(Zeynep'in Gözünden)
İki-üç gün önce olanlar bende pek bir travma etkisi bırakmadı. Sanırım bugün normal olucaktı, çünkü o parti vakasından beri hiç olay yaşanmamıştı. Katil sıkılmış mıydı? Yoksa yeni planlar mı yaptı bilmiyorum.
Bugün erken kalktığım için bunları düşünme fırsatım olmuştu, ilk sağ ayağımı kaldırdım. Sonra sol taraftaki boşluğa kendimi yuvarladım. Uzun zamandır yatağımdan böyle çıktığım için profesyonelliğe doğru gidiyordum. Yerde sürünerek lavaboya girdim. Duvardan tutunarak ayağa kalktım. Yüzümü bebek şampuanıyla yıkadım, sonuçta diğer kozmetik ürünlerinden iyiydi. Bu sefer tökezleyerek mutfağa gittim. Canım anneciğim bana krep yapmıştı. Hızlı hızlı tıkındım ve banyoya girip hazırlandım.
Serviste yeni biri vardı. Çocuk bildiğin, katil tipli manyağın tekiydi. Adını sormak isteyecek kadar cesaretim vardı, yani var mıydı? Bir kıpırdandım, yerimden oynadım. Ağzımı açtım ve o sözler çıktı ağzımdan "M- merhabaa" Çocuk bana sanki birini öldürmüşüm gibi baktı. Sonra sessizce "Selam" dedi. Adını sordum ve Cenk dedi:
- Bende Zeynep, tanıştığıma memnun oldum.
- *mırıltılar*
- Ehehe.
O kadar rahatsızdım ki aceleyle önüme döndüm. Zaten okula gelmiştik. Telefonu cebime atıp ayağa kalktım. Kapı açılır açılmaz dışarı çıktım, merdivenlerin başında müdür bekliyor ve 'günaydın çocuğum, günaydın evladım' gibi cümleler kuruyordu. O çocuk tam önümdeydi. Müdür onu yanına çağırdı, ardından gözü bana kaydı. Beni yanına çağırdı. "Günaydın, Zeynep. Tanışıyor musunuz? Aynı servistesiniz." İçimden eyvah dedim. "A, eveet. Sabah tanıştık tabii." Amacı neydi müdürün? Bana mı kakalıyacaktı? " O zaman sana zahmet arkadaşını bir gezdir okulda, tanısın etrafı." Kıramadım ki adamı. Tabii dedim ve içeri girdik:
- Evet, tekrar ben. Hangi sınıftasın?
- 10/A
- Vaay, aynı sınıf. O zaman çantaları bırakalım, ilk ders müzik geç kalırsak birşey olmaz.
- Tamam.
Aceleyle üst kata çıktık ve çantaları bıraktık. Sonra zemin kata indik, lafa girdim:
-Neden geldin buraya ?
-Neden gelmiyim?
- Olanları bilmiyor musun?
- Biliyorum, sadece kendi tercihim.
Bu çocuk kendini 'bad boy' tarzı birşey sanıyordu, sinir olmuştum. En zemin kata indik, dışarıdaki şeyleri anlatmaya başladım:
-Bak şimdi, burada spor salonu var, içinde havuz dahil çoğu şey var.
-Havuz?
-Sever misin? Ben bayılırım!
-Evet, küçüklüğümden beri yüzerim. İçine girelim mi??
Az önce beş yaşındaki çocuk gibi davranmıştı ve ister istemez kabul ettim. Kolumdan tuttu ve koşmaya başladı:
-Yarın yüzme dersimiz var, sözde öğreniyoruz. Sadece eğlence dersi. Yüzersin, şimdilik sadece bakalım tamam mı?
-Tamaam.
Spor salonundan içeri girdik,bomboştu. Havuza gitmek için bir kat aşağı inmeliydik. Merdivenlere doğru ilerledik. Aşağı indik ve o an aklıma gelmişti, havuzun kapısı kesinlikle kilitliydi. Eğer kilitli değilse ya ders vardı yada temizlik. Onu durdurdum ve önden gittim. Kapıyı deniyecektim, açıksa göz ucuyla bakıcak; değilse gidecektik. Duvara yapıştım, kapı koluna uzandım. Ve o sesi duydum 'klik'. Kapı açıktı, içeride biri olmalıydı ama yoktu. Küçük çapta bir şok yaşadım. Kimse yoktu, kimse. O benden önce davrandı. İçeri girdi, Havuz kenarına doğru eğildi. Elini havuza soktu, mazgallarda birşey bulmuştu. "Burada bir not vaar" dedi.
O an herşey kafama 'dank' etti. Kapı açıktı çünkü katil az önce buraya gelip notu bırakmıştı. Kağıdı elinden aldım, nota bakmadan kolunu tutup çıktım. Bugün burada olmamalıydık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Okuldaki Katil
Misteri / ThrillerO gün, her şey bulanıklaştığında, doğru ile gerçek karıştığında, ölümler gerçekleşirken, dehşet ve endişe çığlıkları etrafı sararken dört yakın arkadaşın kaderi ne olacaktı? Ölüm onları ele geçirmeden önce onlar ölümden kaçabilecek miydi? Ortada, ku...