- Kehanet gerçekleşiyor. O'nun karanlığa sapmaması için elimizden geleni yapmalıyız.
- Ne yapabiliriz ki? İçinde ne varsa ona yönelecek. Bunu sende biliyorsun.
- Sen olmanı istemiştim. Sen olsaydın iyi olacağından emin olurdum.
- Ama olmadım. Kahretsin! Değil "beklenen kişi" sıradan bir cadı bile olamadım!
- Sakin ol Emily. Bu senin elinde olan bir şey değil. Bazı yarı kanlar bu gücü kullanamıyor.
- Ama abla!
- Şşşş bir ses duydum. Danielle'ye bir bakalım. Gerçi ona artık bu adla seslenmek doğru olmaz. Bi şekilde gerçekleri açıklamamız lazım.
- Haklısın abla.
- Bana abla demeyi de kes ayrıca. Okulda bana Malia demen gerektiğini biliyorsun. Bu akrabalığı ortaya çıkaramayız.
- Peki, Malia.
- Gidelim bakalım uyanmış mı?Şahit olduğum konuşma her ne kadar beni şaşırtsa da zamanında toparlanıp revirdeki yatağıma geri dönebildim. Kafamın içinde sabah yaşananlar dönüp duruyordu ve ben ne olduğu hakkında hiçbir şey bilmiyordum. Emily ve Malia içeri girerken onları abla kardeş olarak düşündüm ancak hiç birbirlerine benzemediklerini farkettim. Emily temkinli bir şekilde yanıma yanaşıp yatağımın ucuna oturdu. Sanki bir şey diyecekmiş de diyemiyormuş gibi sıkıntılı gözüküyordu.
- Em ya konuş ya da çık odadan!
Ben bile kendimden böyle bir çıkış beklemiyordum. Emily de bunu farkedince toparlandı. Malia'yla bir süre bakıştılar ve Malia konuşmaya başladı.
- Danielle. Bu konu o kadar derin bir konu ki nerden başlayacağımı bilmiyorum. Ama sanırım herşeyin başladığı günden başlamalıyım. Öncelikle Yunan mitolojisi hakkında bir şeyler duymuşsundur mutlaka. Olaylar bu mitolojinin etrafında gelişiyor. Tam olarak 500 yıl önce 1515 yılında Apollon'un kahini bir kehanette bulundu. Kirke'nin kızlarını etkileyecek bir kehanetti bu. Ve Efsaneye göre Kirke'nin annesi olarak bilinen Tanrıça Hekate bu kehanetten o kadar endişelendi ki baştanrı Zeus'tan yardım istemeye gitti. Olimpos'a giriş yaptığında bütün büyük Tanrı ve Tanrıçalar oradaydı. Zeus onu huzura çağırdığında o kadar telaşlıydı ki hemen dikkatlerini çekmeyi başardı. Zeus Hekate'ye neden bu kadar telaşlı olduğunu sordu. Hekate ise ona kehanetten bahsetti. Kehanetin soyunun önemli bir bölümünü hatta dünyayı etkilediğinden bahsetti. Kızı Kirke'yi seviyordu ve onun yardım dileğini geri çeviremezdi. Zeus kehanette geçen bir sözün onları da etkilediğini ve bir şeyler yapmaları gerektiğini anladı. Ve hepsi gelecekte doğacak olan Kirke'nin kızlarından biri için güç ruhu oluşturdular. Bu güç ruhu en başta çok istekli olan Afrodit'in güzellik ışığıyla pembe bir şekilde parladı. Daha sonra Poseidon olayın büyüklüğünü anlayarak güç ruhuna denizin mavi ışığıyla destekte bulundu. O toplantı için oraya çağırılan yeraltı Tanrısı Hades toprağın koyu kahverengisini ekledi. Ares onun gücünün daha çok işe yarayacağını söyleyerek böbürlendi ancak sonra çok hoş ve Ateşin tüm sıcaklığını yansıtan kırmızıyı güç ruhuna ekledi. Artık güç ruhu oldukça büyümüştü ve ışıl ışıl parlıyor gitgide renk değiştiriyordu. Beklenmedik şekilde ayağa kalkan bilgelik Tanrıçası Athena bu görevde küçük cadının biraz akla ve savaş taktiklerine ihtiyacı olacak diyerek sarı ancak yoğun bir ışığı ruha kattı. Malesef diğer tanrılar aynı şekilde düşünmüyorlardı. Sıra Zeus'a geldiğinde ayağa kalktı. Madem dünyayı etkiliyor buna karşı sessiz kalamam diyerek öyle parlak bir ışık yolladı ki ışıktaki havanın berrak beyazlığı herkesin gözlerini kamaştırdı. Ortada havada duran güç ruhu o kadar güzel bir şekilde parlıyordu ki görenler iç geçiyordu. Etrafa yansıyan mor rengi insanların içini ısıtıyordu. Bu güç ruhu dedi Zeus, onu alacak kişi 16 yaşına geldiğinde onu bulacak ve güçleri ruhuna karışacak. Ancak bu kadar büyük bir hediye kolay elde edilemez. Bunu hakettiğini kanıtlamalı. Bunun için yalnızca 30 günü olacak. Güçleri ruhuna karıştığından itibaren 30 gün içinde bu güçleri tek tek harekete geçirmek zorunda. Yoksa kehanetin hiçbir önemi kalmaz. Kardeşlerim! 500 yıl sonra bu kızın kaderi sizin hediyelerinizle değişecek. Umalım da bunu iyiye kullansın. Zeus'un konuşması Tanrıça Hekate'yi o kadar etkiledi ki Zeus'a bir hediye sunmak istedi. Zeus bir kurban adayacak sanıyordu. Ancak Hekate ona kehanetteki kıza Zena adını vermek istediğini söyledi. Zeus şaşırdı ve nedenini bir anlamı olup olmadığını sordu. Hekate ona anlamının Zeus'un Yaşamı olduğunu söylediğinde Tanrı Zeus bunun hoşuna gittiğini belirtir biçimde gülümsedi ve öyle umuyorum ki Zena çok güçlü bir kız olacak dedi. İşte bu olanların ardından tam olarak 500 yıl geçti ve 1515 yılını manidar biçimde andıran 15:15 de doğan Danielle adlı kız güçlerine kavuştu. Hemde güç ruhunun rengini taşıyan gözleriyle.
Konuşması bittiğinde elimde olmadan iç çektim. Demek istediği şeyi anlamıştım. O kişi bendim. Kehanetteki kişi. Zeus'un yaşamı. Zena. Peki ama kehanet neydi?
- Malia kehanetten bahsetmedin? Bana kehaneti de söyler misin?
Sakin bir şekilde cevap vermem onun kadar beni de şaşırttı. Ama söyledikleri çok hoşuma gitmişti. Tabi korktuğumu da itiraf etmeliyim.
- Kehaneti bugüne kadar o kadar çok düşündüm ki istemeden ezberledim. Kehanet aynen şöyle diyor:
500 yıl sonra bugün
Yapılan büyü bozulacak
Lanet geri dönecek
Savaş başlayacak
Beklenen kişi geldiğinde
Savaşın seyrini değiştirip
Laneti kaldıracak
500 yıl sonra bugün
Düzen yeniden kurulacak
Tanrıların hediyesini taşıyan
Ya gücüyle ışık saçacak
Ya da sonsuzlukta kaybolacak
Cadıların SON UMUDU
Ya dünyayı kurtaracak
Ya da karanlığa boğacak
- Biraz yalnız kalmalıyım, dedim. Başlarını sallayarak odadan çıktılar. Beynimin içinde ziller çalıyor, karnımın içinde filler tepişiyordu. Düşünmeliydim. Evet kehanetteki kişi bendim. Bunu biliyordum. Anlatılanlar hissettiklerimi doğruluyordu. Sadece duyduklarım değildi anlamamı sağlayan. İçimde, ruhumda kıpırdaşan bir şeyler vardı. Güçlerim, benim güçlerim vardı. Peki onları nasıl kullanacaktım? 30 gün içinde kullanamazsam sonum ne olacaktı? Herkes bilir ki her hediyenin bir bedeli vardır. Hele de bu kadar büyükse. Bu sefer bedel benim hayatım olacaktı. Ben Danielle Black olarak girdiğim bu revir odasından Zena olarak çıkıyordum. Soyadımı bilmiyordum. Ancak artık öz annemin kim olduğunu biliyordum. Kirke. Büyücü Tanrıça. Ben bir yarı kandım. Bir melezdim.
Peki bunu kaldırabilir miyim? Cadıların 500 yıldır beklediği kişi olmayı hakedebilecek miyim? Güçlerimi kontrol edebilecek miyim? Kafamda binbir türlü soru dönerken bildiğim tek şey vardı. Adımın hakkını verecektim. Ölümsüz bir Tanrı'nın yaşamı demek ise benim adım o zaman en iyi şekilde yaşayacağım.Evet! Sonunda hikayenin ana olayını anlamış bulunuyorsunuz. Başlangıçta düşündüğünüz tarzın dışına çıkarak sizi şaşırtmak istedim ve umarım başarmışımdır. Sıradan bir cadı vampir hikayesi yazmak istemediğim için Yunan mitolojisini kullandım. Ben şahsen Yunan mitolojisini çok seviyorum. İçinizden sevenler var ise bundan sonra epey eğleneceğiz. Kitapta Percy Jackson ve Olimposlular Serisi'ne göndermeler yapılacak yani biraz bağlantı kurmaya çalışıcam. Sevenler sevinsin, sevmeyenlere de umarım sevdiririz. Hoşçakalın! Bol hikayeli günler...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VİTAE:Son Umut
FantasyHayatımın bir daha asla eskisi gibi olmayacağını kehaneti duyunca anladım. İşte hayatımı alt üst eden kehanet: 500 yıl sonra bugün Yapılan büyü bozulacak Lanet geri dönecek ...