"Kendimden bile sakladığım kabuk bağlamış yaralarım,yeniden soyuldu.Bir harb oldu ki ömrümde, atlıların nefesi kartepeden duyuldu"
Geçmişime dair ilk hatırladığım, iki katlı kerpiçten yapılmış olan dedemin evinin önünde toplanmış bir kalabalığın arasında,en küçük halam Figenin kucağında, sonradan kime ait olduğunu öğrenemediğim kırmızı kamyonetin kasasına, îtinâyla eşyalarımızın taşınmasıydı..
Hayatıma dair hatırladığım ilk fotoğraf...Sonradan öğrendiğim camii de din görevlisi babam Ahmet'in iş değişikliği sebebiyle babaevinden ayrılıp başka bir şehre taşınmasının resmediyormuş bu anım....
İnsan ardına doğru baktığı yaşa gelmişse uzun bir yol yürümüş demekti...İsmim her vatansever için önemli yer edinmiş, geçmişin en çetin savaşlarından olan ÇANAKKALE destanının, tarihimizi kanlarıyla deftere yazan sahiplerinden MERDOĞLU atamdan bana yadigar kalmış...Sonrasında adını daha kolay telaffüs etsinler diye kısaca Mert demişler.
Etrafı meyva ağaçlarıyla cevrilmiş, bahçesi camiiye komşu, 2 katlı eski osmanlı evlerinden bir tanesi olan dede evinde dünyaya gelmişim.Yine sadece hatıralarım da kalan şimdi ısırgan otu ve çalılıkların örtmüş olduğu,yakından bakınca sadece temel kalıntıları kalmış dede evi....
Sonrasında sanki bir maraton yarışcısı kıvamında dolu dolu,içinde her tür duyguyu barındırdığım bir yaşam...
Klasikleşmiş bir pazar sabahında, yatağın içinde uyku mahmurluğu arasında uyanmaya çalışırken, geçmişinin kısa bir önsözüyle haşır neşir olmak,akşam içilmiş son sigaranın sabah ağızda bıraktığı nâhoş tadı kıvamındaydı benim için..
Hayat bazen beynimize yüklenmiş olan,geçmişe dair acı ve tatlı tüm tecrübeleri, umulmadık bir gecenin sabahında,zamanı olsun ya da olmasın geç kalmış bir çalar saat edasıyla hatırlatarak âniden uyandırır bizi..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
- Mert ve Filiz'in Hikayesi -
Romance....bakamam ardından dönüşü olmayan yolun, ....dökülürken eteğinden tüm çırpınışların, .....Seni oralarda bırakamam....