BÖLÜM-1 (Burçak Aslanoğlu)

258 19 9
                                    

                                                    Arkadaşlar merhaba!! Öncelikle bu kitabı üç kişi yazıyoruz ve bu ilk bölümümüz. İlk bölümü ben yazdım.(Şule) pek toparlayamadım bölümü ama başlangıç olduğu için emin olun oylarınızı ve yorumlarınızı esirgemeyin. Çok da ağır eleştirmezseniz sevinirim. Kötü olduysa da amatörlüğümüze verin. Teşekkürleeer!! 

                  Burçak, huzurlu uykusundan lanet alarmının sesine uyandı.

''Morning Flower'' hayatında nefret ettiği seslerden biri haline gelmişti. Gerçi çoğu şeyden nefret ederdi. Hatta 4N1K daki Tuna ile ruh ikizi bile olabilirdi. İnsanlardan hoşlanmazdı, kolayca sinirlenir, surat ifadesinden ve insanlara yaklaşamadağından dolayı, hayatında pek arkadaşı da yoktu. Ona göre fazla arkadaş, fazla dert ve sinir demekti. Liseye yeni başlamıştı ve hayatının geçmiş dönemlerinde de aman aman pek yakın arkadaşı yoktu. Geçmişinden kalan sadece kız kardeş olarak gördüğü, Tilbe'yi önemserdi. Ona ihtiyacı olurdu. Onunla gülerdi. Aslında karakterleri farklıydı ama ikisinin de ortak yönü kilo problemleriydi. Belki de bu yüzden onun yanında kendini daha yakın hissederdi. En önemlisi, birbirlerinin hiçbir sözüne alınmazlardı.Hatta birbirlerini sevme şekilleri buydu. Birbirlerinin kollarını morartıncaya kadar vururlardı, ''Hayvan'' ve daha çok kötü kelimeyle gösterirlerdi sevgilerini, deli bunlar diyebilirsiniz ama, bu da onların tarzıydı. Liseye başladığında arkadaş bulma konusunda fazla endişeliydi. Arkadaş edinmeyi sevmiyordu ama, onun için yalnızlıkta çekilmezdi. En başta her şeyi kafasına fazla takardı. Eğer hiç arkadaşı olmayıp bir kenarda tek başına oturursa, sınıftaki herkesin onunla dalga geçeceğini veya onun hakkında konuştuğunu sanardı. Ki bu da onun kafaya takmasına sebep olur, daha çok surat asar ve insanların onu daha sert sebep olurdu. Bu yüzden en azından bir arkadaş şarttı. Neyse ki kuzeni ile aynı okulu kazanmışlardı ve aynı sınıfta olmuşlardı. Kuzeniyle hem görünüş, hem de karakter bakımından hiç benzemezlerdi. Başta onun yanında dolansa da sonra zaten kendi yakın arkadaşlarını kazanmıştı!

Onlar, üç deli kızdı. Aslında iki desek daha doğru olur. Çünkü biri pek onların deliliklerine uymazdı. Nova ve İz. Onlar Burçak'ın hayatta kazandığı en iyi arkadaşlardı.Birlikte tüm çocuklukları yaparlardı. Okuldaki makyaj güzelleri ve diğerlerinin alay konusu olsalar bile. Yazar, fazla uzattığını fark edip olaya geri dönüş yaptı. Burçak, gözleri kapalı bir vaziyette banyoya girdi ve işlerini halletti. Gözlerinin açılması için yüzünü yıkadı ve hemen kahvaltıya oturdu. Annesi Nil
yine her zaman ki gibi erkenden kalkmış ve kahvaltısını önüne koymuştu. Burçak, annesine 'günaydın öpücüğü' verdikten sonra kahvaltasını bitirip hemen giyinmeye koyuldu. Bugün neşeliydi. Aylardan Aralık'tı ve hava son derece soğuktu. Soğuk havalardan nefret ederdi. Ama 9. sınıf tahmin ettiğinden daha güzel geçiyordu ve okulu seviyordu. Kendinden ağır çantasını sırtına takıp dışarı çıktığında, hava hala aydınlanmamıştı. Dondurucu soğukta yürüyerek okula gitti. Yürüyerek gitmeyi seviyordu çünkü uykusu açılıyordu. Burçak, okula geldiğinde hemen İz ve Nova'nın yanına gidip onlara sımsıkı sarıldı ve ''Günaydın!'' dedi. O gün yine neşeliydiler ve her zaman ki gibi koridora çıkıp kaloriferin önünde geçtiler. Orası, favori mekanlarıydı. Çünkü hoşlandığı çocukların ve diğerlerinin önünden geçmelerini izlerler, dedikodu yaparlardı. Tabi bazen kız kesen krolar gibi görünebiliyordu. Önleriden, Burçak'ın hoşlandığı çocuk Yağız geçmişti gerçekten de isminin hakkını veriyordu. Olduğundan daha büyük gösteriyordu ve Burçak ona okullar ilk açıldığında, ''Abi'' demişti.. Ama sonradan hoşlanmıştı işte. Yağız'ı gördüklerinde, İz ve Nova gülmeye başladı. Niye güldüklerini sorarsanız, Burçak geçen hafta dans dersinde, arkadaşı Beren' le otururken, Yağız yanlarına gelmişti ve ''Nasılsınız kızlar?'' diye sormuştu. Burçak da heyecanla atılıp, ''İyiyim sen nasılsınız?'' diye cevap vermişti. Yani bu da en büyük rezilliklerinden biriydi. Ama olsun, Burçak  alıştıktı rezil olmaya. Burçak da kızlarla birlikte gülmeye başladı. Yağız dan sonra geçen, İz'in hoşlandığı çocuk Gökmen olmuştu. İz, onu yine bir gün, Burçak ve Nova ile kalorifer keyfi yaparken fark etmişti. Gökmen in saçları turuncuydu ve İz'in hoşuna gitmişti. Kendini tutamayıp, ''Aaa bu çocuğun saçları çok hoş'' diyivermişti. Tabi Gökmen de bunu duymuş ve gülümsemişti. İz yerin dibine geçmiş olsa da hoşlanmaya başlamıştı. Gökmen, İz'in yanından geçerken keskin bir bakış attı. Tabiki bu bakışla kızlara bir gülme geldi. Gerçi bu zırhlı kızlar  her şeye gülerdi. Zilin çalmasının ardından, kızlar derse girmişti ve Burçak'ın dersi dinlemek gibi bir niyeti yoktu. Matematik kitabının üzerine Yağız yazıp kalp koymakla meşguldü. Nova,konsantre olmaya çalışıyor, Janset ve İz derse odaklanmıştı. Geçen birçok dersin ardından öğle arası oldu ve kızlar açlıktan ölmüş bir sekilde kantine gittiler. Burçak kilosunu beğenemediğinden dolayı hiçbir şey almayıp İz ile beraber Nova nın sonsuz kantin sırasından gelmesini bekliyordu. Birden morali bozulmuştu, ve Yağız'ı düşünüyordu. Bir yandan da gelip geçen tipleri inceliyordu. Kütüphaneden, uzun ve iri bir çocuk çıktı. Saçları hafif uzun hafif sakallı ve yürüyüşü tam bir artist gibiydi. Burçak'ın dikkatini çekti ve çocuğu incelemeye koyuldu. Burçak' a göre, filmlerdeki zengin çocuğu tipi vardı. Kesin zengin diye düşündü ve bunu İz' e anlattı ki, İz de pek dinlemişe benzemiyordu. Kafasında o çocuk dönüp duruyordu. Ve gün boyunca onu düşünmeye devam etti. Ama bir yandan da hala Yağız' ı düşünüyordu. Burçak kantinde gördüğü çocuğa ''Zengin'' lakabını taktı. Sanırım 12'ydi ve bizim kızlarımıza yeni bir eğlence çıkmışa benziyordu...

4 ElementHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin