ÖZEL BÖLÜM.
Emre ve Beliz :)
Şarkıyı baştan sona dinleyin lütfen. Bitince tekrar açın. Özellikle sonunda lütfen dinleyin :)
BELİZ..
Dün yorucu bir gün geçirsekte sonu güzel bitmişti. Herkes Eylül ve Uraz'a şaşırmış olsada Eylül'ün kırgınlıkları kolay kolay geçmeyecek gibi duruyordu. Nevra durup durup Akselle atışmaktan vazgeçmiyordu tabi. Ben ise dün Emrenin omzunda uyuya kalmıştım.
Benimle biraz konuşmak istediğini söyeleyip bahçeye çıkardı.
Salıncakta uyuya kalmışım, o yüzden ne dediğini de pek hatırlıyo sayılmam sanırım.
Saata baktığımda 5'e geldiğini gördüm. Tabi sabah 10 da uyursak olacağı buydu.
Kafamı sağa çevirirken Nevranın bacağını Eylüle doğru uzattığını gördüm.
Eylül ise tırnağıyla oynuyordu. Eylül'ün en tatlı özelliğiydi belkide.
Birinin tırnağı ile oynamadan uyuyamıyordu. Kimse yoksa kendi tırnağı ile oynuyordu. Ve kedi gibi mırıltılar çıkarıyordu.Nevra ise asla toplu yatamazdı. İkiside birbirinden tatlı oluyordu.
Üstlerinden yuvarlanırken Eylül direk gözlerini açtı. Benim ve Nevranın aksine uykusu çok hafifti.
Başında biri konuşsa bile uyanabilirdi. Ya da baş ucunda ki komidinden bir şey alınsın direk uyanırdı.Sahte bir gülümseme ile gözlerini açarken ayağı kalktı. Nevra ise hâlâ uyuyordu. Saçımı yukardan klasik ev topuzu yaparken kapıyı açıp merdivenlere yöneldim.
Bu evde kalmayı seviyordum. Çünkü Eylül'ün dedesi bizi de kendi torunu gibi seviyordu. Babaannesi de öyle. Bizi hiç ayırmamışlardı. Onları ise dün gece 3'te yollamıştık Trabzona. Eylül, ne yapacağını hala bilmiyordu.-----
Kuş sütü eksik olan sofraya otururken kızlar da yanıma geldi. Yemekleri yerken kendimizi kaybetmiştik.
Kapı çalarken Eylül kaşını kaldırıp bana baktı. "Kalk kapıya bak."
"Ya çalışsanlar baksın işte. Yemek yiyorum" dedim dolu ağzım ile.
"Ya kadınlar alt katı temizliyo. Birde onlarla mı uğraşacaklar ?"
Dedi yapay siniri ile. "Ya gidip siz açsanıza. Yemeğimi bırakamam valla."
Kimse masadan kalkmazken zil ısrarla çalıyordu. İkiside inatçı olduğundan ayağı kalktım. "Bıktım ya." Diye hayıflandım. Panduflarımı yere sürte sürte yürürken kapıyı açtım direk.
Kapının önünde kimseyi göremezken kapıyı kapattım. Merdivenlere geldiğimde zil tekrar çalarken "Ulan bu mahallenin çocuğu bile yok. Burası mahalle bile değil. Dlaga mı geçiyor biri ?"
Kapıdan çıkarken takıldığım şey ile yere kapaklandım. Çenem acırken toparlanıp takıldığım şeye baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Küçük Kadın
Teen Fiction"Biliyor musun okuduğum kitaplarda kız hep mavi olurdu. Çocuk siyah. Çocuk karanlık, kız aydınlık. Oysa ben..." Dedi dolu gözlerini genç adama çevirirken. "O okuduğun kitapta ki puştlar aydınlığı aradıkları için buldular o kızları." Derin bir nefes...