Ölümle Oynamak

53 11 3
                                    

Merhaba arkadaşlar! Yine bomba gibi bir bölümle karşınızdayım. Bu arada bu bölümde biraz korku unsuru şeyler var. Çok değil, boyle eşeden köşeden korku serpiştirdim içine. Merak etmeyin tadı bozulmadı. Hadi bakalım, işler daha da kızışıyor. Fazla tutmiyim. Iyi okumalar...

Kulağına dolan yüksek perdeden sesle hızla gözlerini açtı. Sanki biri kulağına prenses diye bağırdı. Gözlerini açar açmaz karşısına kopkoyu bir gökyüzü çıktı. Kasvetli havanın yoğunluğunu tamamlayan ağır bir koku ve ürperten bir esinti vardı. Kamelya yavaşça yerinden doğruldu. Kuru otların üstünde yatıyordu. Şaşkınca etrafta göz gezdirdi. önünde uçsuz bucaksız gibi görünen kuru ağaçlarla dolu ruhsuz bir orman, sağ tarafında biraz ilerde dehşet verici bir uçurum, sol yanında ise koyu ve iğrenç bir nehir ve bunların ötesinde yine orman. Yavaşça ayağa kalktı. Sağı solu önü hep ormandı. Yavaşça arkasından döndü. Arkasından ise...O da ne!
Gördüğü manzara karşısında istemsizce çığlık atıp geriledi. Çünkü önünde kocaman bir ağaç vardı.

Her dalında başka bir cesedin sallandığı koca bir ağaç.

Korku, tüm kanını emmek istercesine kanına ulaştı ve içi bağırma isteği ile doldu. Ama ne yazık ki her tarafı ağaçlar, uçurum ve ırmak ile çevriliydi.

Gözü istemsizce cesetlerin yüzlerine kaydı ve gerilemeye devam ederken aynı zamanda ağaçta boyunlarından asılı olan solgun yüzlü, her tarafı kan içinde kalmış cesetleri incelemekten kendini alamıyordu. Midesi kasıldı. Tam o sırada cesetlerden birine ilişti gözü. Bunu tanıyordu sanki. Ayakları burdan kaçıp gitmek için delice bir istekle titrerken merak galip geldi ve durup ağaca doğru yürüdü. Yaklaştı, yaklaştı. Ve cesedin yüzünü net görecek bir mesafeye gelince durdu.

Arkel!

Kalbi atmaktan vazgeçmiş bir şekilde hem kendisini hem tüm vücudu durdurmuştu sanki. Boğazına gelip oturan yumruya dayanamadı ve oraya çömelip kustu. Midesi delicesine kasılıp içinde ne var ne yok dışarı atarken arkadan bir erkek sesi ulaştı kulaklarına.

-Ayağa kalk! Bir prenses güçlü durmalı.

Ellerini yerden kaldırmadan yavaşça sağ tarafından arkasına baktı. Saçları terden sırılsıklam olmuş alnına yapışmıştı. Sesin sahibi görüş alanına girene kadar boynunu zorlayıp döndü. Ve onu gördü.

Madalyonun ruhu.

Kafasını tekrar önüne çevirdi ve ellerini dizlerine dayayarak yerinden zorla doğruldu. Sık nefes alıp vererek inip kalkan göğsünün üstüne düşen saçlarının arasından yorgun gözlerle ina baktı. Kendisinin ayakta durmakta zorlanan yorgun ve kirli bedenine karşılık ruh, oldukça dik ve güzel giyinimli bir şekilde karşısında duruyordu. Yüzünde yine o soğuk ifade vardı. Yüzüne iğrendiğini belli eden bir ifade yerleştirip dudağını büzdü:

-Yazık sana! Ne kadar aciz ve yardıma muhtaçsın.

Kamelya kesik kesik nefesinin arasından kısık bir sesle konuştu:

-Benden ne istiyorsun? Ne yapmamı istiyorsun? Öldüreceksen de acı bana, böyle eziyet etmeden öldür.

