Herkese merhaba :) Bu sefer arayı çok fazla açmadan yeni bölümü yazdım ve sizleri merakta bırakmadan ekliyorum. Ya da belki de sizin meraklarınızı biraz daha körüklüyorum :) Çok çok çok uzun bir bölüm oldu. Aslında bölümü iki parçaya bölüp öyle eklemeyi düşündüm. Ama daha sonra bir solukta okumanın sizleri çok daha mutlu edeceğine karar vererek olduğu gibi ekleyeyim dedim. Düzenleme aşamasına gelene kadar bölümleri yazdığım gibi yayınlayacağım. Bu yüzden son bir kontrol yapamadım. Hatalarım varsa affedin lütfen.
Bölümde cinsellik içeren sahneler mevcuttur. Bu yüzden rahatsız olacaklar varsa, şimdiden uyarımı yapayım. Herkese iyi okumalar dilerim :)
Malikane baştan aşağıya bir şokun etkisi altındaydı. Adrian'ın apar topar gidişi ve onun en son Aleksander ile görüldüğüne dair bilgilerin saklanması konusunda çalışan herkes bir uyarı almış, gelecek olan kraliyet muhafızlarının sorgulamasını bekliyorlardı. Bir yandan da günlük rutinlerine devam ederek, her şeyin normal seyrinde ilerlediği yönünde bir görüntü sergilemeye çalışıyorlardı. Oysa malikanede alışılagelmedik bir sessizlik hakimdi. Kocaman binada gizli saklı yürütülen fısıldamalar dahi kesilmişti.
Hiçbirisi bir gün önce tam olarak neler olduğunu bilmiyordu. Olayların asıl kahramanlarından birisinin en yakın arkadaşı olan Sally bile gerçeklere hakim değildi. Kont gerçekten de Lucas'ı öldürmüş olabilir miydi? Ya da genç adam gözünü karartıp cinayet işleyebilecek kadar cani miydi?
Adrian'ın fiziksel gücü, baskın erkeksi karakteri göz önünde bulundurulacak olunursa cinayet işlemiş olması olasıydı. Ancak genç adamın karakterine işleyen merhameti ve adalet duygusu düşünüldüğünde bir insanı hak etse bile öldürmeyeceğini, onu tanıyan herkes bilirdi. Uşaklar ve hizmetçiler düşündükçe bir ikilemin içine düşüyorlardı. Fakat söz konusu genç adama olan sadakatleri olduğunda hepsi birlik olmuştu.
Nitekim kısa bir süre sonra gelen muhafızlar tarafından her biri ayrı ayrı sorguya çekilmiş; sonunda adaleti yanılttıkları için yargılanmak olsa da, ağız birliği etmişçesine Kont'u ele vermemişlerdi. Adrian'ın suçluluğuna dair bir delil oluşturmamak adına Lucas ile yaşanan kavgayı da gizli tutmuşlardı. Muhafızların ayrılmasının ardından ise gerginlikten çatlayacak duruma gelen malikane sakinleri rahat bir nefes alabilmişlerdi. Bu rahatlığın geçici olduğunu bildikleri için, Sally vakit kaybetmeden hazırlanmış ve olanları Heaven'a yetiştirebilmek için ahırdan ödünç aldığı atla birlikte yola koyulmuştu.
***********
Heaven bir gün önce döndüğü evinde kendisini odasına kapatmış; ne babasını ne de dadısını olanlarla ilgili bilgilendirmişti. Sadece bir daha dönmemek üzere geri geldiğini söylemişti.
Genç kızın babası kızının yıkılmış halini gördüğünde kendisini suçlu hissetmişti. Heaven'ı Adrian'ın yanına gönderme konusundaki hevesi düşünüldüğünde böyle hissetmesi normaldi. Bunun sonucunda Heaven'ın hayat enerjisi tükenmiş bir halde eve geri döneceğini nereden bilebilirdi ki? Üstelik hala sebebini öğrenemedikleri yaraları da ayrı birer soru işaretiydi.
Genç kız eve geldiğinde yaraları dadısı tarafından düzgün bir pansumanla temizlenmiş, sonrasında ise temiz bezlerle sarılmıştı. Betty kızı her ne kadar konuşturmaya çalışmışsa da nazlı meleği yatağında yaşlı kadına sırtını dönmüş, sohbete kapalı olduğunu çok net bir şekilde belli etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAĞMURA KARŞI
Ficción históricaAşka erişebilmek için engelleri aşmak gerekir. Adrian Joseph Byron hiç hesapta yokken kendisini Westcliff Kontu olarak buluverir. Titizliği ve disiplini emri altında bulunan tüm çalışanlarını bezdirse de, çevresinde her zaman takdirle karşılanır. He...