Sahipsiz Bir Şarkı

171 19 2
                                    

Sabah sinir bozucu alarminin ölü uyandıracak kapasitedeki sesiyle uyandı. Bu şekilde uyanmanın vermiş olduğu bozuk bir ruh haliyle yatakta sırtüstü uzandı bir süre ve tembel bakışlarla  tavanı izledi. Bir süre daha böyle kaldıktan sonra yataktan doğruldu ve karşı duvarın yanındaki,Leman' ın yatağına baktı. Leman' ın hala uyuduğunu görünce yataktan kalktı ve odadan dışarı çıktı. Vücuduna çöken müthiş halsizlikle adımlarını sürüye sürüye banyoya ulaştı. Sanki tüm gece koşmuş gibiydi.

Koşmuştu.

Gerçekten de rüyasında hep koşmuştu. Arkasında çok güçlü kanat sesleri vardı. Cok karanlık bir ormandaydı. Tuhaf bir rüyaydı.

Halsizliğin tüm vücut hücrelerinde hissederek banyodaki işlerini halledip odaya geçti ve üstünü değiştirdi. O sırada Leman da uyanıp hazırlanmıştı.

Kızlarla yaptıkları sessiz ve kısa bir kahvaltıdan sonra Kamelya sofradam kalktı.

-Geç kaldım, hadi ben kaçar.

Mutfaktan ayrılıp kapının yanındaki askıdam montunu ve çantasını alıp dışarı çıktı. Onlardan farklı bir fakültede okuduğu ve fakülte başka semtte olduğu için onlardan daha erken çıkardı her sabah.

Kısa süren bir otobüs yolculuğundan sonra fakülteye gelmişti ve baygın gözlerini yerden ayırmadan dersinin olduğu binaya yöneldi.

Yelkovan ve akrep, son derstir diye uyuzluk edip tembel hareketlerle ilerlerken kapı açıldı. Kır saçları ve baygın bakışlarıyla insanı dünyadan soğuyan Zafer Bey, gelen uzun boylu gence baktı gözlüğünün üstünden. Gençle Zafer Bey arasında geçen kısa bir sohbetten sonra adının Rüzgar olduğunu öğrendiği yeni çocuk öndeki boş masalardan birine geçince umursamayıp tekrar duvardaki saate çevirdi gözlerini. Nihayetinde insafa gelen akrep ve yelkovan özgürlük vaat eden sayılara geldiler ve koridorda yankılanan zil sesi de bu zaferi büyük bir sesle duyurdu. Kamelya hızla yerinden kalktı ve sınıftan çıktı. Fakültenin çıkış kapısına gelince kol saatine göz attı. Hala erkendi.
Kısa geçen bir otobüs yolculuğundan sonra eskrim kursunun olduğunu binaya geldi. Ağır adımlarını binanın kapısına, ordan da soyunma odasına sürükledi. Hızla eskrim kiyafetlerini giyip başlığı kafasına geçirmeden salona yöneldi. Karşısında gördüğü kişiyle şaşırdı. Rüzgar da eskrim kıyafetleri giymis bir şekilde salonun öteki tarafında duruyordu. Aldırmadı ve odaya giren öğretmene çevirdi bakışlarını.

Hasret duyduğu asil savaşçı rolüne kavusmak için bir an önce bitmesini sabırsızlıkla bekledi hocanın konuşmalarının. Nihayetinde bitti ve ruhuna dolan savaşçı kimliğiyle kılıcı sağ elinde aldı, başlığı kafasına geçirip rakibi olan kızın karşısına geçti. Bu zayıf şövalyenin hiç şansı yoktu. Başlığın altından çarpık ve kendinden emin bir gülüş  yayıldı yüzüne.

Gel bakalım, yenilmeye hazır ol.

Basit bir sporu ruhunda yaşamanın vermiş olduğu güce zorlanmadan yendi kızı ve yerine geçti. Büyük bir savaş kazanmışlık edasıyla diğer şövalyeleri izlemeye başladı .

Sıra en son kişiye, Rüzgar ve bir çocuğa geldi. Rüzgar başlığı takıp salonun ortasına yöneldi. Gözleri  Rüzgar'ın kendinden emin duruşuna odaklandı.  'Asil bir savaşçı' diye geçirdi içinden. O sırada birden bir ürperti geldi. Gözlerinin önündeki görüntüler, takip edemediği bir hızda değişirken  Rüzgar'ın eskrim kıyafetlerinin yerini geniş bir kalkan, siyah bir pelerin aldı. Başlığının yerini de metal bir miğfer aldı. Elindeki eskrim kılıcının yerine de gerçek bir kılıç beliriverdi. Karşısındaki çocuğun da öyle. Salon da yerini yüksek tavanlı taş duvarlarında boydan flamalar olan, yüksek pencerelerinden sızan gün ışığının ortama kattığı loş havayı tamamlayan bir salona dönüştü. Etraftaki insanların da kıyafetleri değişti. Hepsininki sadece eski zamanlarda bulunabilecek türden kıyafetlere dönüştü. Tüm bunlar birkaç saniyeliğine geçti gözlerinin önünden. Hafif bir ürpertiyle titredi. Gözlerini kapatıp kafasını iki yana hafifçe ve hızlı bir şekilde salladı. Gözlerini ovuşturup tekrar önüne döndü. Son günlerde haddi hesabı olmayan bu hayaller artık canını sıksa da henüz bir çözüm yolu bulamamıştı. Tek çözüm yolu, nedenlerini aldığı ağır ilaçlara bağladı.

Kurstan sonra hiç beklemeden çantasını toplayıp dışarı çıktı. binadan çıkacağı sırada Rüzgar'ın arkadan seslenmesiyle durdu ve koşarak ona doğru gelen Rüzgar'a baktı. Rüzgar Kamelya' nın yanına gelince durdu. Nefesini düzene koyduktan sonra gamzesini belli edecek şekilde bir tebessüm yerleştirdi yüzüne:

-Nereye böyle kaçar gibi.

-Normal bir insan olarak normal şartlarda normal bir zamanlamayla evime gidiyordum.

Rüzgar küçük bir kahkaha patlattı:

-Hayır demek istediğim saat daha erken. Emekli amcalar gibi erkenden eve gitmeyeceksin değil mi?

Kamelya parmağını yanağına dayayarak ve gözlerini boşluğa dikerek düşünür gibi yaptı kısa bir süre. Sonra yüzünü Rüzgar'a çevirdi:

-Yani emekli bir amca gibi hemen eve gitmeyeceğim. Sanırım... emekli bir teyze gibi gideceğim.

Rüzgar küçük bir kahkahaya daha mani olamadı.

-Peki teyzeciğim. Zamanını almak gibi olmazsa benle bir kafede birşeyler içer misin?

Kamelya Rüzgar'ın bu ani samimiyetine anlam veremedi.

-Yok teşekkür edelim evladım. Ben eve gideyim. Malum yaşlılık ışte. Neyse görüşürüz.

-Görüşürüz.

Monoton hayatının değişmez kurallarına uyarak dakik hayatının şimdiki durağı olan eve geçti. Eve gittiğinde de yemeğe kadar ve yemek anında da sessizliğini korudu ve sofra toplandıktan sonra kızlar salona geçerken o da odasına geçti. Kafası çok yoğun olduğu için hemen uyumak istiyordu. Pijamalarını giydikten sonra yatağına geçti.

başını yastığa koyunca  Komodinin üstündeki madalyona ilişti gözlerine. Eline aldı madalyonu ve metal kısmının soğukluğunu hissetti parmaklarında ve avuç içinde. Ilginç bir tasarımdı ama Kamelya'nın hoşuna gitmişti. Daha sonra onu komodine geri bıraktı ve yorganın altına girip gözlerini kapadı.

Aradan on dakika geçmedi ki, Kamelya'nın uykuya tam geçeceği bir esnada, uykunun tüm ağırlığıyla bedenine hakim olduğu bir sırada odanın karanlığında yine fısıltı halinde dünkü şarkı duyuldu. Kamelya sesi duyuyor ama halsizlikten gözlerini açamıyordu. Yine aynı rahatlatıcı ses doldu kulaklarına. Ilginçtir ki nerden geldiği belli olmayan bu ses onu rahatlatıyordu. Ve o kazadan sonra kendisindeki değişimlerden biri umursamazlığının yanında artık hiçbir şeyden korkmuyor oluşuydu. O yüzden kendini bu büyülü ezgiye bıraktı. Şarkı, gecenin karanılığına eşlik ederek onu uykunun narin kollarına bıraktı.

Gece uyandı uykusundan
Fısıltıyla dönüştü güneş
Yaprakların narin yüzünde
Soğuk çiğ taneleri
Irmağın saçları uzanırken sonsuzluğa
Elimden tut ve gel benimle
Yıldızlar yol gösterirken bize
Eşlik edecek rüzgar,nefesimize
Ateş böcekleriyle birlikte
Mavi sonsuzluk kaplarken yeri ve göğü
Çekinme,bu sensin
Benim güzel prensesim
Evine hoşgeldin

.
Kendisini uykunun kollarına tamamen atmadan önce yüzünde soğuk bir el hissetti. Masum hareketlerle önce yanağını sonra saçlarını okşayan bu el çekildikten sonra şarkının sahibinin sesi ulaştı kulaklarına.

'Uyuyun majesteleri. Rahat olun. Biz burdayız. '

YASAK DİYAR EFSANESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin