Dünün yorgunluğu hala üzerindeydi Emre'nin. Baş ağrısının üzerine, annesinin mutfaktan gelen sesleri de rahatsızlık veriyordu ona. Yastığını alıp kafasına bastırdı rahatlamak amacıyla fakat işe yaramamıştı ve ayaklanarak mutfağa gitti.
Annesi Emre'yi fark ettiğinde yüzündeki çökmüş ifadeyi fark edebilmişti. "İyi misin oğlum?" diyerek masanın önündeki sandalyeyi çekti onun için. "Başın mı ağrıyor yine?"
"Evet, ağrı kesici var mı?" diye sordu Emre. Annesinin endişelendiğini farkındaydı.
Emel hanım ağrı kesici ararken konuşmaya devam ediyordu. "Dün gece çok mu geç geldin oğlum? Derin de buradaydı, bekledik bekledik gelmedin aradı en sonunda. Mesaiye kalmıyordun hiç, dün çok mu yoğundu iş?"
Emre annesini dinlerken dün gecesi film şeridi gibi önünden geçti fakat çoğu yeri kara olan bir şeritti bu. Annesinin konuşmasına ayak uydurmaya çalıştı. Pot kırmamak için işin yoğun olduğunu, durmadan müşterinin geldiğini ve artık barın 7/24 açık olacağını ve bu yüzden mesai olabileceğini söyleyip geçiştirdi. Annesi için yeterli nedenlerdi bunlar.
Annesi ağrı kesici ile su verdi hemen, içti. Ardından kahvaltısını yaparak evden çıktı.
İnsana huzur vermeye yetecek kadar iyiydi hava ama Emre şuan huzurlu olacak anda mıydı emin değildi. Dün gece Derin'in onu beklediğini öğrenince yanına gitmeye karar vermişti. Ona bir özür borçluydu. Hem o gece için hemde işi yüzünden onu aksattığı için.
Kolundaki saate baktığında biri çeyrek geçiyordu. Bu saatte işte olacağını düşündü ve onu aramaya karar verdi.
Bir kaç kez çalan telefon yanıtlanmamıştı. Umutsuzca tekrar tekrar aramaya devam etti Emre ama hâlâ cevap alamıyordu. İş yerinin adresini bilmiyor oluşu da sinirlenmesine yetmişti.
Uzun denemeden sonra Derin'in evine gitmeye karar verdi. Arya'nın kendi adresini nasıl bulduğu gelmişti aklına. Annesinin yanına gidip soracaktı adresi, tıpkı Arya'nın yaptığı gibi. Bu basit fikrin aklına yeni gelmesine şaşırmıştı oda.
^^
Emre adresini almasının ardından yola koyulmuştu tekrar. Saat iki buçuğa geliyordu. Etrafına iyice baktığında deniz kenarındaki bu yolun bilmediği bir yer olmadığını fark etti. Hatta daha da ilerleyip karşısındaki kafenin tabelasına baktığında, bu yerin Arya ile geldiği, Çağan denen çocuğa göstermek için onu öptüğü ve Derin'e söylemek istediği lafları Arya'ya söylediği yer olduğunu anladı.
Bir süre olduğu yerde kaldı ve ne yapacağını bilemedi. Kalbi korku ile atmıştı, o gece Arya ile onu görüp görmediğini tarttı kafasında. Görseydi soracağını düşündü ve görmediğini varsaydı. Tabelaya tekrar baktı ardından ne yapacağını bilemeyip içeri girdi. Emre'nin eli ayağına dolanmıştı adeta. Görmesi ihtimaliyle ne diyeceğini düşündüğünde bir yanıt bulamamıştı.
Gözleriyle Derin'i ararken bir masaya oturdu. Gelen garsona Derin'i sorduğunda genç garson başka masa ile ilgilenen Derin'i gözleriyle gösterdi. İlgilendiği masa, Arya ile oturmuş olduğu masaydı. Bu sefer genç bir adam vardı. Genç adamın siması tanıdık geldiğinden bi süre inceledi ve nereden tanıyor olabileceğini düşündü. Kendine güvenen bir tavırla oturmuş, kumral ve yapılı bir adamdı. Genç garsonun varlığını unuttuğunda garson ses verdi, "Siparişinizi alması için Derin'i çağırmamı ister misiniz?" diye sordu sakince. Emre kendine geldiğinde, "Hayır. Gerek yok, kahve alayım." diyerek tekrar o masaya döndü. Derin gitmişti ama genç adamı incelemeye devam etti.
Bir süre sonra kahvesi gelmişti, sakince kahvesini yudumlarken Derin'i izledi. Derin koşturuyordu ve bir dakika dinlendiğini görmemişti. Onu gördüğünde kendisi de yoruluyordu. O sırada telefonu titredi ama umursamadan kapatıp masaya koydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Küçük Oyun
Novela JuvenilTanıtım ilk bölümdedir. Bu hikayeye sadece romantik bir kurgu olarak değil de, yaşımın getirdiği merak ve sorgulama hissini, insan hayatındaki eksiyi, artıyı bu hikaye aracılığıyla dile getirip sorgulamak istiyorum. Bu yüzden okuyarak iyi yada kötü...