I
Seni benden alan İstanbul muydu?
Yoksa kendi ayaklarınla mı gittin benden?
Hangisine üzüleyim bilemedim.
Oturup şiir yazsam İstanbul'a seni kıskanmayı bırakıp verir mi bana?
Ya kendin gitmişsen...
Ya İstanbul'un suçu yoksa.
Kocaman bir şehir kalpsizliği öğretirken insanlara.
Oturup dersi dinledin.
Hatta parmak mı kaldırdın?
Sen mi acımasızdın, yoksa İstanbul mu düşmandı bana?
Ya da ben bir salaklık edip kalpsiz bir kızı mı buldum sevmek için?
İnsanların sevişmeyi sevgi sandığı bir dünya da.
Aşkınla yanarken anladım ben.
Yanmak meğersem sevmek demekmiş.
Konuyu dağıtma cevap ver bana.
Sen mi gittin benden yoksa İstanbul mu aldı seni benden?
Yamuk kaldırımları olan bir şehirden ne beklersin ki.
Su tesisatı bile her gün bozuk.
Elektrik direkleri fırtınalara dayanamaz.
Ve sana kışın ne Erzurum soğunu tattırır
Ne de yaz gelince nefes alabilirsin bu şehirde.
Bu şehre güvenip gittin benden.
Kimi çıkaracak karşına?
Seni daha çok sevecek birini bulabilir misin bunca sokağın arasında.
İstanbulu boşver.
Dünayaya gelelim dünyaya.
Dünya da bulabilir misin seni benden daha çok seven birini.
II
"Büyük şehir" dedik diye.
Kendini bir şey mi sandın İstanbul?
Her köşe başında çöpe atılan çiçeğin sorumlusu sen misin?
Terk etmeyi sen mi öğrettin benimkine?
Benimki artık niye benim ki değil?
İnsanları niye ayırıyorsun biliyor musun?
Kadıköye gelsinler senin o boğazına baka baka sigara yakıp düşüncelerde boğulsunlar diye.
Niye peki?
Çünkü yanımda bir tarafta sen olsan bir tarafta o.
Ben derim ki: Bu boğaz benim için bir bardak sudan farksız
Ben derim ki: Bu kız kulesi Üsküdardaki bir yosma.
Kaldırımları yamuk; delikanlı değil bu şehir.
Şiirler yazılmış üzerine.
Fotoğrafların çekilmiş.
Ve herkesin yolu bir şekilde senden geçmiş.
Şimdi Beyoğlunda bir gazinoda her gece masaya çağrılan kız gibi kıçın havada ya.
Ben senin havanı da sevmiyorum suyunu da.
Bundan mı düşmanlığın bana?
Sen mi aldın sevdiğimi?
III
Birlikte ayaklarımızın değdiği yerleri sökmek isterdim,
Başkası basmasın diye.
Senin ayağının bastığı yeri bile kıskanırken ben.
Bu şehir seni benden alacak korkusuyla gidelim diyen ben.
Geç kaldım sanırsam.
Terk etmeyi İstanbul icat etmedi ki be güzelim.
Her gece İstanbul'un sokaklarında gezelim.
Şiirler yazalım sokaklarına Ki çocuklar küfür yerine şiir ezberlesin.
Dualar yazalım her kapının girişine.
Hayatın kaldırımlara benzememesi için.
Ve eve geldiğimde yemek hazır olmasa da gülüşün hazır olsun.
Kapıyı açtığımda gelsin beni bulsun.
Ve kucağıma atlayan velet senden olsun.
İstanbula nazır bir yalımız olmasına gerek yok.
Çok istersen manzarayı asarız duvara.
Ama İstanbul kadar duvarlaşmayalım birbirimize, yeter bana.Ey Koca İstanbul!
Sen sen ol benim kadar sevme!(Kadıköy'de boğaza karışı yazılmış boktan bir şiir)