6.Bölüm

83 14 2
                                    


[monolog]

        Aklın hala kaybettiğinde, yanı başındakinin kıymetini bilmiyorsun. Sana en çokta bu yüzden kızıyorum. İnsan sahip olduklarının kıymetini bilmeliydi öyle değil mi? Hatırladıklarınla beraber gözlerinden yaşların usulca akıyor ve ben elini tutuyorum sıkı sıkıya. Bana o güzel gözlerinle gülümsüyorsun. Sen busun işte bana gülüşünü bahşetmesi gereken varlık. Bana hadi diyorsun artık eve dönmeliyiz. Her zaman ki parkımızdan ayrılıyoruz. Sen beni terk ettiğin gibi, ikimize ait olan bu parkı da terk ettin. Ben bırakamadım hiç bir hatırayı seni bırakamadığım gibi...  

.....

Peki tedavi sürecim ne boyutta onu anlatmalıyım size. Bir kaç yıldır belli aralıklarla gittiğim psikolog ve psikiyatri seansları son aşamalarda. Büyüyorum ve Müge Hanım bizi artık ergen bölümüne nakil etmek istiyor. Bunca yıl ne faydasını gördün derseniz hiç bir şey demek daha mantıklı olur. Ya bunlar fazla aptaldı ya da ben fazla zekiydim. Ha bu arada üstün yetenekli bir bireymişim. Yani IQ normalin üzerinde çıktı. Beni hafife almamaları gerekiyordu zaten. Bunun bilmek için teste de gerek yoktu. Her zaman kendimin farkındaydım. Yaşıtlarımın aksine daha olgun düşünen ve hep kendimden büyüklerle takılmak isteyen biri oldum. Bu yüzdendir ki okul hayatım boyunca dengim bir arkadaşım olmadı. Ben hep yalnızdım hala da öyleyim. Ancak bu durum beni üzüyor mu derseniz asla üzmüyor üzmedi de. O lanet kadının bana yaptığı alçaklık değil mi? Kimden bahsediyor olabilirim tabi ki de Müge denen şahıs. Yıllardır benim üzerimde yaptığı testlerin hiç birinin sonucunu bilmiyorum. Böyle bir saçmalık olur mu? Ancak ergen psikiyatristinden öğrenebilirmişim. Böyle saçma bir şeyi de ilk defa duydum. O gün annemle beraber yola çıktık. Doktorla görüşmesinden bu yana bir durgunluk hakim.

"Annee.. İyi misin?"

"İyiyim tabi neden iyi olmayayım ki."

"Ne bileyim durgun gibisin. Yoksa tedavim bitmediği için oğluna mı üzülüyorsun. Aman ne olacak sanki öleceğim de. Öyle bir şey olsa bile üzülmem ki sen olduktan sonra hepsini kabul ederim."

"Saçma sapan konuşmayı kes Korhan. Ölümde nereden çıktı. Öküz gibisin benle babanı mezara bile gömersin."

"Babamı gömeceğim kesinde..."

"Ne dedin sen??"

"Hiççç.. Hadi oyalanma da hızlı yürü geç kaldık."

.....

Müge Hanım'ın önerdiği klinik binasını görerek içeriye ilk adımımı attım. Peşimden içeri giren annem ise girişte danışma yazılı olan masaya doğru ilerledi.

"Merhaba ben Sevil Güngör. Ahmet Beyle görüşmek için gelmiştik. Bizi Müge Hanım yönlendirdi."

"Buyurun Sevil Hanım. Ahmet Bey sizi bekliyor."

Bahsedilen adamla görüşmek istemediğim halde hatır için gelmiştim. Beyazın hakim olduğu koridorda ilerledik. Ne kadar da beyazdı koyu renkler hep daha çok ilgimi çekerdi. Sonunda isminin yazılı olduğu odaya gelmiştik. İçeri adımımı attığım an orta yaşlarda iyi giyimli bir beyefendi bizi karşıladı. Beni baştan ayağa süzdüğünü de fark etmedim değildi neyse boş ver dedim ve gösterdiği koltuğa oturdum. Uzun görüşme sonrası artık seansımız sona ermiş kalkıyorduk.

"Seninle bir kaç kez daha görüşmek isterim Korhan. Kendine çok iyi bak." 

Söylediği şeye cevabım sadece başımı anladığımı belirtir şekilde sallamak olmuştu. Uzattığı elini sıktım ve odadan hızla çıktım. Annem ise odadan doktorla beraber kahkaha atarak çıkmıştı. Lan bütün gün yanımdaydı. Bu herif bu kadar gülünecek ne demiş olabilirdi. Bir şekilde öğrenmesinin yolunu bilirdim. Akşam üzeri çoktan olmuştu bile. Akşam yemeğine daha iki saat vardı. Fırsattan istifade ederek salonda saçma sapan bir kadın programı izleyen annemin yanındaki koltuğa oturdum ve konuşmaya başladım.

                                                   "Sen ne utanmaz bir kadın oldun böyle."

"Anlamadım. Sen ne dediğinin farkında mısın  ağzını topla ne utanmazlığından bahsediyorsun?"

"Görmediğimi mi sandın. Ayak üstü adamla fingirdeştin. Babam olacak adama üzüldüm şuan."

"Terbiyesiz.! Seni tanıyamıyorum artık ne kadar da iğrenç bir insana dönüştün. Bu benim oğlum mu gerçekten. Annesine kötü ithamlarda bulunan biri benim oğlum olamaz."

"Ben söyleyeceğimi söyledim. Evli barklı kadınsın doğru düzgün davran yoksaa..."

"Yoksaaa..??"

"Yoksayı da sonra görürsün. Neyse ben odama gidiyorum. Sen de o çok sevdiğin kocanı bekle dur."

.....

Babam denecek herif sabah gidip akşam eve geliyordu. Karısı el alemin adamlarıyla samimi bir şekilde takılıyor o ise bundan habersiz çalışıp duruyordu. Olaya illa benim mi dahil olmam gerekiyordu. Dur bakalım daha erken gözüme takılan bir şey olursa işe muhakkak el atardım. Benim gibi düşünceli ve yardım sever evlat zor bulunurdu da haberleri yoktu işte. Düşünüyorum da iyi ki bir kız kardeşe sahip değilim. Eminim onun katili ben olurdum. Haaaa... Bir dakika. Zaten annemin ölen çocuğu kızdı değil mi? Düşünmeme gerek yok zaten katili benmişim. Kaza diye düşünün kazaydı zaten öyle değil mi? Tabi ki de öyle. Yoksa kim bilerek katil olurdu.

Babam eve gelmiş salondan gelen hararetli konuşmalarına ister istemez kulak misafiri oluyordum. 

"Burhan senin bu oğlun beni iffetsiz kadın olmakla itham etti. İnanabiliyor musun kendi annesini yani beni. Ben ne yapmışım da ne yaparken görmüşte böyle diyebiliyor. Çok üzgünüm ben ne yaptım hepsi benim suçum vaktinde seni dinlemem gerekirdi çok üzgünüm."

"Sevil sil o gözyaşlarını gel sarıl kocana bakayım, haa şöyle. Sakın üzülme.. üzülmesi gereken kişi sen değilsin o. Merak etme yakında öyle bir ceza vereceğim ki ona aklı şaşacak!"

Duyduklarım karşısında histerik bir kahkaha attım. Bana ceza verecekmiş öyle mi? Çok beklersin Burhan bey. Dikkat et de o cezayı sana kesmesinler...

.....

Katilim Sensin [ASKIDA] DüzenleniyorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin