Eşini aylar önce kaybetmiş bir kadının tek varlığı olan kızının yaşadığı hastalıkla uğraşıyordu Gülsüm Hanım. Kızı şizofrendi, ancak o bunun farkında değildi. Orta gelirleri olan bütçeyle elinden gelen her şeyi yapmaya çalışmıştı ancak doktorların verdiği ilaçlar ona göre fayda etmiyordu.
Edecekti fayda, ancak Gülsu ilaçları kullanmıyordu.
Annesinin ona getirdiği ilaçları, onu zehirlemek için verdiğini düşünüyor ve hapları kumbarasının içine atıyordu.
" Bugün onunla konuşmak istiyorum. Annem taşınacaklarından bahsetmişti ama doğru mu bilmiyorum. " dedi Gülsu Burcu'ya. Burcu omuz silkti.
" Eğer öyle bir şey varsa, bu beni çok üzer. Benim haberim yoktu ve onu sevdiğimi biliyor. " diye devam etti Gülsu Burcu'ya dertlerini anlatmaya. Burcu dudaklarını büzdü ardından gülümsedi.
" Annem artık bana o ilaçları getirmiyor. Beni zehirlemekten vazgeçmiş sanırım. Babam olsaydı böyle bir şeye kalkışamazdı. " deyip hüzünle gülümsedi Gülsu.
Babasını birkaç ay önce kaybetmişti ve bu onun en büyük yıkımı olmuştu. Babası ile baba-kız ilişkisinden ziyade daha çok arkadaş ilişkisi vardı. Şizofreni hastalığının ortaya çıkma sebebi de buydu; babasının kaybı.
" Şimdi hazırlanıp Ufuk'un yanına gitmeliyim. Sende gelecek misin? " diye sordu Burcu'ya bakarak. Ayağa kalkıp dolabının önüne gitti ve içinden beyaz bir elbise çıkardı, etek kısmının uçlarında siyah şekiller bulunan.
Burcu başını hayır anlamında salladı. Gülsu omuz silkti, " Ben Emre'yi de çağıracağım. " deyince Burcu sırıttı.
Emre Gülsu'nun hayali olmayan tek yakın arkadaşıydı. Uzun süreli bir arkadaşlıkları vardı ve Emre Gülsu'nun bu hastalığının ortaya çıkmış olmasına onunla arkadaşlığını kesmemiş, aksine daha kuvvetlendirmişti bağlarını.
Gülsu telefonunu alıp Emre'ye mesaj attı ve elbiseyi giyip dudaklarına parlatıcı sürdü. " Bugün Ufuk ile her şeyi konuşacağım. Eğer annemin söylediği gibi gidiyorlarsa, yine görüşmeye devam ederiz. Mesafeler aşka engel değil. " deyip parfüm sıktı ve çantasını aldı.
Ufuk'un onu bırakıp gitmesini istemiyordu, onu gerçekten seviyordu ancak Ufuk adını taktığı köpeğin ailesi Gülsu'nun iyiliği için taşınacaktı. Gülsu'nun bir köpeği insan olarak görmesini ve ona aşık olmasını garipsiyorlardı haliyle. Gülsüm Hanım bu duruma bir şey yapamıyordu. Çünkü kızı ile bu konuyu ne zaman konuşsa, konuşmanın sonu Gülsu'nun " Mutluluğumu istemiyorsun! " demesiyle bitiyordu.
Kalan tek varlığı kızı iken, onu kaybetmeyi göze alamıyordu.
Gülsu odadan çıkıp oturma odasında televizyon izleyen annesinin yanına gitti ve yanaklarını öpüp, " Ben Emre ve Ufuk ile kafeye gidiyorum. " dedi. Gülsüm Hanım her zamanki gibi burukça gülümseyip başını salladı.
" Telefonunu yanından ayırma. Aradığımda sana ulaşayım güzel kızım. " deyip Gülsu'nun yanaklarını öptü. Gülsu gülümseyip başını salladı ve el sallayarak " Görüşürüz anne! " deyip evden çıktı. Kapının önünde Emre'yi görünce koşarak yanına gitti ve sıkıca sarıldı.
" Gülsu! Sen gün geçtikçe güzelleşiyorsun. " deyince Emre, Gülsu gülümseyip Emre'yi öptü. " Sende çok yakışıklısın. " dedikten sonra Emre'nin koluna girdi. Emre samimiyetle gülümsedi. " Ne yapıyoruz şimdi? " diye sordu Gülsu'ya.
" Ufuk ile konuşacaklarım var. Annem taşınacaklarını söyledi ama benim haberim yok! " diye isyan edercesine konuşup Emre'yi yan bahçeye sürükledi ve " Ufuk! " diye seslendi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Çare Arkadaşım
MaceraWattpad'de ilk şizofreni hastalığını tamamen konu alan hikaye. 97 puanla FLİGRAN2016 2.si! TANINACAĞIM YARIŞMA KAZANANI! İNVİSUS2016 1.Sİ! Arkadaş insan için her zaman sırdaş ve yoldaştır. Ama parayla tutulan bir arkadaş sizin hayatınızı baştan aşa...