Sevda / 12- Düğün mü?

109 13 1
                                    

Sabah hepimiz erkenden uyandık. O gün sadece benim için değil, hepimiz için resmen yeni bir hayat başlıyordu. Kısa bir kahvaltıdan sonra herkes hazırlıklara başladı. Nur Hanım'ın talimatıyla iki genç kız beni hazırlamak için gelmişti. Onların yardımıyla saçım, makyajım yapıldı. Sonra gelinliğimi giydirdiler. Özlem küçük bir peri gibi etrafımda dolaşıyor, sürekli bana sarılıyordu. Şu evde gerçek anlamda birbirimize sahip olmanın değerini sadece ikimiz biliyorduk. Daha sonra bu kızlar, annemin ve yengemin de hazırlanmasına yardım ettiler. Şu manzaraya bakınca mahalledekilerin bana "Külkedisi" demesine hak vermiştim. Birkaç saat sonra genelde acı hatıralarla dolu bu evden tamamen ayrılacaktım. Sevinçli miydim, pek sayılmaz; üzgün müydüm, hayır. Tıpkı elime zorla tutuşturulmuş bir senaryonun içinde gibiydim. Emrah'ı beğenmiştim ama iki seferlik görüşme sonunda koca bir hayatı onunla geçirmemin beklenmesi biraz fazla değil miydi?

Her saniye Allah'a beni utandırmaması için dua ediyordum. Çok şey istemiyordum aslında. Ne Sait Bey'in parası umurumdaydı ne de başka bir şey. Emrah birazcık beni fark etsin, bana saygı duysun, biraz da sevsin... Tüm dileklerim tüm heyecanım onun içindi. Birazcık anlaşılmak istiyordum hepsi bu. Varsın, sofra yine kuru olsun. Yeter ki Emrah'ın gözleri bana bakarken sıcak olsun. Tekrar köşede bırakılmış içi boş bir çuval gibi olmak istemiyordum. Kimseyi acıtmamıştım şimdiye kadar, kimse de benim canımı yaksın istemiyordum. Kaderime razıydım, yeter ki artık bu içimi kavuran sessizlik son bulsun. Çocuklarımız olacaktı belki. Çocuklarımı asla susturmayacaktım. Bir sürü çocuk istiyordum, her anım cıvıl cıvıl geçmeliydi. Onların kahkahalarını, "Anne!" diyerek etrafımda dans etmelerini istiyordum.

Erdal Abi ve Emrah, saat bire doğru gelin alma töreni için geldiler. Ailem ve bizim tarafımızdan düğüne katılacaklar için de bir minibüs kiralamışlardı. Emrah'ı görünce kalbim tekrar kuş gibi atmaya başladı. Takım elbise giymişti, hüzünlü ama yarım yamalak gülümsemeye çalışarak bakıyordu. Çok yakışıklı görünüyordu, bütün bu olanlar düşlediğimden fazlasıydı. Bu işte bir terslik vardı. Belki de yoktu, sadece kuruntu yapıyordum.

Bütün mahalle yine pencerede bu inanılmaz olayı seyrediyordu. Herkes kendince ne yorumlar yapıyordu, kim bilir. Hep pencere kenarında oturduğum için benimle dalga geçenler, şimdi pencereden beni seyrediyordu. Hayat garipti. Annem gururla sağa sola dönüyordu. Bu arada kimlerin bize baktığını hafızasına kaydediyordur, Allah bilir. Âdet gereği kardeşim Ömer, bekâretin simgesi kırmızı kurdeleyi belime bağladı. Bacaklarımın titremesi geçmiyordu. Bulunduğum evden beni bekleyen yeni hayatıma adım atmanın vakti gelmişti. Kapıdan çıkarken mahallenin çocukları ıslık çalmaya, kafamdan konfetiler atmaya başladı. Erdal Abi çocuklara harçlık veriyordu. Bayram gibiydi. Hani bizde bayramlar iki anlama da gelir: Sevinçle kutlanan bayram ya da yakınlarından birini kaybettiysen hüzünlü bayram. İkisinin karışımıydı bu düğün. Kimisi eğleniyor kimisi acının içinde içten içe yanıyordu.

Ben ve bana yardıma gelen kızlar Erdal Abi'nin arabasına bindik. Emrah, abisinin yanına, öne oturmuştu. Geri kalanlar minibüsle arkamızdan bizi takibe başladı. Kısacık yol saatler sürdü. Yol boyunca çocuklar arabanın önünü kesiyor, zarfları topluyorlardı. Erdal Abi çok eğleniyordu. Çocuklarla şakalaşıyor, kimisinin başını okşuyor, mümkün olduğunca hiçbirini kırmıyordu. Emrah ve ben çok sessizdik. Bazen aynada göz göze geliyor, hemen başımızı eğiyorduk. Onun da kuşkuları vardı elbet ya da yoktu. Ne düşünüyordu, kim bilir.

Beş dakika süren yolu bir saatte alarak nihayet Sait Beylerin evine ulaştık. Kapıda bizi mevlide katılacak ve akşamki düğüne de kalacak olan kalabalık karşıladı. Dualar eşliğinde eve alındık. Herkes ciddi bir muhafazakârlık içindeydi. Ev ikiye ayrılmıştı: Alt kattaki salonda erkekler, üst kattaki salonda kadınlar bulunuyordu. Mevlit töreni için hazırlık yapılmıştı. Herkesin yüzünde yumuşak bir gülümseme vardı. Tüm kadınlar babaannemin elini öpüp bizim için hayır duası etti. Kendi çapında ibadetini yapan babaannem hepsine saygıyla bakıyordu. Çok gururlanmıştı belli. Nihayet Nur Hanım içeri girdi, bizim tarafla tek tek tokalaştı sonra benim yanıma geldi. Ayağa kalkıp elini öptüm, o da beni öptü. "Otur, yorulma, uzun bir gün olacak." dedi. Bu arada zengin bir sofra hazırlanmıştı. Aç olanlar oradan tabaklarına yemek alarak yiyorlardı. Nur Hanım "Sen ne istersin, sana ne hazırlatayım?" diye sordu. Hiç yemek yiyecek durumda değildim, bir şey istemedim. Annem gülümsedi "Nikâh tokluğu!" diyerek dünürüne espri yapmak istedi. Nur Hanım da gülümseye çalışarak "Ya, evet, hepimiz böyleydik." dedi.

ÜÇÜNCÜ ÇOĞUL YALNIZLIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin