6.BÖLÜM: "GİZEMLİ DOLAP"

171 53 18
                                    

Ara sıra düşünüyorum, bilmediğimiz şeylerin bize olan zararlarını. Belki bilmediğiniz şeyler sizi tekrardan hayata bağlar. Belki de bildiğinizi sanırsınız ama bilmediğiniz şeyler vardır. Kaybettiğinizi sanırsınız ama aslında hala yanınızdadır. Bunlar güzel ve bizi mutlu eden taraarıdır. Her şeyin birde kötü tarafı vardır. Sevdiklerimiz gözlerimizde her zaman iyi yerde olmak isterler. Bu zamansa size diyeceğim:
''Sevdiğiniz sizi kaybetmemek için kötü tarafını gizliyorsa, bırakın gizlesin. İşte tam bu zaman bilmediğimiz şeylerin olması gereklidir, bilinmemelidir.''
Çöpte kanlar içerisindeki masumiyeti anlatan peçete vardı. Birisi yaptığı hatadan böylemi kurtulmak istedi? Yoksa bu kan Ayça'nın mı? Beklide birinin burnu kanadı. Odaya girdiğimde Emir yine dolabın önündeydi. Benden sakladığı sırrını dolabın derinliklerine atıp kapıyı örtmüştü. Bu sefer o sırrı öğrenme zamanıydı. Emir'den şüphelenmiştim? O dolapta ne vardı, kanlı peçeteyle alakası var mıydı?
''Orda ne var, ne saklıyorsun?'' Aldırmadan yatağına geçip müzik dinliyordu. Buda beni sinirden patlatmaya yetiyordu. Cevabı almak için ''O dolapta ne var!'' diyerek bağırdım. Hala aldırmayan Emir'den cevap alamadım. Tam kapıyı açacaktım ki ''Açma o kapıyı!'' demesini duymamla yediğim yumruk bir oldu. Kavgayı başlatan yumruğu karnıma yemiştim. Sinirden deliye döndüğümü Emir'i yumruklarken fark ettim, bıraktım.
Gizemli dolabı açmak için engel kalmamıştı. Tam açıyordum ki Emir'in gözyaşları dolaba vurulan kilit gibiydi. Yumruklar yediği için ağlıyor olamazdı. Çünkü şakalaşmamız daha çok can yakıyordu. İçerde sakladığı şey çok önemli olmalıydı. Merakım tavan yapmıştı. Allah kahretsin ben ne yapıyorum! Çok saçmalamıştım. Kapıyı kapattığım gibi Emir'den özür diledim. Işığı örtüp yatağıma geçtiğimde hayallere daldım. Ayça, hayaller kuran tatlı bir kızdı. Hayallerinin başrolüydüm. Hep bir çocuğumuz olsun isterdik, adı da Hayal'di. Neden bu isimdi bilmiyorum ama hayalleri bitmek bilmezdi. Hayalleri beni çok mutlu ederdi. O da bunu bildiği için mutluluk kaynağımdı. Ayça artık yoktu, kabullenmeliydim. Onun yerini hiç kimse tutmazdı.
Gecenin ziri karanlığında tek yapabildiğim müzik dinlemekti. Bir türlü kulaklığımı bulamıyordum. Elimi yastığımın altına attığımda buluyorum, kara sevdanın rengindeki kulaklığımı. Telefonumdan rast gele bir şarkı açmıştım. Bu şarkı Yalın'ın Benimki adlı şarkısıydı ve bir damla gözyaşım gecenin soğuğunda süzülmüştü. Bizim şarkımızdı. İki gündür ağlamamak için kendimi tutuyordum, ağlamamalıydım. Kendimi sıktım ve daha çok sıktım, en sonunda rahatladım çünkü ağlamayı bu şekilde önlüyordum. Annemle babam öldüğü gün kendimi o kadar sıktım ki üç dişim kırıldı, o halde bile ağlıyordum. Acıların hangisi ağırsa diğerini bastırdığını yaşayarak öğrendim.
Gecenin durgun saatleri olmuştu. Zerre kadar uykum yoktu. Emir'in horlaması uykumu daha da azaltıyordu. Ne sakladığını çok merak ediyordum. Kanlı peçeteyle alakası olabilir miydi? O kan kimindi? Dolabı açmalıydım çünkü o kan Ayça'nın da olabilir. Bakmam lazımdı, hem Emir'de uyudu diyerek kendimi avutuyordum. Her kalp atışımda, nefesimde artan bir meraktı. Kalkıp dolabı açmamı bir şey engelliyordu. Evet, bir engel vardı. Bu engel, meraktan duyduğum rahatsızlıktan hoşlanmamdı. Haf bir acıdan alınan haz gibi mutluluk vericiydi. Mutluluğun bitmemesi için daha çok merak etmekten kaçınmadım. Fakat mutluluğum artması gerekirken azalıyordu. Fazla merak iyi değil derler ama aldırış etmeden merakımı arttırıyordum.
Çok ilginçti, bu rahatsızlıktan mutluluk duymuyordum. Sinir bozucu olmuştu. Yeter artık! Dolabın kulpundan tuttum. Yavaş ve sessizce açıyordum ki dışarıdaki ses buna engel olmuştu. Dışarıda birisi bağırıyor. Bu saatte kim, neden bağırsın ki? Dolaba olan merakım kaçmıştı ve camdan aşağı baktım.
''Nadir aşağı in.''
Saat gecenin kaçıydı. Ender buraya neden gelmişti.
''Bekle geliyorum.''
Gece yarısıydı, nöbetçi hoca çoktan ikinci rüyasındadır. Yangın merdiveninden sessizce Ender'in yanına gittim.
Enderin suratında değişik bir ifade vardı, endişeler içerisindeydi. Ona sarılmak istemiştim ama o buna izin vermedi. Hayatımız boyunca hiç elimiz bile değmemişti, neden böyleydik? Her insan gibi kardeşime sarılmak, öpmek istiyordum. Hayatta her şeyimi kaybettim. Ender tek kişilik ailemdi. Uzun bir iç çektim.
''Bu saate neden buradasın? Yurtta olmalısın. Yakalanırsan atılırsın.''
''Melike.''
Bunu duyduğumda tüylerim ürpermişti. ''Seni çok seviyordu. Bunu ona yapanı biliyorum.''
Çok saçmaydı, bunu nasıl bilebilirdi ki? Ayrıca bu saate neden buraya gelsin ki? Ona baktığımda sanki bunları düşündüğümü biliyordu.
''Bu saate buraya gelmemin sebebi, yarın çok geç olabilir. Yanlış birisini suçlu sanabilirsin.''
Çok fazla ürpermiştim. Melike nasıl öldüğünü düşünürken sanki içimi okuyordu.
''İntihar etti.''
Pek şaşırmamıştım, otopsi sonucunda böyle olduğunu anlamıştık. Ama bunun nedeni neydi? Bunu da sormadığım halde cevap vermesi beni çok korkuttu.
''Seni seviyordu ve yaptığı yanlış yüzünden canına kıydı.''
Bu cevap her şeyin cevabı olmuştu benim için. Sanki böyle olduğunu biliyordum ama anlam veremiyordum. İlk defa soru sormuştum.
''Bunları nerden biliyorsun?''
Bu sorum karşısında susmuştu. Söylemekten çekiniyor olmalıydı. Acaba yaptığı hata neydi? Sormak istiyorum ama soramıyordum. Neden soramıyordum?
Boğazımdan tek bir harf bile çıkmıyordu. Bu soruyu sormama bir şey engel oluyordu. Ender neden bunu ben sormadan cevaplamadı? Yoksa bunu cevaplamak istemiyor muydu? Sanırım bana engel olan Ender'di.
''Başka soracak bir şeyin var mı?''
Bu sorusuyla sanki boğazıma ikinci kilidi vurmuştu. Bu kilidi çözmem lazımdı. Çok zordu ve acı çekiyordum ki ''Yarın yine geleceğim, o zaman bu sorunu cevaplarım.'' Bunları duyunca çok şaşırdım. Haften korktum çünkü benim konuşmamı engellemişti. Emir camdan bize bakıyordu. Ender'e bir şey demeden hızlıca yukarı çıktım. Ender'i soracağını biliyordum ama ne yapacaktım. Odaya girdiğimde ''Ne yapıyorsun bu saate dışarıda?'' ne diyeceğimi bilmiyordum. Kafam çok karışıktı. Ona cinayetle ilgili hiç bir şey söylememiştim. Bir yalan uydurmam lazımdı.
''Camdan eşya düşmüştü onu aldım.''
Bu cevabım yeterli olmayacaktı. Ender'i soracaktı. Evet, şimdi sorusu buydu.
''Peki, bir daha yalnız çıkma.''
Çok tuhaftı. Yoksa Ender'i görmedi mi? Ya da yabancıların yanına yalnız gitmemem gerektiğini mi söylemişti?
Karamsarlık yine vücudumu sarmaya başlamıştı. Bu düşünceler havuzundan ayrılmıştım. Kendime geldiğimde Emir'in çoktan uyuduğunu fark ettim. Işığı örtecektim ki gizemli dolaba bakakaldım. Merak etmiştim ama bu gece ne olduysa bu merak yüzünden oldu diyerekten ışığı örtüp yatağıma sokuldum.
Yorumlarınızı lütfen paylaşınız...

KANLI GECEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin