Uzun zamandır sana tek kelime yazmadım.
İçimdeki sen mi bittin dedim.
Sonra içim "acaba mı" dedi?
Bir kaç cümle dökülmeye başladı hemen dudaklarımdan.
Kalemle kağıt aradı elim.
Ya elimi kesecektim ya da seni sevmeyi.
Sen beni harbiden nasıl sevmeyi kesmiştin.
Makasla kesip atmış mıydın bizi?
Kolay mıydı ayırmak seveni?
Neyse olana çare yokmuş ölene olmadığı gibi.
Ben öldüm mi ki geri alamıyorum seni.
Nasıl sarılamıyorum?
Nasıl gelemiyorum sana?
Öldüm mü ben? Yoksa unuttum mu seni?
Nasıl oldu bu işler?
Bilmiyorum nasıl olduğunu.
Nasıl bizi ayırdığını bilmiyorum.
Bir makas mı yetti o koca sevgimi kesip atmana?
Bir makasta yeterdi o sevgiye bir düğüm atmaya.
Eski bir gelenektir; parmaklara yüzüğü takıp kırmızı ipi kesmek.
Meğerse o ip kesilmezse kesilip atılıyormuşsun sevdiğinin sevdiği yerlerinden.
Kalbinde bir kesiğin izi var değil mi?
Görmüyorsun, gözlerini yumuyorsun yarana.
Sevmiyorum diyorsun çünkü var olan sevgiyi zaten kesip atmışsın yüreğinden.
Keserken acımadı mı?
Sen kesip attın rüzgarda savrulur durur kestiğin.
Makas nerede diye sorayım mı?
Yoksa iğne iplik alıp eline dikecek misin kestiğin yerlerden.
Dikiş bilmiyorsan eline makası ne diye aldın?
Kolay mıydı çok seveni kesip atmak?
Kolay mıydı harbiden kesik izi taşımak.
Bende bir sen var? Bende öyle bir sen var ki?
Makasla kesip atamıyorum.
Elim varmıyor, dilim varsa.
Kesip atamadığım sen; her gün başka bir rüzgarda başka bir yere savuruyorsun beni.
Makası sana versem kendini kesip atsan benden olmaz mı?
Bir kanser gibisin.
Ölmeyi bekliyorum sanki.
Bir an olsun vazgeçemiyorum senden.
Makas boşa biliyor musun?
Kesip atsam seni izi kalır.
Kesip atsam seni yerin hep aynı kalır.
Kessem seni atamam.
Olmuşla ölmüşse çare yoksa eğer.
Biz ayrılmış olmayalım.
Ben ölmüş olayım.
O makas benim yüreğime saplanmış olsun.
Ve katilim sen ol ki ölürken son kez senin gözlerin gözlerime değsin.