ruth // h.s

✖️ forty two ✖️

hayley, altında olduğu sıcak yorganın içinde doğrularak yanında duran peçeteyi aldı.

ağzına doğru siper ederek hapşırdı.

peçeteyi çekeceği sırada burnunun tekrar kaşınmasıyla bir kez daha hapşırdı.

'sana hasta olacağımızı söylemiştim.'

harry, bozuntuya vermeden elindeki tepsiyi yatağa yan biçimde oturmasıyla kucağında konumlandırdı.

'işte tam da bu yüzden çorba yaptım.'

boğuk aksanlı çocuk, tepsinin üzerindeki kaseyi kaydırmamaya çalışarak yatakta biraz daha yakınlaştı.

'sever misin, umrumda değil ama seveceksin.'

çocuk her ne kadar mantıklı bir cümle kurmuş olsa bile yine de mantıksızdı.

'hepsi için aç değilim.'

harry, kaşığı çorba kasesinin içine daldırarak yavaşça karıştırdı.

'ne demek istiyorsun?'

'bu kadarı için tokum. hepsini bitiremeyeceğimi sen de biliyorsun.'

hayley, avuç içindeki buruşturulmuş peçeteyi komodine, diğerlerinin yanına koydu.

'iç, bitiremediğini ben içerim.'

başı ile onayladı, ardından yüzüne doğru gelen kaşığa ağzını açtı.

'doydum.'

harry, kaşlarını çatarak kıza baktı.

hayley'in ona tepkisizce bakışlarını izledi.

kızın yüz ifadesi değişti ve kıkırdadı.

'sadece şakaydı. bir kaşık daha alabilir miyim?'

boğuk aksanlı çocuk hafifçe sırıttı.

'dün niye oradaydın?'

hayley, sıcak çorbanın yutkunarak ağzını terk etmesini bekledi.

'orası kuzenimin evi.'

harry, kaşlarının yukarı kalkmasıyla hayley'e bakışlarını gönderdi.

'andrew senin kuzenin mi?'

kız, çocuğun kucağındaki gözlerini çekerek ona baktı.

'kuzenim.'

harry, başını geriye atarak derin kahkahasını odaya yaydı.

'bu doğru.'

harry, kafasını indirerek kahkahasına devam etti.

'vay canına, hiç aklıma gelmezdi.'

boğuk aksanlı çocuk, kızın bakışlarının ellerinde olduğunu görünce kendini durdurdu ve kaşığını doldurdu.