Binanın girişine gelince ellerini yağmurluğunun cebinden çıkarıp metal kapının soğuk kabzasından tutup açtı. Gözlerini merdivenlerden ayırmadan ikinci kata çıktı. Cebinden çıkardığı anahtarla kapıyı açıp sessizce içeri girdi ve ayağına terliği geçirip mutfağa yöneldi. Burda dört kız beraber kalıyorlardı. Bir tanesi liseden beri arkadaşıydı. Iki tanesiyle ise üniversiteye geçtiği bu yılda tanışmıştı.
Mutfaktaki tezgahta salata hazırlayan eski dostu Leman, kapıda ona bakan Kamelya' ya döndü:
-Ha, geldin mi? Nerde kaldın? Aradım ama sana ulaşamadım.
Kamelya yorgun bir sesle cevap verdi:
-Sahilde biraz dolaşayım dedim.
O esnada Ruşen girdi mutfağa. Yüzüne alaycı bir tebessüm yayılırken Kamelya' nın yanından geçti:
-Kamelya bu ne hal? Sırılsıklamsın. Yüzmek için uygun kıyafetler değil üstündekiler.
Ruşen'e hiç bakmadan Leman' a döndü:
-Neyse ben duş alayım.
Leman' la kaldığı odaya gitti ve dolaptan havlusunu alıp banyoya yöneldi.
Banyoya girip kapıyı kapattı ve havluyu astıktan sonra küvetin musluğunu açtı. Küvete sıcak su dolarken ıslak kazağını da çıkardı ve atletle kaldı. Kazağı da astıktan sonra yüzünü aynaya döndü. Boynundaki kolyeyi görünce şaşkın gözlerle aynaya yaklaştı. Bu sahilde kutunun içinde bulduğu kolyeydi. Ama o kolyeyi -ya da madalyonu- taktığını hatırlamıyordu. Şaşkın gözlerini madalyonun aynadaki yansımasına dikerken bir yandan da boynunda soğukluğunu hissettiği madalyonun metal kısmına götürdü elini. Metal kısmı eline alır almaz o hayaldeki dev kartalın çıkardığı çok yüksek bir çığlık sesi doldurdu banyoyu. Elini hemen çekti metal kısmından ve çığlık sesi anında kesildi. Korkuyla gerilemeye başladı gözlerini aynandaki yansımasından almadan. Sırtı duvarın soğuk yüzeyine deyince durdu. Bir süre korkmuş gözlerle aynadaki yansımasına baktı. Tekrar aynaya yaklaştı ve aradaki mesafeyi kapattı. Gözünü madalyonu yansımasından alıp kendi gözlerine dikti. O esnada saçları başka şekil almaya başladı. Arkadan görünen banyo yansıması da yerini gri bir odanın duvarlarına bıraktı. Arkasına döndü. Hala banyodaydı. Tekrar şaşkın gözlerini aynaya dikince az önceki yorgun, gözaltında morluk olan solgun tenli yüzü yerini çok güzel bir yüze bıraktı. Bu da onun yüzüydü ama çok daha güzel hali. Üzerine küçük bir taç eklenmiş parlak dalgalı saçları da gerçek hayattakinden çok daha güzeldi. Elini şaşkınca yüzüne ve saçlarına götürdü. Sonra aynadan görünen odanın duvarına dikti. Aynadaki odanın gri duvarlarında kocaman bir çerçeve vardı. Çerçevenin altında kocaman bir taht vardı. Kafasını hemen banyoya çevirdi. Hala banyodaydı. Tekrar aynaya döndü. Ama bu sefer aynadaki yansıması kendisi gibi dehşetle değil, gülerek bakıyordu ona. Ayna küvete dolan sıcak suyla buğulaşırken aynadaki Kamelya gülen yüzüyle :
-Zafer ve güç bizim olacak.dedi.
Görüntü tamamen silince Kamelya hemen eliyle aynayı sildi ama bu sefer az önceki Kamelya ile değil, gerçek dünyadaki kendisiyle karşılaştı. Derin ve sıkıntılı bir nefes alıp madalyonu boynundan çıkardı ve aynanın yanına bıraktı. aynanın yanındaki dolaptan birilaç şişesi çıkardı. Şişedeki antidepresan haplardan birini alıp yuttu ve şişeyi geri yerine bıraktı. Üstündekileri tamamen çıkarıp küvete yöneldi.
kısa bir duştan sonra havlusuna sarınıp tembel adımlarla odasına yöneldi. Çıkarken aldığı madalyonu da komodine bıraktıktan sonra üstünü değiştirdi ve kendini yatağa bıraktı. O esnada Leman içeri girdi. Konuşmadan yatağın kenarına ilişti:
-Kamelya! Iyi misin?
-Hic evet deyip yalan söyleyerek günaha girmeyeceğim.
Leman ona bakmadan cevap veren Kamelya' ya şefkatle ve acıyan gözlerle baktı:
-Bak, acını anlayabiliyorum. Kolay değil annesiz kalmak. Ama bak hayat devam ediyor. Hem ne güzel bir üniversitedesin. Biz hep yanında..
