Yürürdü arkasına bakmadan unuta unuta
Sol eli cebindeydi sağ elinde bastonuyla
Kimbilirdi nerelere adım attı yalnız
Kimbilirdi ki neler saklıydı şapkasının altında
Bunca sene bir kişinin eline basmış dudaklarını
Ama hiç öpmemişti alnını ve de yanaklarını
Koca çınarın altında sabahlardı her gece
Dökülen yaprakların köleliğini yapardı
Bir gün eşlik ederken güneş büzülmüş tenine
Dayandı bastonuna, itaatkardı bal prensesine
'Kalk ve yürü ! Gel yanıma'demesiyle irkildi bedeni
İlk adımda gülümsedi, koşabilmek istedi ellerinin sahibine
Üç, dört, beş... derken tökezledi sol bacağı
Zorlandı, zorladı yalnızlığıydı tek dayanağı
Defalarca düştü , defalarca kalktı, kırıldı dört bir yanı
Güvenemeyip sol yanına diz çöktü kalkamadı bayağı
Tekrar tekrar denedi taşıyamadı sol nefesini
Çok incitmişti prensesine yetişemediği için kendini
Ama giden şuursuzdu acımadı ak göz yaşlarına
Ve çaresizce kapaklanmıştı yere , kaldıramadı ellerini
Bitmişti, tükenmişti kalbi, kilitlenmişti kapıları
Ne gireni olmuştu ne de çıkanı
93 yaşındaki genç adam ölmüştü ya hani
Tabi duyan olmamıştı vefatını.
