışlarını:
-Asker! Bileklerine bak!
Asker elindeki yayı yavaşça bıraktı ve temkinli adımlarla cesetlere yaklaştı. Bastakinin yanına gelince yere eğildi. Ölü askerin bileğini, bedeninin altından çekip çıkardı. Iki bileği de sıkı bir bezle bağlıydı. Belinden bıçak çıkardı ve üzerine çevrili gözlerin verdiği tedirginlikle bezleri yırttı. Ölü askerin belindeki Yasak Diyar aramasını görünce şaşkın gözlerini lorda çevirdi ve ölü askerin bileğini kaldırıp lorda gösterdi:
-Lordum bunlar bizim askerlerimiz değil.Lord yavaşça cesetlere yaklaştı:
-Diğerlerine de bak.dedi.Asker, tek tek diğerlerinde de aynı manzarayla karşılaştı. Lord albaya baktı öfkesi dinmiş bir şekilde:
-Peki, ne istiyorsanız yapacağız. Şimdi, büyük salona geçip diğer temsilcilerle de anlaşma şartlarını konuşmalıyız.
Lord sağdaki karanlık lorduna döndü:
-Şu cesetleri burdan alın, dedi elini nasıl hareket ettireceğinj şaşırdığından hafifçe kaldırıp yerdeki askerleri gösterdi. Diğer eliyle de şatonun girişini göstererek içeri geçmesini söyledi albaya.Albayla koridorda ilerlerken duman asker diye tabir ettiği soğuk nefeslilerin adım seslerinin olmaması sinirlerini bozuyordu ama soğuk kanlılığını bozmadı.
Geniş salonun ahşap kapısına gelince soğuk nefesliler duvardan geçtiler. Lord duvara baktı sonra başını öne eğip salladı:
-Yaşam stiliniz biraz tuhaf.
-Saygısızlık olmasın diye şu anda sizle yürüyorum.
-Çok naziksiniz albayım dedi alaycı bir sesle lord.
-Bu nezaket değildi lordum.
Lord daha fazla uzatmadı ve muhafızların açtığı kapıdan misafir olduğu için önce albay daha sonra o girdi.
Albayın odada yarattığı gerginlik gözle görülür derecedeydi ama albay aldırmadan masanın başına doğru ilerledi lordla beraber. Masanın başına gelince durdular.
-Bu, soğuk nefesliler ordusundan Albay Rudkal. Anlaşmaya katılacak. Şimdi albayım dilerseniz size toplantının özetini geçeyim.
-Gerek yok, dedi albay. Tam o esndana duvardaki asılı bayraktan ve kolondan iki tame gölge çıktı. Salondaki şaşkın bakışlar arasında albaya yaklaştılar ve sırasıyla yüksek ama dili anlaşılmaz bir fısıltıyla albaya birşeyler söylediler. Daha sonra albay kafasını eğerek onları onayladı ve gölgeler aynı şekilde duvara girip gözden kayboldular. Albay, ona bakan şaşkın, korkmuş gozlerden ayırıp lorda çevirdi karanlık siyah yüzünü:
-Çok yersiz konular. Siz sadece olabildiğince farklı krallıkta isyan çıkarmaya bakın. Onları oyalayacaktır ayaklanmalar. Biz de işimizi daha rahat yaparız.
Toplantı bu sözle bitirildi ve gelen tüm misafirler, salona gelen son konuk olan soğuk nefesli albaydan sonra sessiz bie şekilde şatodan ayrıldılar. Hepsi gittikten sonra soğuk nefesliler de avluyu terketmeden Albay, lorda döndü:
-Sonra görüşürüz lordum, dedi ve atlıların hepsi geldikleri şekilde duvarlardan geçip gittiler.
º•º•º•º•º•º•º
-Anlaşmaya hazırlar efendim. Bize zorluk çıkaracak bir krallık da yok aralarında. Sadece lord bize güvenmiyor, büyük ihtimalle tedbirini alacaktır bize karşı.
Kral, odanın karanlık noktasındaki tahtında, ellerini tahtın kolunda gezdirerek sessizce dinledi albayı.
-Onların tedbirleri, bizim orayı merkez üs olarak kullanmamızı engellemeyecek. Merak etme Rudkal, güçlü olanlar göz önünde olmaz. Piyonları oynatmak için akıllı bir oyuncu gerek, öyle değil mi? Sahada işimiz yok, biz başka ellerin vesilesiyle şaha ulaşacağız.
Merhabalar, sevgili okurlar. Burda can alıcı güzel bir konuşma yapmak isterdim ama yeteneğim olmadığı icin laf kalabalığı yapmayacağım. Okurlar yazarı değerli kılanlardır. Iyi ki varsınız. Vote ve yorumlarınızı bekliyorum. Çekinmeden düşüncelerinizi yazabilirsiniz. Selam ve dua ile...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YASAK DİYAR EFSANESİ
Fiksi Ilmiah"Ağaçların arasından sıyrılıp onların yapraklarıyla oynaşan rüzgar, sessizce olacakları bekleyen insanların gergin yüzlerini yavaşça yalayıp geçti.Nefret ve öfke dolu bulutlar, olacaklara tanık olmak için biraraya gelirken beraberlerinde ölüm kokan...