13.Bölüm:Orman...

32 6 2
                                    

Medyadaki derin iyi okumalar;

***Öykü***
Ecenin evine gelmiştik ve kapının önünde eceyi bekliyodum aslında ece görüntüsünün tam tersi bi kızdı herkes dış görünüşe bakar ve eceyi sert bi kız olarak düşünürdü aslında eceninde istediği buydu küçüklüğünden beri sürekli olarak ayle kavgası arasında büyümüş ve babası işlemeyen bi kızdı aslında ismayil amca iyi bi adamdı ama gözü çok yükseklerdeydi ve hiçbi zaman kesin bi işte uzun zaman çalışmazdı tabi buda ayle büççeleri açısından kötüydü gerçi annesi bizim holdingimizde avukat olarak başladığından beri durumları hayli düzelmişti ben bunları düşünürken ece gelmişti valizini arkaya atıp yanıma geldi -e hadi gitmiyomuyuz dedi neşeli bi sesle iyi rol yapıyodu ama kardeşi olarak ben yemezdim yinede üstüne gitmek istemediğim için sustum ve küçük bi tebessüm atıp yola çıktım pek hızlı sürmediğimden yolu 2:30 saatte gelmiştik 3 saatlik bi yoldu ama yinede benim için çok yavaş bile olmuştu bu aşağa indiğimizde ece havayı içine çekip -oh be mis gibi orman havası dedi sonra yüzü hafif asılacak gibi olsuki hemen kendini toparlayıp -eee burdamı dikilicez bütün gün dedi -tamam hadi içeri geçelim dedim ve içeri doğru yürüdük ecenin yanındaki taşına bilir şarj aletini ve telefonumu geniş cebime attım ve çadırın olduğu yere geldik -vay vay vayy bazıları benim yokluğumda bişeyler öğrenmiş dedi kast eddiği bariz bi şekilde çadırdı ne zaman çadır kuracak olsak işi ona yaptırırdım bilmiyorum ayağıyla -a ben kurmadım yağız yardım etti dedim -yağız dedi sorarcasına tam ağzımı açıp açıklama yapacaktım taki arkadan bi ses ki bu yağızın sesiydi -tatlı karizmatik sevimli şirin bi okadarda cesur ve sert olan kişi dedi hemen arkasından egehan -salak ahmak özürlü bi o kadarda korkak diye devam etti -vay be yağız neymiş dedi ece ben derin ve yağmursa kahkahalarla egehanın lafından sonra yağızın ona vurmaya çalışımasını egehanınsa onu adeta bi bebek gibi kafasından tutup itişini izleyerek büyük bi keyif sağlıyoduk en sonunda egahanın ve yagızın ayrılmasıyla zorda olsa birbirimizi sustura bilmiştik o kadar olay olmuştuki zamanın nasıl geçtiğini anlayamamıştık ve şuan hava kararmaya başlamıştı hoparlörden benim ve meriçin adını duyduğumda ilk ihrak edemesemde müdürün piçliği veldi aklıma ve üzgün bi şekilde toplanma alanına yürüdüm ben geldiğimde meriç bi çocuk ve müdürümüz ordaydı ben oraya gider gitmez konuşmaya başladı -evet çocuklar bildiğiniz gibi hepsiniz şuan bi ceza suretiyle buradsınız bu cezada sadece öykü ve meriç olacaktı fakat buna gönlüm el vermedi ve parsında bu harika cezada bulunması gerktiğini fark ettim bu nedenle üçünüz şimde gidip ki hızlı olmanız gerekecek odun toplayacaksınız bizde ateşi yakıcaz anlaşılmayan bişey... güzel gidebilirsiniz dedi yelloz kadın hayır niye ben peki belki biraz kavgacı olabilirim ama bunda benim bi suçum yoktu onlar sataşmassa arasıra belki ben sataşa bilirdim ama çoğunlukla bişey yapmazdım ormanın içine doğru yürüyoduk ama nerdeyse benim kadar kötü deyebileceğim şekilde bakışan iki kişinin arasında kalmıştım bu gergin havayı dağıtmak amaçlı adının pars olduğunu öğrendiğim çocuğa doğru dönerek -meraba az önceki yellozunda belirttiği gibi ben öykü sende sanırım parssın dedim elimi uzatarak sıkışmak için uzattığım elimi alarak küçük bi öpücük bıraktı bense ona mal mal bakıyodum ben kızarmazdım fakat fazlasıyla utangaç olurdum böyle şeylerde ve ya yüzümü kapatırdım ya saklanırdım yada yere bakardım ki ben bunları filimde kıza bile yapsalar uygulayan bi tipdim ben yine mal gibi dudağımı yerken arkadan meriçin sesini duydum -fülörtleşmeniz bittiyse gelinde topllayın bana yaptırıyosunuz tüm işi dedi ben hemen elimi çekerken pars sinirli bi şekilde meriçe bakıyodu meriçin niye böyle yaptıgını bilmiyodum ama benimle uğraşmaması gerektiğini ona gösterecektim yavaşça arkama döndüm ve meriçe -ya bak gerçekten senin ne sorunun var bilmiyorum ama ne bu lafların nede yaptığın hareketlerin beni rahatsız etmesine izin vermiycem anlaşıldımı dedim tıslayarak piçimsi bi gülüş atıp -tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş ha dedi -seninle gerçekten uğraşamıycam dedim ve arkamı dönüp ters istikamette yürümeye başladım arkamdan pars geliyodu hızlı bi şekilde arkama dönüp -lütfen arakamdan gelme pars dedim oda meriç gibi öküz odun hayvanat ve birçoğu gibi olmadığından arakamdan gelmedi odun toplamayı bitirmiştim ve ellerim ramamiyle doluydu havaysa epeyi kararmıştı en sevdiğim renk siyah ve gece mavisi olmasına rağmen karanlıktan fazlasıyla korkuyodum ve git gide artan bi endişe duygusu kanıma işlemeye başlamıştı bile ve yine o saçma ama bi o kadarda korkunç olan üç harfliler gibi şeyler aklıma hicum etmeye başlamıştı git gide dolan gözlerimle bi yandan kendime söverken bi yandanda göz yaşlarımla buğulanan gözlerim sayesinde karanlık nedeniyle zaten zor görünen yolu şimdi hiç göremez halde yürümeye çalışıyodum ayağımın bi dal parçasına takılması sonucunda yerle bütünleştim ve acınında verdiği bi etkenle gözlerimi zorlayan yaşlar yanaklarımdan süzülmeye başladı kendimi biraz dikleştirdim ve oturur pozisyona geldim önüme beyaz bi ışık çıktığında dahada ağlamaya başladım aklıma bi anda acaba öldümmü gibi bi fikirde geldi ama o fikri geldiği yere geri gö detdim biri kolumi tutunca zaten kapalı olan gözlerimi dahada kapadım -ohooo şansıma gelya ben buldum bula bula iyimi bide ağlıyobebek gibi açsana gözlerini kızım benim meriç ben meriçin olduğunu anadım sesi sinirle dinledikten sonra gözlerimi açmaya çalıstım ama süperzeka gözüme feneri sokmak istercesine tuttuğundan bu pekte kolay olamadı kısık bi sesle ki bunun sebebi az önceki korku dolu anlarımdı -eyer feneri gözüme birazdaha sokarsan kör olucamdedim ve feneri gözümden uzaklaştıdı kolumu tutup ayğ kaldırmaya çalışınca zaten fazlasıyla ağrıyan bileğim dahada ağrımaya başladı ve bunu acısıyla dahada ağlamaya başladım -ya sen gerizekalımısın niye hayvanat gibi çekiyosun beni diye bağırdım -ne bağırıyosun kızım alt taragı kolundan çekip kaldırdık bende seni güçlü bilirdim oysa selinden daha nazlı daha kırılgan çıktın sen dedi özellikle son söyledikleri sinirini son zerresine kadar çıkarmıştı ne kadar canım acısada gurur duygum o acıyı alt ederek ayağa kalkmamı sağladı ve karşîsına dikildim -ya sende beyin òzürlülüğü var yada ne dediğini bilmeden konuşuyosun bileğim fena halde vurkuldu ve canımın ağrı daha geçmeden ki kolayına geçecek gibide gözükmüyo sayende çekince bağırmam gayet normal ayrıca sakın bidaha beni kendi sürtügünle bir tutma anladınmı herkes bişeyden korka bilir ve ağalya bilirki benim az öncede söylediğim gibi benim ağlama canımın ağrısındandı beynin algıladımı neyse sana bişeydemek dahi istemiyorum kamp alanı ne tarafta -daha ne siycektin acaba şu tarafta dedi onun yüzüne bile bakmadan hızlı bi şekilde o nasıl olacaksa elimden geldiğincr yürümeye başladım en fazla 10 bilemedim 15 adım sora birden havalandım indirsene beni ya bırak ben kendim yürüye bilirim diye bağırırken o ise yanlızca -sesini kesmessen seni öperim ve bunda epeyi ciddiyim dedi ayrıca sabaha kadar seni bekliyecekde deyilim keyfimden taşımıyorum seni dedi sert bi ses tonuyla açıkçası hafif bi korku oluşmadı dersem yalan olur ilk öpücüğümü bu ahmaga vermek gibi bi düşüncem yoktu ayrıca epeyide bileğim ağrıyodu ve yürümekte bileğim açısından pek iyi olmazdı sesimi çukarmadan sesizce kamp alanına gelmeyi bekledim kamp alanına girdiğimizde herkes bize ayı görmüş gibi bakmaya başladı gerçi meriçte birnevi ayıydıda neyse.......

Geldik bölüm sonuna beyendinizmi okurkuşlar valla bizim okullarımız henüz açılmadı ve son iki günümün tadını çıkarma hevesindeyim dahada uzun yazacaktım ama hazırlanmam gereken bi konser var oy veren eller dert görmesin yorum yapmayanlarda evde kalsın inşallahh.Zuhahaha sondakika bedduada edimya e maşallahhh ;)

HayalimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin