-DÜZENLENDİ.-
Bölüm şarkısı; Kaan Boşnak - Böyle güzelsin hep böyle kal, medyada var.
Medya; bölüm ile ilgili.
Yazdığım en kısa bölümle karşınızdayım. Umut'un düşüncelerini, hissettiklerini kısaca öğrenmeniz için yazmak istedim. Umarım beğenirsiniz, iyi okumalar diliyoruum!
❄
TOLGAHAN UMUT ARICAN.
Zihnimin puslu labirentinde saklanan düşünceler kendimle baş başa kaldığımda çörekleniyor, şu ana kadar yaşadığım olaylar siyah kâğıtların üstüne basılmış gibi gözümün önünde canlanıyordu. Yaşanmışlıklar kendini unutturmak istemiyormuş gibi yalnız kalmamı kolluyor, benliğimin ince ipliklerinin sıkıntıyla gerilmesine neden oluyordu; benliğimi oluşturan ince ipliklerin seyrek boşluklarının arasına çaresizlik tohumlarının ekilmesini sağlıyordu.
Kafamda canlanan gerçeklerle yüzleştiğimde güçlendiğimi hissediyordum.
Gerçekler acı ve ağırdı. Mide özsuyu gibi boğazımı yakacak kadar acı, ruhumun çöküşe uğraması kadar da ağırdı fakat bunların üstesinden gelmeye çalışıyordum. Ben, bizim küçük ailemizin direğiydim. İlk başta ben güçlü durmalıydım ki diğerlerine örnek olmalıydım. Güçlü olmazsam, sol yanımdaki yıkıntıyı dışarı yansıtırsam toparlanamazdık. Belki ailemizi yıkan ben değildim ama toparlayan ben olacaktım.
Alp'in acımasızca hayatımıza attığı bomba patlamış; ruhumuz, soyut duvarlarına çarpan sarsıcı şiddetle örselenerek parçalara ayrılmıştı.
Ve o parçaları toplayan ben olacaktım.
Son birkaç günün yoğunluğundan kaynaklanan yorgunluk her gece olduğu gibi, bu gecede üstüme yığıldığında sırtımı duvara yaslayıp yer yastığına oturdum. Balkonun camları kırık olduğu için örtüyle kapatmıştık, o yüzden ben mahalleyi, mahalledekiler de beni görmüyordu.
Hafif esen rüzgâr alnımda ve boynumda birikinti oluşturan soğuk terle buluşuyor, hoş bir ürpertinin bedenimi sallandırmasına neden oluyordu. Parmaklarımı saçlarımın arasından geçirip ayaklarımı balkon demirine doğru uzattım ve başımı duvara yaslayarak yüzümü gökyüzüne çevirdim.
Zifiri karanlık anne kucağı gibi gökyüzünü kucaklamış ve siyaha bulamıştı. Siyahın sonsuzluğunu yarıp geçen, keskin bir kılıç gibi ışık huzmelerini yeryüzüne gönderen etken yıldızlar ve aydı. Yalnızlığa oynayan gece hayallerimizin enkazını taşıyor, özenle dizilmiş yıldızlar ölü umutların karanlığıyla parıldıyordu.
Boş gözlerle gökyüzünü izlemeye devam ediyordum. Geceleri herkes evine çekilirken bende kabuğuma çekilip düşüncelerimle boğuşur, büyük bir curcunanın içine girerdim. Şimdi de onları tekrardan yaşıyordum; son günlerde yaptıklarımız film şeridi gibi gözümün önünden geçiyordu.
Yarın yeni bir başlangıç için ilk adımımızı atacaktık.
Birde eşyalara para vermek istemediğim için en baştan eşyalı bir ev kiralamıştım. Bu yüzden taşınırken yanımıza kıyafetlerimizden ve kişisel eşyalarımızdan başka bir şey almayacaktık. Nafiye Teyze, çalıştığı yere emekliye ayrıldığında dair bir kâğıt vermişti. Yani, artık onu buraya bağlayan bir etken kalmamıştı. Bizimle gelmemesi için ortada bir sorun yoktu. Her şeyi halletmiştik.
Yeni bir şehir ve yeniden yeşerecek olan umutlar hepimize iyi gelecekti. Geride bırakmak istediğimiz o kadar şey vardı ki, bu yolla hepsi geçmişin derin çukuruna hapsolup kavrulacak, maziye gömdüğümüz kötü anılardan ibaret kalacaktı. Başta evin içinde ölümden arta kalan izler olmak üzere, hayatımın büyük bir çoğunluğunu çalan sahte ailemi arkamda bırakıp mutluluğu baştan inşa edecektim, manevi ailemle beraber...
