Kusura bakmayın arkadaşlar biraz geciktim. Ama yepyeni bilinmezliklerle dolu bir bölümle karşınızdayım. Umarım beğenirsiniz. Bu arada kapak fotoğrafı için @sbaranbey' e teşekkür ediyorum. Iyi okumalar...
Gozlerini hafifçe araladı. Burnuna dolan küf kokusuyla şuuru yavaştan yerine oturmaya başlayınca gözlerini tamamen açıp siyah tavana baktı. Sırtında hissettiği soğuk nemli zemin sert olduğu için doğrulurken belinin tutulmuş olduğunu farketti. Uzandığı yerden tamamen doğrulunca sırtına saplanan acıyla yüzünü ekşitip gözlerini kapadı. Birkaç esneme hareketinden sonra gözünü tekrar açmadan önce yerden yüksek bir yerde olduğu için ayaklarını oturduğu yerden aşağı sarkıttı. Elleri yanlarda, bir süre o şekilde durdu. Daha sonra gözlerini yerden kaldırıp karşı duvara baktı. Kendi odasına değil de küf lü ve nemli, soğuk, karanlık bir mahzende olduğunu da o zaman algılayabildi. Hemen yerinden fırladı. Korku dolu gözlerini etrafta gezdirdikten sonra dikkatli adımlarla mahzenin sonundaki demir parmaklıklara yaklaştı. Elleri parmaklıkların soğuk kabzasına degince vücuduna dolan soğukluk hissi, korkusuna karıştı. Alnını parmaklıklara dayayıp göz bebeklerini mahzenin karanlık koridorunda gezdirdi.
-Kimse yok mu?
Sesi koridorun yorgun duvarlarına çarpıp geri döndü. Korkusu had safhaya çıkarken sesi istemizce yüksek çıkmıştı:
-Kimsiniz, ne istiyorsunuz, çıkarın beni burdan?
Çok geçmeden karanlık koridorun kuytu bir köşesinden iki muhafız çıkageldi. Hemen arkalarında, pelerini yerlerde sürünen siyah giyimli bir kadın geldi. Mahzenin kapısında durdular ve iki muhafız yana çekildi. Arkadan gelen bir muhafız demir parmaklıklı kapının deliğine bir anahtar koyarken Kamelya korkarak geriledi. Şaşkın ve korkmuş gözlerle onların hareketlerini süzerken kapı açıldı ve siyahlı şık kadın asil ve yavaş adımlarla içeri girdi. Ardından da, orda olduğunu yeni farkettiği, kadınınki gibi soluk bir teni ve simsiyah saçları olan pelerinli bir erkek girdi. Soğuk ifadesini tamamlayan, karanlıkta bile görülen buz mavisi gözlerini nefretle Kamelya' ya dikti.
Ortamda gergin bir sessizlik hakim olurken kadın söze girdi.
-Kusura bakmayın majesteleri! Oğlum Lord Edmund sizi iyi ağırlayamamış.
Kamelya daha da geriledi ve sırtı mahzenin soğuk ve küflü duvarıyla temas edince durdu:
-Kimsiniz? Benden ne istiyorsunuz?
Kadın ifadesiz ve yorgun bir yüzle Kamelya'ya baktı:
-Soru sormayın. Şimdi size hatırlattığımız odaya gidip biraz dinlenin.
Kamelya hiddetlendi ve sesi istemsizce yüksek çıktı:
-Odanızı falan istemiyorum. Bırakın beni gideyim.
Kadın yine duruşunu bozmadı:
-Zorluk çıkarmayın prensesim.
-Asıl siz zorluk çıkarmayın. Beni ne hakla burda tutuyorsunuz? Kimsiniz siz?
Kadının yüz hatları yavaşça gerginleşti ve kaşları çatıldı:
-Zor yolu denetmek istemezsiniz bize.
-Ne zor yolu? Ne yaparsınız, yoksa öldürür müsünüz?
Tam o sırada iki saniye içinde lord, belindeki küçük bir bıçağı çekti ve zaten duvara yapışmış olan Kamelya'ya yaklaşıp aralarında bir el kadar mesafe bırakarak bıçağın sivri ucunu onun boynuna dayadı. Lordun nerdeyse omzuna gelen Kamelya, korku dolu gözlerle lorda baktı. Nefes alışverişi had safhaya yükselirken kalbi yerinden çıkmak ister gibi atıyordu. Lord, soğuk gözlerini Kamelya' ya dikti ve fısıltı sayılabilecek bir sesle konuştu
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YASAK DİYAR EFSANESİ
Ciencia Ficción"Ağaçların arasından sıyrılıp onların yapraklarıyla oynaşan rüzgar, sessizce olacakları bekleyen insanların gergin yüzlerini yavaşça yalayıp geçti.Nefret ve öfke dolu bulutlar, olacaklara tanık olmak için biraraya gelirken beraberlerinde ölüm kokan...