Sevda / 17 - "Bak dedim sana, benden nefret edeceksin dedim sana."

163 17 3
                                    

Başkası olsa ne yapardı, bununla ilgili en ufak bir fikrim yoktu ama benim kadar susmazdı ondan emindim, evet. Aradan birkaç gün daha geçti. Kış iyice bastırmıştı. Bu evde pencereden insanları seyretmek çok zevkliydi. Tüm pencerelerinde ayrı insan hikâyeleri yazıyordum, oturduğum yerden. İnsanların kıyafetlerine bakıyor, nasıl yürüdüklerini inceliyor, sonra onlarla ilgili bir hikâye uyduruyordum. Bazılarını aynı saatte, aynı yerden geçerken sürekli gördüğüm için artık hepsi tanıdık gibiydi. Onların hikâyesi farklı oluyordu tabii. Bu insanlar evde ne yaparlar, nasıl bir hayatları vardır? Bunlar evli midir, bekâr mıdır? Her şeylerini hayal ediyordum. Emir gittikten sonra bu eğlenceli hayal dünyama bıraktığım yerden tekrar başlamıştım. Nur Hanım'ın dedikleri de kafama takılmıştı. Anne olmayı tabii ki çok istiyordum ama bu, nasıl olacaktı?

Bir akşam yemekten sonra Emrah tam odaya çıkarken Nur Hanım onu durdurdu:

"Seninle ana oğul bir kahve içelim." dedi.

Emrah başını sallayıp onu takip etti. Sait Bey de televizyonda dinî bir kanal açtı, beni de yanına çağırdı. Hz. Ömer'in hayatını anlatan güzel bir film vardı. Ağlayarak onu izlemeye başladı. Her sahnede bana dönüyor "Bak şimdi, Halife Ömer şöyle yapacak." diye her sahneyi tek tek uzun uzun anlatıyordu.

Nur Hanım'la Emrah'ın konuşması uzamıştı. Nihayet Nur Hanım içeri girdiğinde yüzü gülüyordu "Ne izliyorsunuz, ben de ona bakayım." dedi. Sait Bey "Bitti hanım, çok güzel filmdi. Halife Ömer'in hayatını izledik Sevda kızımla. O günlerde müminler neler yaşamışlar, bize bazen şu sıcak evde musluktan sıcak akan suda abdest almak bile zor gelirken onlar nelere katlanmışlar!" Nur Hanım gülümsedi:

"Sait Bey, asıl şimdi her şey bu kadar bolken düzgün kalabilmek marifet ya! Eh madem film bittiyse biz de yatalım. Sevda da odasına çıksın." dedi.

Odaya girdiğimde Emrah ağlıyordu. Beni görünce yüzünü çevirmek istedi ama görmüştüm ağladığını bir kere,

"Neyin var, ne oldu?"

"Dayanamıyorum artık Sevda, boğuluyorum. Bu gördüğün hayat, bu zannettiğin adam ben değilim."

"Dur, sakin ol! Sana su vermemi ister misin?"

"Sen demiştin, hatırlıyor musun? Bir sırrın içindeyim ama ne olduğunu bilmiyorum diye."

"Evet, demiştim."

"Onu öğrenmek istiyor musun hâlâ?"

Gözlerim fal taşı gibi açıldı. Neden böyle bir kararı aldığını anlayamamıştım:

"Annem mi istedi söylemeni?"

"Hayır, ona kalsa kendine bile söylemekten korkuyor o, sana neden söylememi istesin?"

"Sen mi istiyorsun?"

"Evet, senin sırtına yüklediğimiz bu yük bana artık batıyor. Üstelik annem olacak o kadın her şeyi bildiği hâlde bir de çocuk yapmamı, baba olmamı istiyor benden."

"Ama her anne torun ister. Bunun nesi kötü ki?"

"Ben istemiyor muyum sanıyorsun? Allah kahretsin ama ben baba olamam anlamıyorsun, anlatamıyorum."

"İstemiyorsan anlatma."

"Hayır, artık bunu saklamanın ne bana ne anneme ne de sana faydası var Sevda!"

"Evet?"

"Sevda dinle beni."

"Dinliyorum zaten."

"Bak, sabah bu evi terk edip gidersen seni anlarım. Bir daha benimle konuşmazsan da anlarım ama bana kesinlikle hakaret etmeyeceğine söz ver."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 25, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ÜÇÜNCÜ ÇOĞUL YALNIZLIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin