Bölüm 20-İkinci Ders

149 17 4
                                    

     Ezel ateş alanından çıktığına memnundu memnun olmasına da beklemekten canı sıkılmaya başlamıştı. Parmakları direksiyonda ritim tutuyor, bakışları radyonun yanındaki minik lambayla karanlık gökyüzü arasında gidip geliyordu. Minicik ampul her an yanabilirdi. Beklediği işaret buydu ve o işaret geldiğinde Ezel altındaki arabanın iki yüz km hıza kaç saniyede geçtiğini bizzat kendi gazı kökleyerek öğrenecekti.

     Sessiz Efendi, Gece'nin gelişini adına yaraşır şekilde dingin bir suskunlukla karşılamıştı. Kaşla göz arasında Ezel'in eline bir not sıkıştırmış, sonra da onu bahçeye gerisin geri yollamıştı. Notun başka bir karaborsa büyü olduğunu düşünmüştü Ezel, fakat hayır.

     Yumurtaların hepsi bir sepete konmaz.

     Notta aynen böyle yazıyordu. Ezel iki kez okudu. Bir içinden bir dışından. İki kez de sövdü. Bir içinden bir de dışından. Bunak herif oyun oynamaya ne meraklı çıkmıştı arkadaş!

     Parmaklarını kağıt parçasının üstünde gezdirdi. Belli belirsiz basit bir büyü kağıda işlenmişti. Ezel akıl çarklarını döndürmeye zorladı kendi. Büyüyü kıracak anahtar kelimeyi bulmalıydı. Yanlış bir sözcük söylerse kağıt da yazılanlar da puf... kül olur giderdi. Yazılanları bir kere daha okudu.

     Yumurtaların hepsi bir sepete konmaz.

     Atasözü kıvamındaki bu cümle, Sessiz Efendi ile ilişkileri göz önüne alırsa bir şeye işaret ediyordu.

     Tam 'ders' diyecekti ki durdu. Paranoyak herif kesin böyle basit cevapla yetinmezdi. Daha belirgin, kesin bir şey olmalıydı. "İkinci ders," diye mırıldandı Ezel.

     Kağıttaki yazılar parıldadı. Harflerin kimisi silindi, kimisi yer değiştirdi, kimisi silinenlerin yerini aldı.

     "İblisler yesin aklını Sessiz Efendi," diye söyledi Ezel. Bir taraftan sırıtıyordu ama. Skor hanesine bir sayı eklemiş miydi, eklemişti. O kadar.

     Kağıttaki yeni cümleyi okudu. Bu sefer ufacık bir çizim bile vardı. Resme pek şaşırmadı Ezel, Sessiz Efendi'nin insanı fazla süründürmeden sadede gelmiş olması daha şaşırtıcıydı.

     "Beyaz araba. İşareti bekle." Ve minik yanan bir ampul resmi.

     Arabayı kolayca bulmuştu. Şimdi de bekliyordu işte. Oflayarak dışarı baktı. Tütsülenen avcıların kokusu içeriye dolmasın diye tüm camları kapatmıştı. Etraf çok sessizdi. Radyoyu açmak istedi. Eli de gitti, ama durdu. Radyodan vazgeçti. Akıllıca olmazdı. Neden hala bunlara katlandığını merak etti. O bunak yakında ölecekti. Büyücü Gece affetmez, anasından çıktığı yere adamı geri sokardı.

     Ezel endişeli, biraz sinirli yerinde kıpırdandı. İki eliyle direksiyonu kavrayıp sıkabildiğince sıktı. Arabanın patlamasında parmağı olduğu ortaya bir çıkarsa kesin bok yoluna gidecekti. Tatlı rüya buraya kadarmış deyip, hazır kimseden ses soluk çıkmıyorken, hem de altına araba da varken toz olmak en iyisiydi.

     Usulca uzanıp kontağı çevirdi. Arabanın motoru silkelenerek uykusundan uyandı. Karanlığa gömülmüş göstergeleri ışıkla aydınlandı. Vitesi takıp tam gaza basıyordu ki birinin cama vurmasıyla yerinden sıçradı.

     "Hassikt..?!"

     Başını çevirip baktığında kelimeleri içine düşen dehşetin karanlığında yitip gitti. Gözleri gördüğüne inanamayıp yuvalarını terk etmek istercesine açılırken, kesilen soluğunu bastırmak için yutkundu. Onun geldiğini görmemişti. Duymamıştı bile!

AY IŞIĞI (DÜZENLENMEMİŞ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin