Bölüm 3//Bakışma Çemberi

98 12 0
                                    

Multi: Emir

♪Calvin Harris feat. Rihanna- This Is What You Came For

SD∞3.Bölüm

Mira'dan:

Edebiyat dersindeyiz, şimdi. Sınıfta 15 kişi var ve ikinci gün olduğu için sadece Defne'yi tanıyorum sınıftan. O çoktan arkadaşlar edindi; ben ise oturup, boş geçen dersleri kitap okuyarak değerlendirdim.

İkinci günün 3. dersindeyiz, Edebiyat hocasını daha çözemedim ama kadın daha tanışmadan direkt ders işlemesiyle ünlü. Ben ise ilk konunun basitliği ve hocanın sıkıcı anlatımı yüzünden sıkıntıdan patlamak üzereyim! Kitabı da hâlâ temin edemedim, birkaç gün daha Defne'de kalmayı düşünüyorum. Bu yüzden annem ya da babam beni almaya gelmeden onlardan ayrılmayacağım, haliyle kitap alışverişi de yatmış olucak.

Defne'nin kitabına biraz daha yaklaştım ve sıraya bir şeyler karalamaya başladım. Defne'ye dönüp, konuşasım geliyor ama Edebiyatçı Sude Hanım, gözlerini benden ayırmıyor bile. Ben ise ona boş boş bakıyorum. Sude Hanım arkasını dönünce, hemen Defne'ye dönüyorum.

"Canım sıkıldı." diye, sesleniyorum yavaşça ama duymuyor ve sırtı dönük karşısındakine bakıyor. Ben tam önüme dönecekken, Sude Hanım bağırıyor ve dışarı çıkmamı istiyor. Bana çevirilen yüzlere, dedikoducu kızlara aldırmıyorum. Zaten kafam çok karışık olduğu için, Sude Hanım'ı dinliyorum ve yalvarmadan dışarı çıkıyorum. Defne, kapıyı kapatırken bana dik dik bakıyor. "Senin derdin ne?!" diye bana içinden saydırdığını düşünüyorum ve onu da umursamıyorum. Boş koridorda yavaş yavaş yürüyerek kantine gidiyorum ve ayakta kalmamak için boş bir masaya oturuyorum. Kantinin başından birinin buraya doğru geldiğini görüyorum. Ve bu Barış! Barış da dersten atılmıştı anlaşılan. Bir an da kafamda birkaç soru belirdi. "Neden hep onunla karşılaşıyorum?" Bu soruyu da kafamdan atıyorum. "Sanırım kaderimde bu varmış," diyerek. Ben kendi kendime gülerek, çantamı alıp dışarıya çıkıyorum. En sevdiğim şarkıyı açmak için, telefonumu çıkartıyorum. Kulaklığımı takıyorum ve müziği başlatıyorum. Sanki müziğin içinde kendimi kaybediyorum... Saatime bakıyorum, saatin 12:05 olduğunu görüyorum. Zilin çalmasına 10 saniye var. 10...5...3...1... ve çaldı.

Defne yanında orta boylarda, kahverengi gözlü biriyle yanıma geliyor. Defne:

"Mira'cığım, bak bu Emir!" Ben içimden "Yine mi arkadaş?" diye geçirirken, Defne Emir'e seslendi:

"Bak bu da Mira. Benim en yakın arkadaşım." Emir:

"Tanıştığımıza memnun oldum," dedi ve gülümseyerek, elini uzattı. Birkaç saniye eline bakıyorum ve ben de elimi uzatıyorum. O sırada telefonum çalıyor ve izin isteyerek, birkaç adım ilerledikten sonra telefonumu çıkartıyorum. Arayan "annem". Telefonu açıp açmamak arasında gidip geliyorum. Ve en sonunda açmaya karar veriyorum.

"Alo?"

"Ne var? Niye aradın?"

"Edepli ol, ben sana böyle mi öğrettim?"

"Annen sana böyle mi öğretti peki? Kızını kendinden uzaklaştırmayı mı öğretti?"

"Hayır!" Bir an sustu ve iç çekti. "Sadece, böyle olması gerekiyordu," dedi, suçlu ve affedilmek isteyen bir çocuk gibi. Ama affetmiyeceğim!

"Tamam. Bilgilendirdiğin için sağol, arkadaşlarım çağırıyor. Hem ben sana, beni sonsuza dek arama demedim mi? Neyse, bir daha ararsan açmayacağım için sıkıntı yok... Hadi, bir daha görüşmemek üzere güle güle," diyerek, telefonu kapatıyorum ve büyük bir sinirle Defne'nin yanına gidiyorum. Emir hâlâ yanında, gülmeye çalışıyorum ama nafile. Defne nasıl olsa kaç senelik arkadaşım olduğu için hemen beni anlıyor ve söze giriyor.

"O aradı, değil mi?" Başımı "evet" anlamında sallıyorum.

"Sanırım biraz kahve içsem iyi olacak." Emir bana meraklı bir şekilde bakıyor. İçimden "Ne bakıyorsun?" diyesim var ama hak veriyorum ve şöyle diyorum:

"Şey annem..." Bana garip garip bakınca. "Sadece..." diye, ağzımda gevelerken Defne benim yerime söylüyor:

"Annesi ve babası ayrılacaklarmış." Defne'ye öldürücü bir bakış atıyorum. Bu benim olayım ve tanımadığım birine bunu söylemeye hakkı yok! Sinirle masanın kenarındaki sandalyeye oturuyorum. Emir benim sinirlendiğimi görünce, rahatlatmak amaçlı şunları söylüyor:

"Sır saklarım," diye kulağıma fısıldıyor ve çekilip, göz kırpıyor. Sadece gülümsüyorum. "Ben kahve alıyım o zaman," diyor ve kantine doğru yürüyor. Defne bana anlamsızca bakıyor ve sonra gülümsüyor.

"Seni kırdıysam özür dilerim," diyor ve bana sarılıyor. İşte bizim küslüğümüz... Başladığı an da biten bir küslük...

Birkaç dakika öylece duruyoruz ama Defne sürekli Emir'e, Emir ise dönüp dönüp bana bakıyor. Bu bakışma çemberini Barış bozuyor ve beni umursamadan, Emir'in yanına gidiyor. Kolunu onun omzuna atıyor. Yani Barış ve Emir tanışıyorlar mıydı? Emir benim kahvemi veriyor, Barış ise dışarı çıkıyor. Merakıma yenilemeyip, soru soruyorum:

"Sen Barış'ı nereden tanıyorsun?" Şaşırmış bir şekilde bana bakıyor.

"Ben onunla kaç senedir arkadaşım. Asıl sen nereden tanıyorsun kardeşimi?" "Kardeşim" kelimesini üstüne basa basa söylemesi dikkatimi çekiyor. Bu kelimeden ikisinin çok samimi olduğunu anlıyorum ve düşünüyorum, "Barış benden ona bahsetmiş miydi?" Sonra bu düşündüğüme gülüyorum ve karşımdakilerin değişik bakışları ile karşılaşıyorum. Bir an duraksayıp, konuşuyorum.

"Şey... Biz onunla bir çarpma ile karşılaştık ve sonra ıslandık falan," diye, ağzımda geveliyorum. Emir büyük bir şaşkınlık ile bana bakıyor ve ağzını yere düşürecek misali açıyor.

"Nasıl yani, sen o kız mısın?" Emir'e beni anlatması hoşuma gidiyor.

"Evet, ne söyledi ki?" İyice meraklanıyorum.

"Senin dediklerini işte..." diyor fakat ona inanmıyorum. Defne ise hala bana bakıyor. Defne'ye:

"Defne'ciğim, sen iyi misin? Sanki ayakta uyuyor muşsun gibi duruyorsun da," diyorum, parmaklarımı şıklatarak ama beni duymuyor bile. Tam o sırada karşıma biri oturuyor. Tam ona sataşacak iken, onun Barış olduğunu fark ediyorum ve kalbim birden daha hızlı atmaya başlıyor. Moralim hafiften düzeliyor, en azından beni umursamaz hali yok olmuş. Emir ve Barış birbirlerine bir şeyler söylerken, maç analizi dinlememek için Defne'ye sesleniyorum.

"Defne gel birazdan zil çalıcak. Sınıfa gidelim."

"Tamam," diyor, sessizce ve fısıldar misali ve yavaş adımlarla sınıfa gidiyoruz.

&&&

Oy vermeyi unutmayın...Artan okuma sayıları için de teşekkürler...

∞ Sonsuza Dek ∞ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin