Sebebi mi olmalıydı sadece insanlara güvenmemin yoksa sonucu mu olmalıydı?
Neden güvenemiyordum , neden yalnızdım ?
Ben onlara yaklaştıkça neden uzaklaşıyorlardı?
Düşünüyorum, düşünüyorum bulamıyorum. çaresizdim . içimi dökmem gerektiğini kedimden fazla emin olurcasına atılıyordum. ama şuan yanımda kimse yok. Var ama yüzsüzce Rüya'ya derdimi anlatamam çünkü ; o da benle konuşmuyordu.
Şuan kendime söz vermeliyim , evet o zaman demek bu zaman , artık zamanıydı derslerime koyulmanın vakti.
Artık insanlarla hiçbir ilişkim olmamalı , insanlar demeyelim bence daha doğrusu benimle olmak istemeyen , beni üzenler ile. En doğru seçim bu olmalı.
Şimdi gözlerim sıkıca kapatıp, hiçbir kimseyi düşünmeyip, derin uykulara dalmalıyım. Ben , beni üzenler ile olursam belki daha acı derin uykulara dalıcam.
kulaklığım bir yana . ben bir yana kafamı koyduğum yastığım daha huzur vericiydi.
Renkli haytın baş döndürücü güneşiyle hakikatın göz kamaştırıcı ışıltısıyla bir güne daha tanık olmaya hazırdım.
Pencereye çevirdiğim gözlerim acı hissi veriyordu. bu kadar uykusuzluğa üzüntüye ve fazlasıyla ışıltıya karşı belki normaldi.
Çantama kitabımı yerleştirdikten sonra saks mavisi montumu giydim ve çantamı takdım , saçlarımı geriye attım ve ilerledim.
sucuk kokusu tüm odalara dağılmıştı.
hızlı adımlarla yemekhaneye indim:
- Ayşe abla bana ekmeğin arasına koy ben hemen gidecem.
Ayşe abla yaklaştı ve:
kızım ayakta asla yemek yenmez otur sandalyeye ekmeğini bitir öyle git .
(onu kıramadım)
- Peki tamam tamam.
Herkes çok komik görünüyordu. Gözü kapalı halde yiyeni mi ararsın , yoksa arkadaşı ağzına tıkıştıranı mı? daha doğrusu insanın böyle bir arkadaşı olmasıda ayrımcılık olsa gerek.
Nihayetinde benim ekmeğimde hazırdı. oturdum ve yalnız başıma o köşede atıştırıyordum.
Rüya! Rüya gelmişti pijamalarıyla ellerini ovuşturuyor ve Ayşe ablaya bir şeyler soruyordu.
Bakmadım yüzüne , bende fazlasıyla inat olduğunu kendisi çok iyi biliyordu. suçsuz olduğum zaman asla özürümü dilemem.
Başımı kaldırdım ve Rüya yemekhane kapısının önünde , yüzü bana çevrili, ağlıyordu.
Başımı öne eydim ve son lokmamı ağzıma attım. peçeteye dökülen ekmek parçalarını ağzıma attım ve peçeteyi iyice sıktım kapının oradaki çöp kutusuna attım ve yüzüne bile bakmadan oradan ayrıldım.
Gerçekten böylesi daha iyi. yalnız olmak belki insanı çaresizliğe düşürür fakat eminim daha mutluyum. Üzülmek yerine yalnızlığı tercih ederim.
Kapının oraya geldiğimde okulda pek fazla kişiler görünmüyordu . içeriye girdim.
Rüzgardan savrulan saçlarmı düzeltmek için lavaboya girdim.
saçlarımı düzelttim ve sınıfın kapısına doru yol buldum.
kapıyı açtımmm.
Sürprizzzzz!!!!
Kuzey'di bu, donmuştum bir hayli kendime gelemedim. bana bakıyordu . nefret edercesine ona baktım ve gözlerimi devirdim hızlıca sınıftan çıktım , kapıyı kapatırken:
-Nefret ediyorum senden Kuzeyyy !!! dedim
Gerçekten daha mutluyum.
sınıftan sesler geliyordu galiba Kuzey tekmeler savuruyordu.
Artık umrumda değilsin diye mırıldandım ve boş bir sınıfa oturdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR UMUT
SonstigesSanırım hep sığınacak limanlar aradık kalabalıklarda. Ama kalabalık arttıkça ıssızlaştık, daha yalnız, daha güvensiz... Belki de bu kalabalık dünyadan bizi çekip alacak bir el aradık, bizi mutlu hayallerimizle kavuşturacak eli... Ve hep ona güvenmek...