27.Bölüm

38 1 0
                                    


''Ben..." telefonumun çalmasıyla irkildim. Arayan kişi annemdi. "Efendim?" dedim sessizce. "Baban kötüleşti hemen hastaneye gel." Telefon ellerimden kaydı. "Gitmem gerek," dedim hızla. "Nereye?" Aceleci tavrım karşısında afallamıştı. "Görkem n'oldu?" dedi endişeyle. "Bulut hemen gitmeliyim." Durağa doğru koşmaya başladım. Hesabıma göre otobüsün gelmesine yarım saat vardı. Bu bulunduğum durum için oldukça uzun bir süreydi.'' Ellerimi çaresizce başımın arasına aldım.Ne yapacağımı bilmiyordum. Önümde siyah jeep durdu. Başımı yavaşça kaldırdım. Arabadan inen kişi Buluttu. "Yardım etmeme izin ver," dedi kısık sesle. Çaresizce başımı salladım. Ön koltuğa oturdum. "Ne olduğunu anlatmayacak mısın?" dedi Bulut kibarca. "Babamın durumu iyice kötüleşmiş, hastaneye gitmem lazım," dedim üzgünce. Başımı cama dayamış yolu seyrediyordum. "Senin adına üzüldüm," dedi aramızda hiçbir şey yaşanmamış gibi. Ağlamamak için dişimi sıkıyordum. Soğukkanlı göründüğümden emindim. "Biliyorum, uygun bir zaman değil ama Görkem, ben seni gerçekten seviyorum.Başta bir oyundu. Sonra sana aşık-'' Elimle sus işareti yaptım. Dayanacak gücüm kalmamıştı. Ağlamaya başladım. ''Bulut şimdi olmaz,'' dedim yalvarırcasına. Gerçekten de bunu konuşmak için uygun bir zamanda değildik. Gözlerimden sıcak yaşlar akarken yolu izlemeye devam ettim.

Hastanenin önünde durduğumuzda koşarak arabadan indim. Babamın odasını öğrenip hemen asansöre bindim. Kapı açıldığında annemi gördüm. Perişan haldeydi. Hızla yanına gittim. Bana sarıldı ve ağlamaya devam etti. O yıllar sonra da olsa bulduğum annemdi. Onun yanında olmalıydım. O an aramızdaki geçen bütün gerginlikleri bir kenara attım ve anneme sonuna kadar destek olmam gerektiğini anladım. Odadan çıkan doktora yöneldim. ''Durumu nasıl?'' dedim endişeyle. "Riskli saatler devam ediyor. Uyutuyoruz,'' dedi. Çaresizce başımı salladım. Koltukta oturan annemin yanına gittim. "Anne, sen eve git ve biraz dinlen.Sabah olunca gelirsin. Bir şey olursa seni ararım,'' dedim elimi omzuna koyarak. "Hayır," dedi kesin tavırla. "Anne lütfen," dedim ikna etmeye çalışarak. "Burada durman ona fayda sağlamayacak. Güçlü olmak zorundayız," dedim. Zorla başını salladı. Onu şoförle beraber gönderdikten sonra odanın önünde beklemeye başladım. Koltukta oturup etrafa boş gözlerle bakıyordum. Açıkçası içimde hiç umut yoktu. Sonuçta o babamdı. Yıllar sonra da bulsam onun kanını taşıyordum. Ellerimi yüzüme kapayıp başım önde beklemeye başladım.

Bir elin omuzlarımdan tutmasıyla irkildim. "Kahve aldım," bu ses Bulut'a aitti. Vazgeçmeye hiç niyeti yoktu anlaşılan. Sıcak kahveyi ellerimin arasına aldım."Teşekkür ederim," dedim kısık sesle. Yanıma oturdu. "Zor olmalı," dedi Bulut. Yüzüne baktım. "Öyle," dedim soğuk bir biçimde. "Annem öldüğünde benim için çok zordu. Rüzgar doğduğunda öldü. Yüzünü hayal meyal hatırlıyorum. Son gördüğümde pembe bir elbise giymişti. Melek gibiydi. Saçını yukarıdan toplamıştı. O görüntünü unutamıyorum. Küçük bir çocukken yaramazlık yapardım. Çoğunlukla onu üzerdim. Bir gün bana iyi bir çocuk olmazsa çekip gideceğini söylerdi. O kadar korkardım ki iki gün odama kapanır kimseyle konuşmazdım. Bir hafta sonra ise her şey eskiye dönerdi," dedi gülümseyerek. O günleri özlediği belliydi. "Bir ay boyunca kimseyle konuşmamıştım. Hatta rüyamda her gün annemi görürdüm." dedi, gözleri uzağa dalmıştı."Senin adına üzüldüm," demekle yetindim. Bana sıcak bir gülümsemeyle karşılık verdi. "Artık gitsen iyi olacak," dedim. "Hayır, burada seni bekleyeceğim." dedi itiraz istemez ses tonuyla. "Bulut buna gerek yok," dedim, her kelimeyi vurgulayarak. "Bekleyeceğim," dedi.Bir şey demedim. Gurursuzca ona ihtiyacım olduğunu düşünüyordum. Bu yüzden çok zorlamamıştım."Bugün beni neden iskeleye çağırdın peki?" dedi. Konuşmak istediği belliydi. "Boş ver," kestirip attım. Şu anda söyleyemezdim. Biraz daha bekleyebilirdi sanırım. "Peki," dedi. Bu durumda beni çok zorlamak istemiyordu. İkimiz de birbirimize yabancı gibi davranıyorduk ve bu canımı gerçekten acıtıyordu. Gözlerine bakarak "Neden buradasın?" diye sordum. Sorum karşısında afallamıştı. Ne dediğimi anlamamış olacak ki soran gözlerle bana baktı. "Beni sevmiyorsun ve burada benim için bekliyorsun." dedim. "Daha kaç kez diyeceğim, bilmiyorum ama ben seni gerçekten seviyorum.Sevmediğim biri için neden sabaha kadar uykusuz kalayım ki? Ya da neden onu inandırmaya çalışayım?" dedi. "Sana inanmayı isterdim," dedim buruk bir gülümsemeyle. "İnan o zaman," dedi.Bu konuyu kapatmak için "Boş versene," dedim. Başımı duvara yasladım ve gözlerimi sımsıkı kapadım. Uykum vardı ve yorgundum. Kafamdaki düşüncelerin uyumama engel olacağını biliyordum.Gözlerimi açtım. Babamın odasından çıkan bir doktorun daha yanına gittim. "Babamı görebilir miyim?" dedim yalvarırcasına. "Sadece on dakikalığına," dedi doktor. Gülümseyerek içeri girdim. Babamı görünce yüzümdeki ifade silindi. Bir cihaza bağlanmıştı.Elini tutarak yanına çömeldim. "Keşke seninle çok daha fazla zaman geçirebilseydik. Anılarımız olsaydı, senin eksikliğini o kadar çok yaşadım ki. Yıllar sonra da bulmuş olsam, böyle kaybetmek istemezdim seni. Gitmen için çok erken ve ben hala bir kız çocuğuyum. Sana ihtiyacım var. Lütfen bizi bırakma.Seni seviyorum baba.'' Ağlamaya başladım. Onu böyle görmek beni çok üzmüştü. Elini sımsıkı tuttum. "Lütfen gitme..." Beni duyduğuna neredeyse emindim. "Süreniz doldu," dedi doktor. Yavaşça kalktım. Sadece on dakika şu an için çok kısaydı.Ona söyleyeceklerim bitmemişti. Doktorun zoruyla tekrar koridora çıktım. Durumumu gören Bulut beni koltuğa otutturdu. Başımı göğsüne yaslayarak beni sarmaladı. Bense hüngür hüngür ağlamaya devam ediyordum. "Her şey düzelecek." dedi fısıldayarak. "Hayır, her şey gün geçtikçe daha da kötüleşiyor," dedim ağlamaya devam ederek. Elleriyle başımı okşamaya başladı. Gözlerimi sımsıkı kapattım. Bir an için her şeyin bir kabus olmasını diledim. Uyanınca her şey normale dönse. Bütün bu olanlara inanmak istememekte ısrarlıydım.

Gözlerimi açtığımda bembeyaz hastane duvarları görüş alanıma girdi. Anlaşılan kabus devam ediyordu.Kafamı sağa çevirdiğimde Bulut'u göremedim.Anlaşılan dayanamamış gitmişti buradan. Derin bir iç çektikten sonra doktorun yanına gittim."Babamın durumu nasıl?" diye sordum endişeyle. "Maalesef bir gelişme yok," dedi doktor umutsuzca. Başımı öne eğerek koltuğa doğru yürümeye başladım. "Su aldım." Bu Bulut'un sesiydi. "Sen burada mıydın?" diye sordum şaşırarak. "Evet, seni bu halde yalnız bırakamazdım," dedi yarı tebessümle. Gülümsedim. Onun yanımda olduğunu bilmek beni mutlu etmişti.Doktorlar birden babamın odasına koşmaya başladılar. Peşlerinden babamın odasına doğru koşmaya başladım.Doktor beni kapıdan çevirdi. "Girmeniz yasak!" diye bağırdı. "Ama babam.." dedim çaresizce. "Biz sizi bilgilendireceğiz." dedi.Bulut kolumdan tutarak beni koltuğa otutturdu." Merak etme, o iyileşecek," dedi elimi tutarak. Odadan doktorlardan biri çıktı. Koşarak yanına gittim."Babam?" dememe kalmadan "Üzgünüz, onu kurtaramadık." dedi. O an bir kez daha yıkıldım. Artık babam yoktu...


.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin