Beklenilen

68 11 0
                                    

Arkel, Goral ile yaptığı o konuşmadan sonra yalnız kalmak istedi. Dün konuşmuşlardı ve o saatten beri ormandaydı. Kasabaya hiç uğramadı.

Geceyi geçirdiği ağacın dibinden kalktı ve gerindi. Daha sonra çantasındaki konservelerden birini alıp mideye indirdikten sonra atının eyerini düzeltti ve o gece Kamelya' yı gördüğü yere gitti.

O boşluğa çıkınca atını durdurdu ve atından indi. Gözleri etrafı kollarken atının yularından tutup ilerlemeye başladı. Yeni öğrendiği gerçekler, o gece olanlar, gelecekte ne olacak soruları kafasına doluşurken o gece yaktığı ateşin küllerinin izlerinin olduğu yere geldi. Adımları yavaşladı ve en sonunda küllerin dibine gelince durdu. Eğildi. Birşeyler aradı. Ama hiçbir ipucu veya o geceye ait birşey bulamadı. En sonunda pes edip nir ağacın dibine yaklaştı. Atını bulduğu bir dala bağladı.

Öğle güneşinin yakıcı sıcaklığı, sonbaharın yaklaşmış olmasından dolayı artık etkisini o kadar da çok gösteremiyordu. Yine de bir ağacın gölgesi cazip gelirdi biraz şekerleme yapmak için. Normalde olsa Arkel' in düşünceleri böyle olurdu. Ama bu sefer kafası şekerlemeyi düşünmek için fazlasıyla kalabalıktı. Daha fazla ayakta durmamak adına ağacın gölge dibine oturdu. Sırtını yaşlı ağacın kalın gövdesine dayayıp ayaklarını da kendine çekti ve buğulu yeşil gözlerini boşluğa dikti. Bir süre öylece bekledikten sonra hemen ayağa kalktı aklına yeni gelen şeyle. Kardeşi Ninova bugün ona gelecekti. Hemen atına bindi ve kasabaya doğru sürdü atını.

Evine gelince atını ahıra koyduğu zaman, ordaki başka bir atı gördü. Kendisi gibi at kullanmayı çok seven kızkardeşi Ninova' nın kızıl kahverengi atı...Hemen atını bağladı ve eve geçti.
Kapıyı açar açmaz onu karşılayan yemek kokusundan hemen sonra mutfaktam çıkan Ninova da geldi. Mavi büyük gözleri sevgiyle abisine bakarken hızla abisiyle arasındaki mesafeyo kapatıp abisine sarıldı. Arkel de küçük kardeşinin sarılmasına karşılık verdi.

-Seni çok özledim abi.

-Ben de ufaklık.

Ninova abisinden ayrıldı:

-Bana ufaklık demekten vazgeç, artık on beş yaşındayım.

Mutfağa yönelen Arkel arkasını dönmeden yanıtladı:

-Ben de yirmi üç yaşında olduğuma göre...Evet ufaklıksın.

Kızkardeşiyle laf dalaşına girmeden mutfağa girdi. Şöyle bir göz attıktan sonra salona geçti.

Kardeşinin hazırladığı yemekleri yedikten sonra beraber salona geçtiler. Batmakta olan güneşin etrafı karartmasıyla Ninova gaz lambasını yaktı. Sessizlik devam ederken Arkel konuşmaya başladı:

-Ee anlat bakalım nasılsın? Nasıl gidiyor akademi hayatı?

-Iyi ile kötü arası birşey. Ama daha çok iyi.

-Ne kadarlıgına izin aldın?

-Bir günlüğüne. Yarın dönmek zorundayım.

-Anladım.

Güneş tamamen kaybolurken dağların ardında, Ninova yorgun olduğunu söyleyip abisin odasına geçti. Abisi bugünü salonda geçirecekti.

Ninova'nın salondan çıkmasıyla kızkardeşinin,muhafızlık nişanesini görmemesi için boynuna taktığı şalı hemen çıkardı. Koltuğa yaslandı ve gözünü tavana dikti. Çok geçmeden dış kapının tıklanma sesi doldurdu sessiz salonu. Oturduğu yerden kalktı ve merakla kapıya yöneldi. Kim olabilirdi ki bu saatte?

Tedbir amaçlı yanına aldığı bıçağı arkasına sakladı ve sakince kapıyı açtı. Kimseyi göremedi. Tam içeri geçeceği sırada kapının hemen dibine yığılmış bedeni gördü. Bıçağı hemen kenara bıraktı ve yerde yatan kişinin yanına çöktü. Bu bir kızdı. Akşamın karanlığında yüzü belli olmasa da Arkel, elini basının arkasına koyunca uzun saçlarından anladı bunu.

-Hey, hey iyi misin? Uyan!

Kızda hiçbir kıpırtı olmadı. Kızın başının altındaki elini geri çektiginde elinin ıslak olduğunu gördü. Elini burnuna yaklaştırınca burnuna dolan ağır metal kokusuyla bunun kan olduğunu anladı. Hemen kızı belinden ve dizlerinden kavrayıp kucakladı ve içeri taşıdı.

-Ninova! Ninova!

Arkel kızı salondaki sedirin üstüne yatırırken Ninova odadan çıkıp uykulu gözlerle salona girdi. Baygın yatan kızı görünce uykulu gözleri hemen açıldı:

-Abi bu kim? Noldu buna?

-Bilmiyorum. Kapının dibinde öylece baygın yatıyordu. Çabuk su kaynat ve temiz birkac parça bez falan bul. Başının arkası kanıyor. Belki başka yaraları da vardır. Dolapta birkaç ilaç da var. Hadi çabuk ol.

Ninova eli ayağı birbirine dolaşmış bir şekilde hızla mutfağa yönelirken Arkel, kızın yüzünde herhangi bir yara olup olmadığını anlamak için yüzüne düşmüş saçlarını geriye itti. Kızın yüzünü görünce gözleri irileşti.

º•º•º•º•º•º•º•º•º•º•

Her zamanki o iğrenç rüyalardan birindeydi. Yine bilmediği bir ormanda uyanmıştı. Tabi iki fark vardı. Birincisi bu rüyanın nedense rüya olmadığını, gerçk olduğunu hissetmesi, hatta bundan emin olması, ikincisi ardındam onu kovalayan kılıçlı bir adam. Hikayeyi biraz geri saralım. Sabah uyandığında gözüne ilişen mavi gökyüzüyle hemen yerinden doğruldu. Rüyasında sık sık gördüğü o ormandaydı. Yerinden kalktı ve yakından bir yerden gelen insan seslerine kulak verdi. Biraz daha ilerleyince sesin sahibi biri erkek üç kişi girdi görüş mesafesine. Konuşmalarından anladığı kadarıyla bunlar hayduttu. Refleks olarak ayakları geri geri gitmeye başladı ordan kaçma isteği dolarak içine. Öbür rüyada olduğu gibi yine farkedildi ve bir kadın ve erkek peşine düştüler. Şu anda onu kovalayan kadındı. Erkek geri dönmüştü anlaşılan. Adrenalin son seviyeye gelirken kalp atışlarını kulaklarında duyuyordu. Arkasına döndü ve hızla mesafeyi kapatan orta yaşlı cılız kadını gördü. Geri önüne döneceği sırada karnına inen sert bir darbeyle yere serildi. Yere düşünce başını sert birşeye çarptı. Gözleri kararırken duyduğu son şey, ona vuran erkeğin endişeyle 'kaçalım' deyişiydi.

Gözünü açtığında gece bastırmıştı. Yerinden doğruldu. Başına ve karnına saplanan ağrıyla yüzünü ekşitti. Yine de kendini zorlayıp yerinden kalktı ve ürkütücü ormanın karanlıgına fazla bakmamaya çalışarak ormandan bir çıkış yolu aradı.

Korkunun üzerine eklenen baş ve karın ağrısına rağmen ilerlemeye devam etti. Çok geçmeden uzakta bir ışık gördü. Son bir çabayla ışığa doğru yürüdü.

Iki katlı evin yanına gelince kendini zorlayıp merdivenleri tırmandı. Yardım istemek zorundaydı. Ahşap kapıyı tıklattı. Kapı açılırken daha fazla dayanamadan yere yığıldı. Gözlerini kapatsa da şuuru hala yerindeydi. En azından kulağına dolan ve yabancı olmayan sesi algılayabiliyordu.

-Hey, hey iyi misin? Uyan!

Çok geçmeden belini ve dizinin eklem yerini kavrayan iki elle yerden havalandı. Tanıdık sesin sahibi bağırdı:

-Ninova! Ninova!

Çok geçmeden yine yerle temasa geçti. Tanıdık ses, kız sesine birşeyler söyledi. Ayak sesleri ordan uzaklaşırken bir el yüzüne düşen saçları geriye attı. Birkaç saniye süren bir sessizlikten sonra yine o tanıdık ses, ismini telafuz etti:

-Kamelya!

YASAK DİYAR EFSANESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin