Ve en nihayetinde, tembel yazar başını gömüldüğü kumlardan kaldırır ve yazdığı bölümü yayınlar :) Keyifli okumalar, umarım düşüncelerinizi benimle paylaşırsınız :)
Salondan yükselen iç gıcıklayıcı kahkahalar eşliğinde Heaven çenesini ve yumruklarını sıkmak zorunda kaldı.
Lordun emrettiği gibi, ablasını onunla konuşması için mavi salona yolladığı andan beri gerginliği kendisini ele verir nitelikteydi. Sonuç olarak, akşam yemeğine misafir olarak ağırlanan Valerie için, mutfakta emek sarf eden Heaven, sebepsiz yere yağmak için çırpınan göz yaşlarıyla amansız bir savaş vermişti. Kazanan Heaven'ın iradesi olsa da, ta içinde hissettiği yenilmişlik duygusunun nereden geldiğini asla bilemeyecekti. Şimdi yemek salonundan duyduğu seslerin kulaklarında yarattığı tahribatı yok saymaya çalışırken, düşündüğü tek şey, mutfağında ya da odasının güvenli kollarında kendisi için yarattığı dünyada kaybolmak istediğiydi.
Valerie'nin kuzenleri ile katıldıkları balolarda aklı bir taraflarından daha küçük olan birkaç erkeği etkilemek için kullandığı buğulu sesi ile,
"Lordum, siz gerçekten de inanılmazsınız." dediğini duyduğunda, Adrian'dan gelecek cevaba odaklandı. Ama bunun yerine genç adamın içten gelen kahkahasını duymakla, Heaven sinirlerinin daha fazla gerilebileceğini keşfetmiş oldu. Oysa tanıştıkları günden beri genç adamın kendisinde yarattığı izlenim, onda bundan çok daha fazlasının olduğu yönündeydi. Nazlanan bir kadına, bir göz süzmeye, şehvetli kahkahalara ve kısık, baştan çıkarıcı ses tonlarına aldanmayacak kadar fazlası olmalıydı. Heaven'ın göz önünde bulundurmaktan kaçındığı bir şey vardı. O da, Adrian'ın istekli bir kadın karşısında, erdemleri olan her erkek kadar dayanıklı olmasıydı.
Gecenin karanlığına inat bembeyaz tüyleri ile aç bir şekilde odasında bekleyen kedisi Nyks'i hatırlamak, Heaven'ın yemek salonunun girişinde kilitlenen bedeninin hareket kabiliyetini yeniden kazanmasını sağladı. Yemek salonunun önünden hızlı adımlarla geçerek, hizmetçi kanadına dalarken, kalbinde küskünlük hissettiği iki insana ait seslerden uzaklaşmaya odaklanmıştı.
Odasının kapısını açmasıyla, yatağının altına saklanan Nyks'in ortaya fırlaması Heaven'ı gülümsetti. Bu fırlayış, öğleden sonra bu odada yaşananları aklına getirdiğinde, yüzündeki gülümseme daha da yayıldı. Valerie'nin hindi gibi kabararak kendisini savaşa hazırlayan halini unutması neredeyse imkansızdı. Ablasının eteklerine tırnaklarını geçirmek isteyen kedisinin ise sadece birazcık oyuna ihtiyacı vardı. O daha yavru bir kediydi ve ilginin üzerinde olmasını severdi. Valerie'nin düşmancıl tavırları alışkın olduğu bir şey değildi.
Heaven bir an için Nyks'i yemek salonuna salmanın hayallerini kurdu. Valerie'nin çıkaracağı yaygaranın Adrian'ın ona karşı güzel duygular beslemesine engel olacağını düşünmek, onu biraz olsun rahatlattı.
Düşüncelerinin ipini kaçırdığını fark ettiğinde, başını iki yana sallayarak kaşlarını çattı. Sol elini göğsüne bastırıp, sanki görünmez bir ağrı varmış gibi orayı sıvazlarken, yatağına çöktü.
"Ah Tanrım, lütfen günahlarım için sen beni bağışla," diye mırıldandı. Sonrasında tek yaptığı kedisinin karnını doyurmak ve kendisini kötü düşüncelerden uzaklaştırmak adına Nyks ile oyalanmak oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAĞMURA KARŞI
Fiction HistoriqueAşka erişebilmek için engelleri aşmak gerekir. Adrian Joseph Byron hiç hesapta yokken kendisini Westcliff Kontu olarak buluverir. Titizliği ve disiplini emri altında bulunan tüm çalışanlarını bezdirse de, çevresinde her zaman takdirle karşılanır. He...