5.Bölüm

84 14 4
                                    

[monolog]

Günler haftalar hatta aylar geçiyordu ancak ben hiç birini hatırlayamıyorum. Hatırlayabildiğim sadece saat kavramı o da yanı başımda duran masa saatimden olsa gerek. Gece yarısını geçeli çok oldu. Tahmini olarak saat 01.15'di. Şuan çalışma masama oturmuş vaziyette yazmaya devam ediyorum. Hayatımı yazmaya nereden bulaştım bilinmez ancak birinin ilham olduğu kesin. O konuya sonra geleceğim.  En son nerede kalmıştık. Hehh.. buldum. Kaza sahnesi değil mi? 

Anne o gün sana söyleyememiştim ama babam haklıydı, o bebeğin katili bendim. Adam daha o yaşta anlamıştı malını da iş işten geçti işte. Şuan yanımda değilsin ancak şuan sana anlatıyor gibi anlatıyorum satırlarıma tek tek.. Bebek haberini aldıktan sonra hani ben odaya ağlayarak gittim de sen peşimden gelmedin ya, daha o zaman planladım her şeyi. Benim yerimi kimse alamazdı alamadı da.. Neyse o günden sonra sadece seni takip ettim. Yaptığın hareketleri, evdeki konuşmalarını tek tek hafızama kazıdım. Anneannemle konuştuğun bir gün, duyduklarımla yaptım her şeyi. Anneannem sana;

"Aman kızım merdiven inip çıkarken dikkat et! İlk zamanlar çok tehlikelidir. Bebeğine bir şey olur."

Duyduğum sadece buydu. Ondan sonra ne yaptım ben de bilmiyorum. Amacım sadece ayağını kaydırmaktı. Hesaba katmadığım ise merdivenlerden yuvarlanıp düşmen. O an içimi bir korku kaplamıştı. Sensiz olacağım hissi öyle derinden sarstı ki beni, yanına nasıl geldim nasıl ağlamaya başladım bilmiyorum. Sonrasını ise biliyorsun. Yatakta sana sarılıp ağlamak ve o bahsettiğiniz bebeğin artık olmaması beni çok mutlu etmişti. Biliyor musun anne.. Sen fark etmiyordun ancak seni benden başka bu denli seven yoktu olmayacakta...

.....


Zaman su gibi akıp geçmekte ve ben ilkokul çağlarımdayım. Beni çocuk olarak değil de bir birey olarak gör artık istiyorum. Ancak senin ve babamın söylediği tek şey;   'Çocuksun çocukluğunu bil!' 

Bu cümle her zaman düşündürmüştür beni. Çocukluk nasıl bilinir? Söylediğiniz cümleyi siz bile bilemezken söylemeniz çok saçma değil mi? Ne olursa olsun sana kızmak kızamıyorum da, ancak o adama gitgide artan nefretim, beni artık durduramıyor. Çoğu kez bana oğlu değilmişim de düşmanı gibi bakıyor ne yapmışım ki ben ona. Dur hatırlamaya çalışacağım. Onu bu denli sinirlendirecek ne yapmış olabilirim? Ufaktım o zamanlar nasıl aklım ersin ki :D

Haa dur şimdi hatırladım. 

Hani çok sıcak olan bir yaz günüydü. Bütün akrabalar toplaşıp pikniğe gittiğimiz zamandan kalmış olsa gerek. 

"Anne neden yemek yemiyoruz ben çok acıktım."

"Dur oğlum. Sepet hazırlıyorum şuan. Hep birlikte pikniğe gidiyoruz orada yiyeceğiz."

"Off.. Ben gitmek istemiyorum ama neden bu kadar kalabalık gidiyoruz ki. Hiç birini sevmiyorum."

"Düzgün konuş Korhan, onlar senin akraban. Git babanın yanına yardım et bakalım. Birazdan yola çıkacağız."

Piknik denilen şeyi sevmiyordum ben. Ne diye yemek yiyebilmek için çayır çimen bulmamız gerekiyordu ki. Mutfağımızda da gayet güzel yiyebilirdik.

"Babaaa.."

"Ben de seni arıyordum Korhan. Kapının önündeki çantaları bagaja koy. Ben de ızgaralık malzemeleri almaya gidiyorum. Birazdan geleceğim bir yerlere dokunayım deme."

Yahu şunu bilmelisiniz ki birine eğer söyle-me, yap-ma, dokun-ma, dersen o yapar. Hele ki bu bir çocuksa her türlü yapar. Neden yapar biliyor musun merakından yapar. Dosdoğru bana anlatmamışsın ki, bana dediğin sadece 'bir yere dokunma!' bas baya da dokunurum.

Arabayı boş bulmuşum kaçırır mıyım, şoför koltuğuna hemen kuruldum. Babamın gelmeyişini fırsat bilip bir kaç dakika arabada oyun oynadım o kadar. Küçük çocuk başka ne yapabilir? Neyse babamı fark edince hemen arabadan inip eski yerime geçtim ve ayakta dikilmeye devam ettim. Birden bir gürültü koptu ikimiz de aynı anda bakışlarımızı o yöne çevirdik birde ne görelim araba geri geri gidiyor. Şuan düşünüyorum da babamın koşuşu çok komikti. Neyse devam edeyim. O koşmaya devam etsin dursun araba birden iki blok ötemizdeki sitenin bahçesine düştü. Düşmek denmez bildiğin uçtu. Bunu duyan bütün mahalle halkı dışarı çıktı. Görüntü zihninizde canlanmıştır umarım.

"Korhaaaannnn..." Gel buraya eşek sıpası. Lan artık burama kadar geldi. Ne istedin kızımdan. Yeter artık insan evladından bıkar mı sen beni bıktırdın."

"Benim  ne suçum var baba. Araban nasıl senin  kızın oluyor? Ben kız kardeşi arabaymış dedirtmem o kadar! Ayrıca buram dediğin neresi. Haa boğazın demek. Tamam yaa ne kızıyorsun. Adama bak ya cana geleceğine mala gelsin sözünü hiç duymadın mı sen."

O sıra da gürültüyü duyup dışarıya çıkan kişiler arasında Sevil de vardı. Vaziyeti fark etmesi uzun sürmedi tabii.  

"Sevil.. Bak iyice bak bu senin biricik oğlunun marifeti onunla gurur duy." diyerek alkışlamaya başladı. 

"Hadi ne duruyorsunuz millet sizde alkışlasanıza. Bakın ve duyun bunu benim öz evladım, öz babasına yaptı."


Yaptığı o kadar gereksiz ve utandırıcı bir davranıştı ki sanki canına kast etmiştim. Eğer canına  kast etmiş olsaydım onu site bahçesine değil, uçuruma sürüklerdim. Günahımı almaktan başka bir şey yapmıyordu. Benim dışımdakiler umurumda değildi o sinirle eve girip direk odama kilitledim kendimi. Olayı duyan akrabalarda evimize akın etmişti. Geldiklerini seslerinden duyuyor ancak odamdan adımımı atmıyordum. Böylelikle piknik hevesleri kursaklarında kalmıştı. Her şey aleyhime işliyordu. Eğer bir şeyi onaylamıyor isem o muhakkak olmuyordu. Ancak ebeveynlerim ne yapıp ne ediyor hep beni suçlu görüyordu. Adım çıkmıştı bir kere geri dönüşüm olmuyordu. Amann kim takar ki sizi.. Korhan GÜNGÖR düm ben tabii ki benim istediğim olacaktı aksi bile düşünülemezdi öyle değil mi?

.....


Katilim Sensin [ASKIDA] DüzenleniyorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin