Önceki bölümde...
Aegeus salondan çıkarken arkasından fısıldadım.
- Sana yalan söylediğim için affet. Ama seni kaybetmekten korktum diyemezdim ki...
~
Her gücü ayrı bir duygu ile aktif etmek... Düşününce aslında çok mantıklı geliyor. Zeus'u her zaman agresif bir Tanrı olarak görmüşümdür. Ve bence bu kabul edilebilir. En büyük sorumluluk ona ait ne de olsa. Eski insanların şimşek çaktığı zaman "Zeus'u kızdıracak bir şey mi yaptık?" diye düşündüklerini hatırlıyorum. Hava elementi için öfkemi kullanmak beni o yüzden hiç şaşırtmadı diyebilirim. Ama Ares'i korkarken düşünmek zor geliyor. Bir savaş tanrısının korkusu ne olabilir ki? Savaşı kaybetmek belki de... Sonuçta benim korkum da bir şeyleri kaybetmek üzerineydi. Bir kimseyi...
Ateşi kontrol etmeyi öğrenmek havadan daha zor oldu benim için. Genelde korkak bir insan değilim. Ama bir iki gün uğraştıktan sonra elementleri kullanmak için herhangi bir duyguya ihtiyacım olmadığını anlamaya başladım. Aktif edildikten sonra içimde bir yerlere yerleşiyor ve usulca onları kullanmam için bekliyorlardı sanki. Yine de havayı kullanabildiğim gibi ustalaşmam uzun sürdü. Bugün ateşte 5. Günümüz. Artık ateş üzerinde son derslerini yapıyoruz. 13 gün içinde kalan iki elementi aktif etmek zorundayım. Yoksa...eh yoksa ölürüm.
Salonda ısınma hareketleri yapıyorum. Kılıçta zamanla daha iyi olmaya başladım. Ama bugün yakın dövüş çalışacakmışız. Onunla yan yana olmak bile zor iken böyle fazla yakınlık sağlığıma zararlı olmaya başladı. Kalkan Zımbırtısı.
Ayak seslerini duyunca otomatik olarak ona doğru döndüm. Yüzü biraz solgun gibi gözüküyor sanki. Hasta mı acaba? Aman neyse banane. Şu beş gündür bana öyle soğuk davranıyor ki, kendi soğuğu yüzünden üşütmüştür belki.
"Başlayalım." diyerek üstüme geldi. İyiki önceden hazırlanmışım yoksa şuan kıymetli bir yerlerim yerle buluşmuştu. Bu kadar üstüme gelmesi normal mi? Sanki bir şeye sinirlenmiş de hıncını benden çıkarıyormuş gibi. Yüzüme doğru gelen yumruktan son anda kurtuldum ama bu sefer yerle buluşmaktan kurtulamadım.
"Yeter! Dur artık! Her neye sinirlendiysen git hıncını ondan çıkar." dedim, daha fazla dayanamayarak.
"Neye değil, kime demem lazımdı." dedi, gözlerini bana dikmişti.
"Umrumda değil. Beni ne sanıyorsun sen? Kum torbası mı?"
"Hayır, ben sadece..." Birden sustu. Gözleri ellerime kaymıştı. İrice açılan gözleri kafası karışmış gibi bakıyordu. Ne olduğunu anlamak için gözlerimi yavaşça ve korkarak ellerime indirdim. Ve gördüklerim karşısında benim gözlerimin de far görmüş tavşan gibi açıldığına eminim. Far olmasa da ateş görmüştüm. Gerçek ateş. Ellerimde. Ve tuhaf olanı canımın yandığını hissetmiyor olmam. Bu ateşler ellerimde hayat buluyordu ve beni yakmıyordu. Buna nasıl bir tepki vermem gerektiğini bilmiyordum.
Aegeus'a baktım. O da şaşırmış gibiydi."Böyle bir şeyi ilk defa görüyorum. Ateşi kontrol edenler gördüm. Ama bu..."
Sanki bir şey daha söyleyecek ama emin değil gibiydi.
"Bir şeyler duydum. Ellerinden ateş çıkaran ve yanmayan bir çocuk hakkında. Ama o Ares çocuğu değildi. Sen ateş gücünü Ares'ten aldın. Bu olayı garip hale getiriyor zaten."
"Şey belki de Ares bunun benim için mümkün olmasını sağlamıştır. Olamaz mı?" Dedim. Onun bu tedirgin hali beni korkutmuştu.
"Tabi bu mümkün. Ya da işin içinde bilmediğimiz bir Tanrı daha var. Kehanet eksik olabilir."
Bu mümkün olabilir miydi? Kehanet eksik olabilir miydi? Bilmediğim başka neler vardı? Ucunda ölüm olan bir savaşın içine yürüyorum ve belki de bunun bilmediğim başka sonuçları var. Kafam patlamak üzere ve bu artık dayanılmaz hale geliyor. İçimde tutmayıp bu fikirlerimi paylaşmaya karar verdim.
"Aegeus... Sence tüm bunlar mümkün mü? İşin içinde başka bir Tanrı daha olabilir mi? Ve bu işleri değiştirir mi? Kehanet eksik olabilir mi? Ben kafayı yemek üzereyim. Çıkışını bilmediğim bir mağarada yürüyor gibiyim. Ve benim kapalı alan fobim var. Anlıyor musun? Her an bayılacak gibi hissediyorum."
A. yanıma gelip gözyaşlarımı silene kadar ağladığımı farketmemiştim. O kadar şey yaşadım ki buraya geldiğimden beri. İnsanlardan kim olduğumu saklamak o kadar zor ki. Gözlerimi saklamak o kadar zor ki. Lens takmayı denedim ve bilin bakalım ne oldu? Lensler eridi ve yok oldu. Sürekli gözlük takmak o kadar sıkıcı ki. Ve bunun için insanların sürekli sebep sorması. Her seferinde, her yerde bıkmadan soru soruyorlar. Ama kimse "Son umut" olabileceğimi düşünmüyor. Çoğu kişi kehaneti bilmiyor bile ya da korktukları için hatırlamak istemiyor. İnsanlar içinde dışlanmak yeterince zor değilmiş gibi her gün buraya gelip deli gibi çalışıyorum. Peki ne için? Kehanet öyle diyor çünkü. Ama ya kehanet eksikse ve bu bir şeyleri değiştirebilirse? Kafam o kadar dolu ki ne yaptığımın farkında bile değilim.
Aniden gözlerimi açınca ne yaptığımı anlıyorum. Yerde yatıyorum. Cenin pozisyonunda kıvrılmış bedenim yerde fakat başım daha yüksek bir yerde. Aegeus'un bacaklarına yatmış durumdayım. Ne yapmalıyım? Birden kalksam yanlış anlayabilir. Ayrıca çok rahatım. Saçlarımda gezinen elleri o kadar rahatlatıcı ki gözlerimi tekrar kapatıyorum. Bilincim yavaşça kaybolurken hatırlıyorum. Ben ağladıktan sonra uyumayı eskiden de çok severdim...
Aegeus'un bakış açısı...
"Bu kadar masum olmak zorunda mısın? Bu kadar güzel. Bu kadar normal."
"Sence ben normal miyim?"
Uykusunda fısıltıyla konuşmuştu. Kafamı karıştırması yetmiyormuş gibi kalbimi de karıştırmaya başladı artık. Ateşi aktif ettiği o ilk gün salondan çıkarken söylediklerini duymasaydım yine böyle olur muydum? Yoksa beni kaybetmekten korktuğunu duymak bendeki korkuyu mu ortaya çıkardı? Bilmiyorum. Tek bildiğim Zena'nın hayatta kalması için elimden gelen herşeyi yapacak olmam. Onun o güzel gözlerinin kapanmaması için ne gerekiyorsa yapacağım. Tüm gücümle savaşacağım. Arkasında değil her zaman yanında olacağım. Ama bunları ona uyurken bile sesli bir şekilde söyleyemiyorum. O kadar güzel uyuyor ki. Bu kadar saf bir güzelliğin dünyanın kaderini değiştireceğine, birçok kişinin hayatını kurtaracağına kim inanır? Dünyadaki tüm insan hatta melezden çok daha güçlü ve tehlikeli olduğuna kim inanır? Ben inanıyorum. Hayatta kalacağına inandığım gibi. Seni sevdiğime inandığım gibi...
Usulca onu kucağıma aldım. Yavaş adımlarla onu odasına doğru götürdüm. Ve babama ve bütün Tanrılara dua ettim. Sözler dudaklarımdan sessiz bir fısıltıyla döküldü.
"Eğer günün birinde seni tekrar kucağımda taşımak zorunda kalırsam lütfen ölü değil, uyuyor ol..."
~~~
Arkadaşlar Aegeus karakterinin oyuncusunu değiştirmek istiyorum. Önerileriniz varsa yorum olarak buraya bırakabilirsiniz. Teşekkürler 💜
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VİTAE:Son Umut
FantasíaHayatımın bir daha asla eskisi gibi olmayacağını kehaneti duyunca anladım. İşte hayatımı alt üst eden kehanet: 500 yıl sonra bugün Yapılan büyü bozulacak Lanet geri dönecek ...