-Ben galiba yavaştan kafayı sıyırıyorum Leman.diyerek sözünü yarıda kesti Leman' ın. Ona yorgun gözlerle bakan Kamelya' ya:
-Nerden çıktı şimdi bu?diye sordu Leman.
-Ne bileyim. Tuhaf tuhaf hayaller görüyorum.
Leman Kamelya' nın elini iki elinin arasına aldı:
-Bak güzelim. Şu ilaçları kullanmayı bırak. Bir ay içinde ikinci antidepresan sisesi bu aldığın. Zaten azıcık bir dengen var. Bu ilaçlarla o da gidecek.
Son kısmı yamuk acılı bir gülüşle söyledi. Kamelya da hafif bir tebessümle karşılık verdi. Daha sonra Leman odadan çıkınca tekrar kafasını cama çevirdi.
Üzerinden iki ay geçmesine rağmen onu bir türlü rahat bırakmayan hatıralarla karnı kasılırken cenin pozisyonu alıp kendini büzdü ve farketmeden uyuyakaldı.Uyandığında güneşin çoktan etraftan elini eteğini çekip gitmiş olduğunu gördü. Gecenin ilerleyen saatleri olmalıydı şimdi. Yataktan çıkmaya üşendi ve üşüdüğünü farkedince yatak örtüsünün altına girmeyi düşündü. Ona da üşendi. Gözü masadaki madalyona ilişince aklına bugünkü sahilde olan olaylar geldi. Galiba gerçekten yavaştan yavaştan kafayı sıyırıyordu. Yine de yerinden kalkıp kolyeyi eline aldı ve incelemeye başladı.
Kolye ya da madalyon, kare içine geçirilmiş eşkenar dörtgenden oluşuyordu. Eskenar dörtgenin kare dışında kalan, üçgen şeklindeki dört küçük üçgende eski derslerden hatırladığı kadarıyla dört elementin sembolü vardı. Ateş, toprak, hava ve su sembolleri üçgenlerin her birinde yerini almıştı. Madalyonun tam ortasındaysa çapraz şekilde birbirine geçirilmiş iki kılıç kabartması vardı. Her element sembolünün üzerinde bulunan küçük bir tespih boncuğu büyüklüğündeki oyuklar, küçücük tüpçükleri andıran bir yolla ortadaki kılıcın üzerinde bulunan, elementlerin üzerindeki boşluktan daha büyük bir oyukla birleşiyorlardı. Zincir yerine de bir ip vardı. Bir bebeğin avuç içi büyüklüğündeki madalyon, görünümünün aksine oldukça hafifti. Kamelya bu tuhaf kolyeyi elinde çevirip incelerken birden ışıklar kesildi. Başta kafasını kaldırıp baksa da daha sonra karanlıktan korkmadığı için aldırmayıp önüne döndü. Yatak odasının açık penceresinden narince içeri süzülüp karanlığa kılıç darbeleri indiren ay ışığı hüzmelerine tutup elini, kolyeyi incelemeye devam etti. Daha sonra ayaklarını yerden kaldırıp çarşafın altına koyarak yatağa uzandı ama hâlâ yatağın üzerine vuran ay ışığında madalyonu incelemeye devam ediyordu. Elini madalyonun kabartmalarının üzerine koyup gözlerini kapadı ve elini kabartmaların üzerinde gezdirmeye başladı. Birden sahilde hissettiği o tuhaf esintiyi hissedince ürperdi ama çok yorgun olduğu için gözünü açmadı. On dakika sonra uyku tüm ağırlığıyla kendisini hissettirirken odanın karanlığından derinden gelen bir ses yükseldi usulca. Çok dinlendirici olan bu ince ses küçük bir şarkı fısıldıyordu. Bu evde yaşayan arkadaşlarından herhangi birinin sesi değildi ama ağırlaşan uykusundan ötürü bu sesin nerden geldiğini düşünmedi. Sadece sesi dinledi ve sesin ona uyuyana kadar eşlik etmesine karşı koyamadı. Ninni saskinliginde söylenen şarkının sözleri ulaşıyordu kulağına.Gece uyandı uykusundan
Fısıltıyla dönüştü güneş
Yaprakların narin yüzünde
Soğuk çiğ taneleri
Irmağın saçları uzanırken sonsuzluğa
Elimden tut ve gel benimle
Yıldızlar yol gösterirken bize
Eşlik edecek rüzgar,nefesimize
Ateş böcekleriyle birlikte
Mavi sonsuzluk kaplarken yeri ve göğü
Çekinme,bu sensin
Benim güzel prensesim
Evine hoşgeldinMerhabalar hayaldaşlar. Ninniyi salladım:) Neyse kitabımı beğeniyorsunuzdur umarım. Hadi yola devam edelim. Bu dünya hepimizin. Unutmayın benim hayal dünyama herkes davetlidir;)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YASAK DİYAR EFSANESİ
Ciencia Ficción"Ağaçların arasından sıyrılıp onların yapraklarıyla oynaşan rüzgar, sessizce olacakları bekleyen insanların gergin yüzlerini yavaşça yalayıp geçti.Nefret ve öfke dolu bulutlar, olacaklara tanık olmak için biraraya gelirken beraberlerinde ölüm kokan...