Ruh, yavaşça ona doğru yürüdü. Ruhun ayaklarının altında ezilerek çıtırdayam kuru yaprakların hastalıklı sesinden başka ses duyulmuyordu koca ormanda. Kamelya ile arasındaki mesafeyi kapatan ruh, yine aynı soğuk ve ruhsuz sesiyle konuştu.

-Bana element taşlarımı getir! Çok oyalandın. Bana hemen onları bulup getir.

-Öldür beni! Kendini de uğraştırma beni de!

Çarpık ve alaycı bir tebessüm yerlestirdi yüzüne ruh:

-Bu kadar basit değil. Sen bana iyi davranırsan ben de sana iyi davranırım. Sandığın gibi kötü biri değilim.

Yavaşça Kamelya' nın kulağına yaklaştı ve fısıldadı:

-Unutma, ben seni seçtim. Sen artık benimsin. Sen artık madalyonun hizmetindesin.

Sonra uzaklaştı ve gözlerini Kamelya' nın arkasındaki ağaca dikerek konuşmaya devam etti.

-Eğer dediğimi yapmazsam tüm sevdiklerinin durumu, şu anda bu ağactaki gibi olacak.

Kamelya yorgun gözlerini ondan ayırdı ve yere çevirdi. Ruh tekrar konuşmaya devam etti:

-Ama bu demek olmuyor ki, sana hizmetçi muamelesi yapacağım. Eğer element taşlarını bulursan tüm güçlerim sana geçecek. Bir beşerin hiçbir zaman elde edemeyeceği bir güce sahip olacaksın.

Durdu ve Kamelya'nın gözlerini yerden ayırıp kendi gözlerine dikti.

- Sen artık madalyonun hizmetindesin. Ben her zaman her şekilde farklı kılıklarda yanında olacağım. Sadece senden istediğim bana o elementleri getir.

Sesi baştaki oranla yumuşamıştı. Devam etti:

-Şimdi git. Senin için endişeleniyorlar.

Ruh arkasına dönüp yürümeye başladığı sırada Kamelya yerde sivri bir cam şişesi gördü. Bunca ağır yükü artık kaldırmayacağını düşündü. Onu yaşama bağlayan pek birşey kalmamıştı. Yavaşça eğilip camı eline aldı ve doğruldu. Yavaşça bileğine götürdü camı. O sırada bir ses duydu. Kendi sesini. Ama dudağı kapalıydı. Kafasını kaldırdı. Karşıda madalyonun ruhunun elbiseleri içinde kendisi vardı. Ve ruhunki gibi donuk bakışlarla kendisini süzüyordu. Tekrar konuştu karşıdaki kendisi:

-Bunu yapmak istemezsin.

Kamelya, tuhaf duygular ve hepsine baskın gelen korkuyla titreyen sesine mukayet olamadı:

-Daha fazla gücüm kalmadı.

Karşıdaki kendisi elindeki cam parçasını alıp yavaşça sağ yanağını çizdi. Kamelya' nın da yanağında küçük bir sızı oldu. Elini yanağına götürünce yapışkan bir sıvıyı hissetti.

Kan.

Karşıdaki kendisinin de yanağı kanıyordu ama o pek etkilenmişe benzemiyordu. Bu sefer camı boynuma götürdü ve orayı da yavaşça çizdi. Kamelya, boynundaki sızıyla inleyerek elini boynuna götürdü. Orası da kanıyordu. Karşıdaki, elindeki camı yere attı ve aynı donuk bakışlarla ona baktı:

-Bunu mu istiyorsun?

Kamelya pes etti ve mağlup bir edayla konuştu:

-Tamam sen kazandın. Yapacağım. Ne istiyorsan yapacağım.

-Şimdi git, yine geleceğim nasıl olsa.

Kamelya ne olduğunu anlamadan etrafındaki tüm görüntüler gitti ve sonsuz bir karanlığın içine yuvarlandı.

Vote ve yorumlarınızi bekliyorum hayaldaşlar. Lütfen iyi veya kötü farketmez, fikirlerinizi, eleştirilerinizi veya önerilerinizi dile getirin. Sizin düşünceleriniz benim için çok önemli. Bir dahaki bölüme kadar sağlıcakla kalın hayaldaşlar...

YASAK DİYAR EFSANESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin