siyah melek....

123 6 0
                                    

Gökmenden;
Koridor üzerime geliyor. Ne oldu acaba? Neyi var ki? Kafayı yiyecem. Allahım affet! Onu affet! Bütün günahlarını bana yükle! Ama onu affet! Onu içeriden kurtar! Onu bana bağışla....
Duvarlar gittikçe üzerime geldikçe bende daraladim. Hava almak için hastane bahçesine çıktım. Bir araba hızlı bir şekilde bahçeye girdi. İçinden... Ah bu aptalin ne işi var!? Arabadan indi ve yanıma doğru koşmaya başladı.
"Nerde lan kuzenim!" diye bağırdıginda kulağımı tikadim.
"Ne bağırıyorsun sağır yok" diye çıkıştım
"Lan sen hala konuşuyor musun sima nerede!" diye tekrar bağırdı.
"Gel peşimden" dedim. Ben önde o arkada yürümeye başladık. Döner kapıdan içeriye girip asansöre doğru ilerledik. Asansör meşgul de olduğu için merdivenlere yöneldim. Ayaz beni kolumdan tutup kendine çekti
"Kaçıncı kat?"
"3" dediğimde koşmaya başladı. Arkasından "tövbe Estağfurullah" çekip bende koşmaya başladım. Sonunda nefes nefese 3.kata çıktım. Nefesim kesilmişti. Ayaz kapının önünde doktorla konuşuyordu. Onların yanına gittim.
"Sima hanımın bir hastalığı var ayaz bey" dedi doktor. Ayaz tam ağzını açıp konuşacakken onun lafını ağzına tiktim.
"Hastalığı ne?" dediğimde doktor kafasını önüne eydi. Doktorun yanına biraz daha yaklaştım ve bağırdım onun dibinde
"Hastalığı ne dedim!"
"Şey gökmen bey biraz sakin olun"
"Lan ben sa..."
"Lan duymuyor musun? Bağırıyor adam! Hastalığı ne?" diye bağırdı bu sefer ayaz
"Kanser" dedi doktor.
"Lan dalga geçme ne kanseri o turp gibi" dedi ayaz. Bende kafa sallayarak ona katıldim. O kanser olamazdı. Hayır!
"Biliyorum efendim bu çok zor bişey ama hastaya söylemezseniz daha iyi olur yanı onun moralini yüksek tutmak lazım" dedi doktor ve yanımızdan sıyrılıp gitti. Ben ayaza ayaz bana baktı. Ne dedi doktor az önce. Yüzümu ellerimin arasına aldım. Of... Duvar dibine çöktüm. Dizlerimi kendime çektim. Kafamı dizlerimi arasına aldım. Gözlerimi kapattım. Herşey üst üste geldi. Herşey.... Keşke onun yerine ben olsaydım.... Keşke o hasta olmasaydı.... Keşke....
"Hayır" diye bir ses duyunca sesin ayazdan geldiğini anladım
Boğuk bir sesle
"Ne hayırı?" dedim
"Şu anda içinden geçene hayır diyorum. Sen onun yerinde olsan o şu anda o odadaki çektiği acıdan daha fazla çeker. Bak gökmen ben kuzenimi bilirim. O annesinin ve abisinin ölümünden sonra hayata küstü. Sanma onun yaşadığını filan. O içindeki acı ile öldü... Biri lazım ona gökmen... Hayatı hatırlatacak biri... Sadece onun olacak biri..." dedi ve sustu. Kafamı kaldırıp ona baktım. Oda bana baktı ve güldü. Gülüşüne anlam veremezken konuşmasına devam etti
"Ve sanırım o kişiyi bulmuş gökmen. Hadi şimdi git ve ona hayatı anlat" dedi odayı göstererek. Haklıydı... Yada sanırım...
"Hayır! Ben senin sandığın gibi temiz biri değilim. Ben siyahım... Siyah" dedim ağlamaklı çıkan sesimle... Herkes beni yanlış tanıyordu... Herkes... Ben masum değilim.... Ama o.... O bir melek gibi....
"Peki o beyaz mı? Sen onun melek olduğuna mı inanıyorsun? Hayır gökmen... Belki belki o senden daha fazla siyah anladın mı?"
"Hayır o çok masum o mel...."
"Her melek masum olmaz gökmen... Her melek masum olmaz.... Sima melek ... Ama siyah bir melek.... Koskaca bir siyah"

Piskopat Düşmanım(tamamlandi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin