-DÜZENLENDİ.-
Bölüm şarkısı; Kolpa - Gurur benim neyime, medyada var.
Medya; Berfu.
❄
Köklerinden buram buram çaresizlik kokusu yayılan sözlerin dilime uyguladığı kuvvet sona erdiğinde kafamı yanımdaki adama çevirip göz göze gelmemizi sağladım. Kelimeler zehrini onun kalbine akıtıp kararmasını sağlıyor ve sinsice gülümsüyordu. Gür ve kalın kaşlarını çatmış, pür dikkat gözlerimin içine bakıyordu. Gözlerimi çekmedim ve korkusuzca, siyah mürekkeplerin yayıldığı ama buna rağmen maviliğiden ödün vermeyen gözlerine baktım.
Uçsuz bucaksız okyanusları, sonu olmayan gökyüzünü sığdırdıkları gözlerine baktım.
Maviliklerine anne şefkatiyle kucaklayan gözlerim, irislerine sıçrayan ve etrafına dağılan acının demlerini algıladı. Kararan ruhu, tıpkı bir ayna gibi gözlerine yansımış ve iplik gibi göz bebeklerine işlenmişti. Bakışları bir şeyleri çözmeye çalışır gibi yüzümü talan ederken kafasının allak bullak olduğunu ve zihninin diz boyu karamsarlığa battığını fark etmemek için kör olmam gerekirdi.
Soğuk bir rüzgar esip geçti ve uzak bahçelerden getirdiği çaresizlik, Umut'un bakışlarına oturdu. Dudaklarımız hareket etmedi, ağzımızdan kelimeler çıkmadı belki ama uzun uzun konuştuk. Bakışlarımızla konuştuk.
Yorulmuştu.
Dilinden süzülmese de yüreği, ne kadar yorulduğunu ve ne kadar acı çektiğini avazı çıktığı kadar bağırıyordu ruhumun çıplaklığına.
"Zorlama..." dedi titrek çıkan sesiyle. Gözlerini yumup kaşlarını yay gibi kavislendirdiğinde alnını kırıştırdı. Bu, bir şeyleri hatırladığına dair bir işaret miydi?
"Umut," dedim, bedenimi ona döndürürken. Korkuyla dudaklarımı ısırdım. Yıllar sonra ona unuttuğu adıyla hitap ettiğim için vereceği tepkiyi az çok biliyordum. Gözlerini açtı, ona şu anki adıyla neden seslenmediğimi soracaktı büyük ihtimalle ama düşündüğüm gibi olmadı. Ses çıkarmayınca kalbimin sesini dinleyip dudaklarımın arasından o kelimelerin düşmesine izin verdim.
"Sana sarılabilir miyim?"
Mavi gözleri son raddesine kadar açıldı ve yüz hatları gerildi. İçindeki duyguların yüzüne yansımış halini izlemeyi kesip aramızdaki mesafeyi arşınlayarak kollarımı heybetli gövdesine doladım. Kollarımın arasındaki kaslar kasılmıştı, uzuvlarıma yaptığı baskıdan bunu hissedebiliyordum. Umursamadım, kollarımı sevdiğim adama daha sıkı doladım. Kalbinin ne kadar hızlandığının farkındaydım. Benimde ondan bir farkım yoktu.
Tek bir farkla, benim kalbim heyecandan hızlı atıyordu.
"Sarılma bana..." derken sesi hâlâ titriyordu. Karşımdaki adam tüm gardını indirmiş, en savunmasız haliyle karşımda oturuyordu. Benim ruhu küçük adamım, en masum haliyle karşımda duruyordu. "Sana bulaşacak acılarım, sende benim yüzümden acı çekme..."
Sonunda ona kavuşmak varsa acı çekmeye de razıydım. Acı çekeyim, yaralar alayım ama o benim olsun... O benim olsun, ne olursa olsun...
Kollarımın arasına hapsolan beden nöbet geçirir gibi titremeye başladı. Kollarını hâlâ bedenime sarmamıştı ama ben ona sımsıkı sarılmıştım ve bırakmamakta kararlıydım. Derin bir nefes çektiğimde ter kokusuyla harmanlanan tarçın kokusu ciğerlerime nüfuz etti. Hâlâ benim Umut'um gibi kokuyordu.
"Umut..." diyecekken devam etmeme izin vermeyip bağırarak sözümü kesti ve beni kendinden uzaklaştırdı.
"Umut deme bana!" Bağırışıyla yerime sindiğimde ellerimle beraber bedenimde buz kesmişti. Alttan alttan ona bakarken şakaklarında kabaran yeşil damarların şişerek ahenkle dans edişini kazıdım zihnime. Harfler sustu, kelimeler kenara çekildi ve cümleler düzenli bir sıraya girmedi. Hepsi yükünü sırtıma bindirip damağımda yangından arta kalan sızının beni helak etmesini seyretti boş gözlerle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kar Taneleri
ChickLitKüçük ve narin bir kar tanesi düştü yeryüzüne. Kasvetli ve boğucu acılar doğrudan onun tenine nüfuz etti. Acı, sivri ve uzun tırnaklarını çıkararak onu yavaş yavaş öldürmek, canını yakmak istedi. Narin kar tanesi, soyut kollarını etrafına dolaya...