'' Aaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa!!''
Maggie çok kuvvetli bir çığlık attı. Gözünün önünde en sevdiği arkadaşı ölmüştü. Hem ağlıyor, hem Cody' e bakıyor hem de ağaçtan kurtulmaya çalışıyordu. Niall ise sırıtmakla meşguldü.
'' Siz siz ne pislik insanlarsınız ha! Neden yaptınız, onun ne zararı vardı ?! Bu yaptığınızı ödüyeceksiniz.''
'' Ahh naparsın yoksa bize tokat filan mı atarsın ha ? '' dedi Louis.
Maggie' nin aklına Codyle geçirdiği günler gelmişti bir anda. İlk karşılaştıklarında ettikleri kavga. Cody' nin su tabancasına süt doldurup Maggie' ye sıktığı gün. Maggie' nin Cody' nin bütün sevgililerine onun gay olduğunu söylediği zamanlar... Ve birçok şey daha. En çok net hatırladığı gün ise Cody' nin Maggie 'yi bu ruh emicilerle tanıştırdığı gündü... Maggie sinirinden ve acısından çok şiddetli bir çığlık daha attı.
'' Coddddyyyyyyyyyyyyyyy!!''
'' Kim var orada?'' Bu ses ruh emicilere ait değildi. Bir anda hepsi birbirlerine baktılar. Ve koşmaya başladılar. Az bir süre sonra Maggie onları göremez oldu. Ağlamaya devam ediyordu.
'' Kim var orada dedim!'' dedi uzaktan bir ses birdaha.
'' Yardım edin arkadaşım - onu öldürdüler, yardım edin.'' dedi Maggie.
Maggie arkasından koşarak gelen bir ayak sesi duydu. Adam elindeki odun parçasını yere koydu ve Maggie' yi bağlandığı ağaçtan kurtardı. Maggie adamın görüntüsünden yürüyüşe çıkmış biri olduğunu anladı. Hemen Cody nin yanına koştu ve onu çözdü Maggie. ona sarılıp uzun bir süre ağladı. Adamın sorusuyla kendine geldi.
'' Kimsin sen? Neden buradasınız. Neden bağlısınız? Polisi arayalım mı?''
'' Benim adım Maggie. Kampa gelmiştik. Arkadaşımı kamptaki ruh emiciler öldürdü. Telefonumu almam gerek kamp çıkışına gitmeliyiz. Bütün iletişim araçlarımız orada. Ailesine haber vermeliyim.''
'' Peki herşeyi anladım da ruh emiciler de oluyor. Benimle oyun oynama küçük kız.''
'' Bana bak seninle oyun oynamak için en yakın arkadaşımı öldürceğimi mi düşünüyorsun. Tamam bana inanma ama yardım et. Lütfen!''
'' Tamam ediceğim.''
Adam Cody' nin cansız bedenini kucağına aldı. Maggie hıçkırarak ağlıyordu. Adam da biraz ürkmüş gibi gözüküyordu. Bu şekilde kamp çıkışına geldiler. Maggie görevliye gitti ve
'' Hemen bana telefonumu ver!'' dedi markasını söyleyerek. Adam kamp çıkışında herzaman bekleyen ambulansın içine bıraktı Cody' i. Maggie' de ambulansa bindi annesini ararken. Olan biteni ona anlattı. Ama Cody' nin ailesine bunu söyleyecek güçte değildi. Annesine onları arayıp olanları anlatması için birşeyler söyledi. Annesine Cody nin kalp krizi geçirdiğini söyledi. Çünkü ruh emicileri bir saat anlatmak istemedi. Maggie Cody' nin cesedinin yanına oturdu ve bir süre ağlarken onun saçlarını oynadı.
^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^
Maggie Cody'i son kez hastanede morga kaldırılırken görmüştü. Cesete Cody'nin ailesinden birinin gelip teşhis koyması gerekiyordu. Hataneye Maggie' nin annesinin koluna dolanmış elinde gözyaşından ıslanmış kuru peçetelerle gelen bir kadın vardı. Cody' nin annesi Bayan Lindsey... Büyük bir hızla morga girdiler. Maggie' ye bakmadan. Görevli adam beyaz örtüde yatan Cody' nin örtüsünü hafifçe açtı. Lindsey öyle bir ağlamaya başlamıştı ki... Maggie de annesine sarılarak ağlıyordu. Lindsey' in ağzından ağlamakla karışık şu sözler döküldü.
'' BU BENİM OĞLUM!''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Feel Us
FanfictionSessizliğini koru ve kaç. Aşk seni yakalayabilir. Beklenmedik zamanda, beklenmedik mekanda. Aşk seni verebilir. Beklenmedik birine, beklenmedik şekilde. Aşk seni öldürebilir. Beklenmedik okla, beklenmedik adamla. O aşkı yenebilir. Beklenmedik ölümle...