"Dövmeli Prenses"

12.6K 474 22
                                    

Multi Efe.
Efe aynı zaman da barda bateri çalıyor.
İlk bölüm "Bir küçük telefon vakası"bir karışıklık olduğu için böyle yayınlandı.Üzgünüm

Dersten çıktığımda şaftım kaymıştı.Merdivenlerden inip yorgunca kantine indim.Boş bir masaya oturup başımı masaya koydum.

Sandalyenin çekilme sesini duyduğumda başımı kaldırdım.Efe gelmişti kafasını eğip yüzüme baktı."Sen iyimisin?"başımı evet anlamında salladım."Telfonunu kaybetmişsin,şu senin Leyla varya o söyledi."nefesimi dışarı verdiğim de güldü.

"Hadi kal mekana gidelim ama önce al şunu annene haber ver."

Telefonunu bana uzatmıştı alıp annemi aradım ve olanları anlattım.
Efe nin arabasına binip bara gittik.

İnsanlar yeni yeni gelmeye başlamışlardı.Buraya gelince pirem dirilmişti.Barın arkasında çalışan Onur a laf atıp yanına geçtim.Önlüğü takıp çalan şarkıyı mırıldanmaya başladım arkamı dönüp bardağa içmek için bir şeyler doldurup alta koydum.

Yeni gelen bir kaç kişinin siparişlerini alıp şişeyi elimde döndürdüm.Bardakları doldurup koydum.Alttan bardağımı alıp yarısını içtim.Sağa doğru geçerken Onurun sırtına vurdum."Hadiii Onur gece yeni başlıyor!!!!!" elini sırtına götürmeye çalışırken bağırdı"Kızım sen kesin dul kalacaksın ne lan bu elinin ağrılığı!!"

Bir şey demeden işime devam ettim.Bu gece burası baya iyiydi.Onurun kırdığı şişe ile ona doğru döndüm.Bir kaç küfür savurup süpürgeyi aldı.Yerleri süpürdükten sonra ortaya geçti.Masalardaki boşları toplayıp tezgaha koydu.

Yarım kalan içkimi de içip bardakları yıkadım.Gelen giden çok olduğu için hızlı hareket etmek zorunda kalıyordum.

Gece su gibi akıp geçiyordu.Efe sahneye çıkmış elinde mikrofonla benim gelmemi söylüyordu.Burda ki herkes bizi tanıdığı için bağırmaya başladılar deli gibi alkış tutuyorlardı.Önlüğü çıkartıp sahneye çıktım.Efe mikrofonu vermeden önce konuştu ve çocukları da gaza getirdi.

"Millet!!! böyle sağlam kafayla olmaz dimiiii!"

Herkes evet diye bağırıyordu Onur tepsiyle bana doğru koca bir bardak bira getirmişti.Efe bir dikiste bitirmemi istedi.Oda çok iyi biliyordu ki beni çarpmazdı ama bu çok fazlaydı.

Bir gazla içtim işte.Ardından Efe ritimi tutturdu.

Şarkıyı söylemeye başlamıştım.

Kuzey'den...

Sabah evden çıktığımda şirkete gitmem gerekiyordu.Arabama binip yola çıkmıştım ki arabam bozulmuştu.Arabayı orda bırakıp taksi beklemeye başlamıştım.Gelen taksiye binip şirkete gitmeye başladım.Arabadan inicegim sırada adam telefonunuz düşmüş dedi.Telfonu alıp şirkete girdim.Arkadaşım Barış'ın odasına girip selam verdim.

O sırada telefon çaldı fakat bir problem vardı çalan elimdeki telefon değil cebimdeki telfondu.Cebimden telefonu çıkartıp masaya koydum.Elimdeki telefonu da yanına.Diğer telefonun kilit düğmesine basınca ekran da kucağında köpeğiyle gülümseyen güzel bir kız belirmişti.

Elimi alnıma götürüp."Siktir"dedim.

Telefonların modelleri aynı olduğu için adam telefonu bana uzatınca benim sanmıştım fakat telefon benden önce binen o kıza aitti.

Barışa duruma anlatınca çok gülmüştü.Odama geçip evraklarla uğraşmaya başladım.Masanın üzerinde duran telefon gözüme takılmıştı.Telefonu elime aldım.Karıştırmam doğru olmazdı değil mi?

Ama belki bir bilgi bulurdum ve telefonu sahibine ulaştırırdım.
Ekran da tekrar belirdiginde aptalca sırıttım.Çok güzeldi.

Galeriye girip bir kaç resmine baktım.Tamam hepsine baktım.

Fakat burdan bir şey çıkmıyordu.Sadece bir barda çalışıyordu sanırım.Fakat yaşı çok küçük duruyordu.Küçük dediysem de 19-20 filan.Bana göre küçüktü,28 yaşındaydım yanımda kardeşim gibi dururdu.Şu an saçmalıyordum.

Barış odaya girince telefonu tekrar masaya koydum.

"Hadi kalk biryere götürücem seni."

Nereye gidicektik bu saatte hava kararmıştı bile.

"Boş ver be olum napicaz bu satte."

"Kalk hadi kalk.Gören de seni 50 yaşında sanacak."

Telefonları cebime koyup kalktım.Benim arabayı servise göndermiştim Barış'ın arabasına binip yola koyulduk.

Karaköyde ıssız sokağın birinde durmuştu.Taştan yapılmış kapısında ışıklar olan bir yer vardı.İçeriden gelen sesler buranın bar olduğunun kanıtıydı.İçeri girip bar sandyelerinden birine oturmuştuk.Ceketimi çıkarıp sandalyenin arkasına asmıştım telefonları çıkarıp masaya koymuştum.İki tane bardak önümüze koyulmuştu.

Sırtı dönük bir kız vardı.Barın arkasında.Şu telefondaki resimlerde kızın elllerinde bir kaç dövme vardı onunda elinde vardı.Ben iyice kafayı yemiştim sanırım.

İçkiyi içip,muhabbet etmeye başlamıştık.O sırada sahnede dövmeli bir çocuk konuşmaya başladı.

Mersa diye birisini çağırıyordu.Kafamı yana çevirdiğimde onu görmüştüm.Şu an kalbimin neden böyle attığına her ne kadar anlam yükleyemiyor olsam da şu an her şey yavaşlamıştı.

Bu gün o resimlerine baktığım kız şu an karşımda sahneye çıkmıştı.Bir koca bardak birayı bir dikişte bitirmişti.O sıfatının aldığı şekli oturup saatlerce izleyebilirdim.Dövmeli çocuk ritim tutmaya başlamıştı ve az önce adının Mersa olduğunu öğrendiğim dövmeli prenses şarkı söylüyordu.

Bir insanın herşeyi mi harika olurdu?
Sesi bu güne kadar duyduğum en iyi sesti.Sahnede sallanışı bile bir başkaydı.Bütün herkesin ona hayranlıkla bakması bir an olsun içimi buz gibi yapmıştı.

Sonra o sıcacık gözleri benimle buluşunca kalbim bir kömür gibi siyahlığını kırmızıya teslim etmişti.

"Bugün çok yorulmuşsan
Her yerde arayıp
Yine de bulamamışsan
O seni unutmuş
Sen unutamamışsan
Kalbinin kuşu uçmuş
Sen tutamamışsan

Haydi gel
(Haydi gel içelim)
Derdini al da gel
(Haydi gel içelim)
Bu evrende bir tozsun
Tarih seni unutsun
Haydi gel içelim

Topla da gel
(Haydi gel içelim)
Hepsini al da gel
(Haydi gel içelim)
Mazi kalbinde yaraysa
Unut artık ne varsa
Haydi gel içelim
Yerlere düşelim
Haydi gel içelim
Yerlere düşelim"

Sözleri söylerken gözleri benimle buluşmuştu.Yerinde zıplıyor,ritim tutuyor,herkesi yine kendine hayran bırakıyordu.

En çokta beni...Gelde Şimdi o gözlerin üstüne içme.

KÜÇÜĞÜMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin