Il nostro amore lo difenderò
-Seni başkasıyla paylaşamam...Aşkın yüzü gülmüştü. Bir kaç gündür, Arya'nın, ilgisi Aral'ın hastalığını ezip geçmişti. Ikisinin arasında ki diyalog, hiç bu kadar iyi olmamıştı. Aral kızı aldığından beri.
Arya önünde durduğu pencereden batan güneşe baktı. Evine gitme vakti gelmişti. Bir gün daha bitmiş, karanlık vakti gelmişti. Bir zamanlar aşık olduğu karanlık... O zamanlar o karanlıkta kaybolmak için nelerini vermezdi.
Zaman herşeyi siliyordu. Yaralar belki olduğu yerde duruyordu ama gülücükler acıları, yıkıp geçiyordu.
Belki eksikliğini hissettiğin insanlardan yaşanıyordu hepsi fakat illaki hayatın herhangi bir yerinde gülücük kendine bir yer açıyordu. Ister acısıyla, ister tatlısıyla;
Arya elinde ki deftere odaklandı. Tarihi not etti. Aklındakileri, Aral'ın şu sıralar iyi oluşunu yazdı.
Odaya Aral giriş yaptığında kapı pervazından, Arya'ya kaçamak bir bakış attı. Elinde ki defteri fark etmemişti. Fark etse, o defter şuan Arya'nın elinde olmazdı.
Boğazını temizledi. Arya panik yapmamaya özen göstererek defteri arkasına sakladı. Hızlı bir dönüş yapıp Aral'a dönmüştü.
Defteri iyice pencereye dayayıp, "çorba kaynadı mı?" Diye sordu. Yüzünde güller açıyordu. İlgi, anahtar kelime buydu. İlgi...
"Evet, altını kapattım." Aral, kızı süzdü. Onun da kalır yanı yoktu. Bir kaç gündür beraber uyuyorlardı. Hastalık belki de aralarındaki bahane olmuştu. Tek gerekli şey birbirlerine nazik olmalarıydı. Aral'ın aklına gelmeyen eroin sayesinde davranışları belli satırlar arasında ilerliyordu. Birbirini tutmayan davranışlar sergilemiyordu.
Aşk uzun süredir hiç bu kadar hissedilir olmamıştı.
Aral, kıza bir bakış attı. Merdivenlere yönelirken elini korkulukların üzerinde sürttü.
Aklı uzun süredir bu kadar berrak değildi. Her zaman bulanık olan aklı şuara öyle boş öyle dile getirilirdi ki. Duygularını uzun süredir bu kadar yoğun hissetmemişti.
Merdivenlerden indiğin de burnuna çorbanın kokusu çarptı. Kendi kendine bi gülümseme ele aldı dudaklarını. Kız onun için uğraşıyordu. Bu Aral'ın hoşuna gidiyordu.
Hala aynı diye geçirdi içinden. Üzerinden düşecek gibi olan eşofmanı toparladı. Masa gibi kullandıkları tezgahın önüne oturdu.
Arya merdivenlerden hoplayarak indi. Son basamağa geldiğin de son kez zıpladı.
Aral'a doğru gidip ocağın önüne geçti. Çorbayı karıştırıp tabaklara doldururken "yıkanıcam." Dedi çocuk başını elleri arasına aldı.
"Tamamdır. Bu işi sabah yapsan olmuyor zaten." Dedi dalga geçer gibi Arya söylediği şeye yarım ağız gülüp önüne çorbasını bıraktı. "Bol limon sık." Önüne kaşığı koyup limon suyunu ona itti.
Markete gidip yiyecek birşeyler almışlardı. Market buraya bayağı uzaktı. Gitmeleri uzun zaman almıştı. Ama onlara bir haftalık yetecek kadar yiyecek almışlardı.
Kar yağmuyordu. Ama hava öyle soğuktu ki karlar erimemişti. Beyaz örtü kızın hoşuna gidiyordu. Soğuk hoşuna gidiyordu.
Aral tabakları bir araya toplayıp lavaboya koyarken Arya merdivenlere yöneldi.
"Suyumu hazırlamaya gidiyorum. Gel." Çocuk sırtı dönük bir halde güldü.
"Dikkat et su seni yutmasın." Tabakları bıraktı. Sırtını tezgaha dayayıp merdivenlerden çıkan Arya'ya baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ballan
Teen FictionAral geri geldiğin de hiç bir planı yoktu. Tek yapmak istediği onu bu işe bulaştıran adamdan intikam almaktı. Ama o adam aşık olduğu kızın babasıydı. Aşık olduğu kızın babası onu nelere bulaştırmıştı. İntikam içinde bir volkan gibi her saniye daha d...