ruth // h.s

e n d

hayley bunların tümünün bir şaka olduğundan neredeyse emindi.

harry'nin onunla evlenmek istemesi hiçbir zaman ona inandırıcı gelmiyordu.

bir hafta..

yalnızca bir hafta geçmişti hayley'in düşündüklerinde yanılması,

yalnızca bir hafta sonra karşılıklı sonsuzluk yeminlerini etmişlerdi...

hayley içinde olduğu o dakikalar boyunca gözlerini harry'nin yüzünden asla çekmemişti.

bu yaşadığı an sanki bir rüyaydı.

sanki en ufak bir pürüzde bile kaybolacaktı bu toz pembe rüyası.

beyaz elbisesi ile kiliseden çıktığı o vakitte kendininkine sımsıkı bağlı olan harry'nin elini hissedebiliyordu sonunda.

birkaç kişi ile kutlama yaptılar yeminlerinden hemen sonra. 

şık bir yerde aile yemeği verdiler.

çok kişi değillerdi,

bir elin beş parmağını geçmezdi bu mutlu anda çağırdıkları.

hayley'in umrunda da değildi.

sevdikleri buradaydı,

hatta harry'nin büyükannesi bile yanlarındaydı. 

gecenin daha sonrasında ise hafızasından asla silmek istemeyeceği şeyler yaşamıştı. 

bu arzularının kaynağı harry, yine yanındaydı.

beş ay,

yalnıza beş ay sonra hayley yeni bir gerçeği öğrenmişti.

dünya turu yaptıkları bu küçük karavanın tuvaletinde tek başınaydı, 

elinde çift çizgi gösteren testi tuttuğunda.

kalbi tekledi, 

daha sonra kasıklarının hemen üstünde,

kendinden ve ondan bir parça olduğuna anlam vermeye çalıştı.

bu mümkün olabilir miydi?

dakikalarca kendini yatıştırmaya çalıştı,

sakin kalması gerekiyordu.

harry'nin vereceği ters cevaptan çok korkuyordu,

kızar mıydı?

ya da onun çocuğunu bu dünyaya getireceği için dünyanın en mutlu adamı olur muydu?

harry'nin ilk tepkisi eşsizdi,

sakindi ve hayley'den bakışlarını çekmemişti bir süreliğine.

hayley elbette korktu,

vereceği tepkiden çok,

onu bebeği aldırmaya zorlamasından korktu.

daha sonra harry hiç beklenmedik bir anda hayley'i kollarının arasına aldı.

kaldırdı ve döndürdü onu,

bir yandan da yanaklarını, boynunu ve saçlarını öpüyordu.

hayley'in kalbi bir kez daha inanılmaz derecede hızlandı.

dokuz ay  sonrasında kucağında küçük oğlunu beklerken hayley, 

bir de tıpkı babasınınkiler benzer gözlere sahip güzel kız çocuğu ile karşılaştı.

harry yanındaydı, 

ve üçüne de sevgiyle bakıyordu.

ikizleri ilk yaşlarına bastıklarından hemen sonra,

hayley'in şişmekte olan karnı sebebiyle ara verdikleri dünya turuna devam ettiler.

artık iki kişi yerine dört kişilerdi,

bu onlar için asla sorun değildi,

onlara bakarken zevk alıyorlar, 

kimi zaman da yoruluyorlardı.

fakat aşklarını taze tutan o iki küçük bebekti.

o iki küçük bebeğin çıkardığı tek sorun,

ikisinin geceleri yalnız kalamamalarıydı.

babaları olgun bir erkekti, ve annelerine duyduğu arzu büyüktü. 

işte bu yüzden ikizler üç yaşlarına henüz bastıklarında aileye yeni bir üye daha katılmıştı.

güzeller güzeli bir kızları daha olmuştu onların.

saçları babasının aksine  dümdüzdü,

gözleri ise bir denizi andıracak kadar mavi.

harry ve hayley kısa sürede kurdukları bu geniş aileden memnundular.

her geçen gün mutlukları bu mucizevi çocuklar tarafından büyüyordu.