Ballan 1/3

145 21 2
                                    


Bazı yıkılışlar, daha parlak kalkınışların teşvikcisidir.

Shakespeare.

Kız uyurken mırıldanmaya başladı. Saat gece yarısı beşe geliyordu. Kendi mırıltısını duyup gözlerini araladı. Önce bomboş baksada sonradan etrafı görebildi.

Işığı açıktı. Kız yarı bedenini örtmüş, yarı bedenini açıkta bırakmış örtüyü üstünden attı. Yatak da doğrulup yüzünü sıvazladı. Saçlarını geriye atıp boş gözlerle önüne baktı.

Sargılı ayağı onu rahatsız ediyordu. Kız bedeninde ona yük yapacak olan ekstra bir şey istemiyordu. Bu bir sargı bezi olsa da.

Kız pencereden dışarıya baktı. Belki de hayatında bir kere bile göremeyeceği kadar çok insan vardı dünya da. Ama o fazlasını istemiyordu. Yalnızca birini hep görmek istiyordu. Kız düşüncelerine de engel olmadığını görünce hayal kırıklığı içinde omuzlarını düşürdü.

Göreceği onca farklı yüze bir yüzü tercih ederdi.

Kızın göğsü sıkıntıyla kasıldı. Artık düşünmek istemiyordu. Beyni tıpkı bir bağımlı gibi onu düşünüyordu.

Kız yavaşça yataktan indi ve ağırlığının tümünü sakat olan ayağına verdi. Eskisi gibi acımıyordu. Hoş bu acı yürek acısına da benzemiyordu.

Kız pencereye yanaştı ve aslında ona iyi gelecek tek şeyin karanlıkta kaybolmak olduğuna karar kıldı.

Dışarısı oldukça karanlıktı. Kızın içindeki sıkıntı gittikçe büyüyor ve bir baskı yaratmaya başlıyordu.

Bazı şeyler geçsin istiyordu. Yüreği hafiflesin ama acısı dinmesin istiyordu. Acısı dinse yüreğine daha ağırları binecekmiş gibi hissediyordu kız.

Daha ağırları bineceğinden değil. Acısı dinerse Aral'ı unutacağından korkuyordu.

Yavaşça ilerledi ayağının sendelemesine mani oluyor, zor da olsa normal yürüyordu. Hayatı daha fazla değişsin istemiyordu.

Kamelyaya girdi ve kendini rahatsız tahta banka attı. Bu sırtını acıtmıştı. Ayağını kaldırdı ve karşı banka uzattı.
Hava karardığında, annesi ve babası uyuduğunda kız güneş doğana kadar otururdu burada. Aral varken kızın hayatı düzenliydi. Kilosu yerindeydi. Uykusu düzenliydi. Yemek yerken zorla yemezdi.

Kız kolunu havaya kaldırdı ve inceliğine baktı. Ağzından psikopatça bi kahkaha yükseldi.

En son ne zaman Annesi ve babasıyla aynı sofraya oturmuştu? Ya da en son ne zaman  İyem ile beraber profiterol yemişti?

Kız bunları yaptığını unutacak kadar uzun süredir tekrarlamıyordu.

Ama bunu isteyerek yapmıyordu. Kız öyle alışmıştı ki boş boş oturmaya, farklı bir şey yapmak istese de yapacağı sırada yüreğine binen sıkıntı onu engelliyordu.

İyem ' i en son dans odasında görmüştü. Sırtını ona dönmeden önce ve o günün üstünden iki gün geçmişti.

İyem ' in söyledikleri canlandı aklında. ' Abim geri gelmeyecek. ' ' O gitti Arya. '

Aral gitti ve geri gelmeyecek. Diye tekrarladı kız. Kendisini kapatmasının bir anlamı yoktu.

Kız ne kaybetmişti ki? Kız çok şey kaybetmişti. Ama o terk etmemişti, terk edilmişti. Hep de ben bişey kaybetmedim o kaybetti denmez miydi?

Kız neredeyse doğmuş olan güneşe baktı . En az bir saate annesi ve babası kahvaltı için salona ineceklerdi.

Kız kararını verdi. Bu sabah onlarla yiyecekti. Artık birşeyler yapması gerekiyordu. Hep odada kapanamazdı. Bunu artık yapmayacaktı.

BallanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin