Girişimsi

40.8K 1.1K 493
                                    

-DÜZENLENDİ.-

Öncelikle herkese merhaba! Final olduktan sonra hikayeyi düzenledim, evet. Ama buna rağmen mantık hataları, içime sinmeyen yerler ve imla hataları vardı. Bu yüzden son bölüme kadar olan "DÜZENLENDİ." yazısını sildim. Baştan aşağı tekrar yazıyorum, arada kopukluklar olabilir bu yüzden. Dikkate alıp okursanız çok sevinirim. İyi okumalar diliyorum!

2011.

"Seni görmeye geleceğim, tamam mı?''

Umut, yılmadan biçare beni teselli etmeye çalışıyordu ama nafileydi. Gözyaşlarım durmak bilmiyor, elmacık kemiklerimden süzülerek çenemde kavuşuyordu. Aheste aheste hareket eden damlalar yılların acısını bir portre gibi gözler önüne seriyordu.

Yılların acısını asıl şimdi, gözyaşlarımla ödüyordum.

"Umut, ne olur gitme," dedim, dudaklarım tir tir titrerken. "Gidersen yarım kalırım."

Kelimeler, çaresizliğe batırılan ses tellerimi titreterek dudaklarımın arasından süzüldüğünde gözleri buğulandı ve dudakları bir yay gibi titremeye başladı. Ağladı ağlayacak gibi durması kalbime ıstırap tohumlarını ekiyor, beni bilmediğim bir yola sürüklüyordu. Onun ağlamasını istemiyordum. İçinde boğulduğum okyanuslarından bir damlanın eksilmesini istemiyordum.

O benim canımın içiydi; eğer canı yanarsa, o acıyı en derin biçimde ben hissedecektim.

"Ben gitmiyorum ki," dedi, masum bir çocuk gibi. "Gitmem için, senin beni buradan uğurlaman gerekiyor."

Elini yavaşça sol yanıma götürdü. Kalp atışlarım anbean artarken yüreğimin avuç içinde attığını anlamış ve yüzünde buruk bir tebessüm peydahlanmıştı.

O benim solum, sonum, soluğumdu.

Konuşmadığımı, ağlamaya devam ettiğimi görünce, "Kar tanem,'' diye devam etti. Sona doğru adım adım yaklaşıyorduk. Bu gerçek bir kez daha zihnimin içinde yankılandı. "Beş yıl," dedi yüzünü yüzüme hizalarken. "Sadece beş yıl... Sonra eski huzurumuza kavuşup hep beraber olacağız."

Dile kolay beş yıl... Koskocaman beş yıl... Onsuz geçecek beş yıl... Her zaman bir yanım buruk, bir yanım yarım kalacak olan beş yıl...

"Hem ben seni bulmak için on beş yıl beklemişim, beş yılda neyin nesi?" Üst üste sarf ettiği cümleler beni güldürmek içindi ama ne kadar başardığı muammaydı. İçim kan ağlarken, kalbim bedenimden sökülüyormuş gibi hissederken nasıl gülebilirdim?

"Oğlum, hadi artık!" Sarı çıyanın Umut'a seslenmesiyle tüm bedenimi bir titreme ele geçirdi. Umut'u alacaklardı, canımdan can alacaklardı. Tüm hücrelerime işleyen çocuğu birkaç dakika içerisinde benden koparacaklardı. Panik duygusu sol yanımdan tüm bedenime yayılırken ellerimi yakasına koydum.

"Umut," diye yakındım ama bu sadece sağ gözünden bir damla yaşın firar etmesine neden oldu. O bir damla yaş yüreğimi ıslattı sanki. Kalbimin daha hızlı atmasına, mideme ardı arkası kesilmeyen krampların saplanmasına neden oldu.

"Güzelim," dedi, elini doğum lekemin üzerine gezdirirken. "Eğer olur da başıma bir şey gelirse... Seni bulamazsam sen bul beni, tamam mı? Sen benim ruhumun güzelliği; kirli bedenimi, kirlerden ayıran tek insansın. Bunu sakın unutma."

Başparmağının ucuyla gözyaşlarımı sildi ve hemen ardından, dudaklarını burnumun ucuna değdirip geri çekildi. "Seni seviyorum, kar tanesi."

Kar TaneleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin