Acı tatlı bir buçuk seneyi sizlerle geçirmişken, Heaven ve Adrian'ın vedası benim için biraz hüzün dolu olacak. Gönül isterdi ki birkaç bölüm daha uzun yazayım; sizlerle biraz daha fazla vakit geçirebileyim. Ancak derslerime odaklanmam gerektiği için zorunlu bir vedaya mecburdum. Hem, hikayeyi uzatarak tadını da kaçırmanın mantığı yoktu. Her şeyi çözüme ulaştırmışken, barışmanın da zamanı gelmişti. Heaven'dan bahsediyoruz; Adrian'a deli gibi aşık olan kadından... O kalbi kırıklarla dolu olsa da dayanabilir mi ki çok fazla?
Size kendi adıma da, Adrian ve Heaven adına da; hatta ve hatta Valerie ile Lucas adına da teşekkür ediyorum. Bizi yalnız bırakmadığınız için, finale kadar sabırla beklediğiniz ve okumaya devam ettiğiniz için çok sağ olun. Ve bugüne kadar hiç istememiş olsam da, bu bölüm finalin hatrına sizlerden oylarınızı ve yorumlarınızı esirgememenizi istiyorum. Yağmura Karşı'ya yakışır bir final olması adına, onun bana kalırsa hak ettiği yere ulaşması adına buna ihtiyacı var.
Hatalarım varsa affola. Gözümden kaçmıştır, dikkat edememişimdir. Çok uzun bir bölüm oldu. Kontrolü de uzun sürdü. Hepinize keyifli okumalar diliyorum :) Başka kitaplarda görüşmek üzere <3
'Çünkü bende seni affedecek kadar sen kalmadı.' demişti Heaven Adrian'a. Ancak bir aydır olduğu gibi Adrian karşısına çıkmaktan vazgeçmiyordu işte. Hala ne için savaş verdiğine dair hiçbir fikri yoktu Heaven'ın. Fakat her seferinde onunla uğraşmaktan, onu geri çevirmekten ve o yokmuş gibi davranmaktan yorulmuştu. Tüm bunların başladığı güne geri dönüp, Miranda'nın teklifini reddedebilmeyi ne de çok isterdi.
Miranda'nın kendisine not gönderdiği günün ertesi günü genç kadını kapısında bulmayı beklemiyordu.
Heaven babasından ve dadısından izinsiz çıkıp gittiği günün hesabını vermekte zorlanmış, bunun üzerine babasından oda cezası almıştı. Günlerini odasında yaşadıklarını unutmaya çalışarak geçiriyordu. Ancak ne yaparsa yapsın Adrian ile geçirdiği geceyi düşünmekten kendisini alamıyordu. Geceleri ise durum daha beter bir hale geliyordu. Adrian rüyalarını ziyaret etmekten vazgeçmiyor; uykuya daldığı bütün o anları zevkten kıvrandığı birer kabusa çeviriyordu. Heaven soluk soluğa uyandığı her seferinde yeniden uykuya dalmakta zorlanıyordu.
Yine aynı zevkli kabuslardan yorgun düştüğü sabahlardan birinde, kahvaltının ardından kendisini nakış işlemeye vermişti. Miranda'nın notundan farklı olarak, kuzenlerinden aldığı başka bir mektupla, Valerie'nin Amerika'ya; yengesinin yaşlı bir akrabasına refakat etmeye yollandığını öğrenmişti. Valerie gemiye bindirilirken bile Heaven'a lanetler yağdırmıştı.
Heaven aklına gelen bu düşüncelerle kıkırdamaktan kendisini alamamıştı. Ablasının gittiği yerde az da olsa akıllanacağını umuyordu. Valerie Heaven'a ne yaparsa yapsın, Heaven onu affetmişti. Affetmekten başka ne yapabilirdi ki? O sahip olduğu tek kardeş, babası da bu dünyadan göçüp gittiğinde kendisine kalacak tek destekti. Onunla gerçekten abla-kardeş olabilmeyi çok istiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAĞMURA KARŞI
Historical FictionAşka erişebilmek için engelleri aşmak gerekir. Adrian Joseph Byron hiç hesapta yokken kendisini Westcliff Kontu olarak buluverir. Titizliği ve disiplini emri altında bulunan tüm çalışanlarını bezdirse de, çevresinde her zaman takdirle karşılanır. He...