Tüm acılarımızı bu şehrin toprağına gömecek, sıfırlanan bir zihinle yola çıkacaktık. Acılarımızı gömdüğümüz toprak, acılarımızın mezarı olacaktı. Her şeyi atlattığımız gibi, Allah'ın izniyle bunu da atlatacaktık.
Derin bir nefes aldım, hâlen daha yıldızlara bakmayı sürdürüyordum. Hatta bakmakla kalmıyor, onlarla konuşuyordum. Dudaklarım kıpırdamıyordu, kelimeler ses tellerini titretip dilimden süzülmüyordu ama konuşuyordum.
Onlara, hayallerimi anlatıyordum.
Yüreğimin dili hayali bir oltaya dönüşüyor, zihnimin tüm kapalı odalarının kapısını aralayıp hayallerimi tutuyordu. Hayallerim, büyük bir hevesle oltanın ucuna takılıp yüreğimin sesi sayesinde yıldızlara aktarılıyordu. Her bir yıldıza farklı hayalimi fısıldıyor, ardından başka yıldıza geçiyordum. İçimde biriktirdiğim o kadar hayalim vardı ki, anlat anlat bitmiyordu.
Saatlerce o pozisyonda durdum ve yıldızlarla konuştum. Küçükken kurumda yaptığım gibi konuştum onlarla. Tozpembe hayallerimin yükünü o yıldızlara bindirdim. Belki onlara bindirdiğim yükü taşıyamayıp kayan yıldızlar kervanına katılacakları fakat buna müsamaha göstermeyecektim.
Hayallerimin kayıp karanlığa batmasına izin vermeyecektim.
Avuç içimi yere yaslayıp destek alarak oturduğum yerden doğruldum. Bacaklarımda uzun süre oturmaktan kaynaklanan uyuşmayı göz ardı ederek iç çektim ve adımlarımı çıkışa doğru çevirip balkondan çıktım.
Sokak lambaları içerisini az da olsa aydınlatıyor, yürürken bir yere takılıp düşmeme engel oluyordu. Yatak odasına girdiğimde karanlık duvarlar bu ânı gözetliyormuş gibi üstüme üstüme gelmeye başladı. Gözlerimi sımsıkı yumup geri açtım ve bu hareketi, birkaç sefer art arda tekrarladım.
Bu his son yaşanılanlar yüzündendi. Geçmişin çektirdiği acı geçerse, gittiğimiz yerde de aynı şeyleri yaşamazdım. Bunları düşünerek yatağa doğru ilerledim. Başımın ağrımasına neden olan düşünceleri şimdilik bir köşeye itip ince örtüyü kavradım. Sessiz olmaya çalışarak yatağın içine süzüldüğümde başımı yan tarafıma çevirip kalbimi titreten küçük kadına baktım. Kaşları hafiften çatılmıştı. Alnında boncuk boncuk terler birikmişti ve saçları, yüzüyle boynuna yapışmıştı.
Günlerdir acı çekiyordu. Gözlerimin önünde can çekişmesi, benimde canımı için için yakıyor, duygu yoğunluğu yüzünden ağlamama sebebiyet veriyordu. Onun üzülmesine dayanamıyordum. Şu anki acısı ilk güne oranla daha azdı ve Nafiye Teyze'nin katkısı oldukça büyüktü.
Elimle alnında biriken terleri sildikten sonra elimi yüzü boyunca kaydırıp saçlarını geriye doğru attım. Yüzümü ona doğru yaklaştırıp kokusunun her nefes alışverişimde ciğerlerimle buluşmasına müsaade ettim. Burnumu cenneti vadeden yüzüne sürtüp gözlerimi yumdum. Ellerim saçlarında oyalanmaya devam ederken her telinde ayrı bir acı, ayrı bir kalp ağrısı taşıyan saç tellerine gömdüm benliğimi.
"Geçecek," diye mırıldanıp buruk bir şekilde tebessüm ettim. Gözlerimi yumup dudaklarımı nemli alnına yaslayarak sözlerime devam ettim. "Her şey geçecek, güzelim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kar Taneleri
Chick-LitKüçük ve narin bir kar tanesi düştü yeryüzüne. Kasvetli ve boğucu acılar doğrudan onun tenine nüfuz etti. Acı, sivri ve uzun tırnaklarını çıkararak onu yavaş yavaş öldürmek, canını yakmak istedi. Narin kar tanesi, soyut kollarını etrafına dolaya...