BÖLÜM 4

469 67 43
                                    

Victory gözlerini ölüme ''merhaba'' dermişcesine kapatıverdi. Göz kapağının kenarından bir damla yaş süzülüyordu. Ölüm hissi tüm benliğini ele geçirmişti. Nefes alıp verişi hızlanmaya devam ediyordu. Tory ölüm ile kalım arasında bir savaş veriyor gibiydi...

''Tory? Tory uyan! İyi misin sen?!'' dedi Sean. Gözlerindeki korku açıkça ''Ben buradayım'' diyordu. Ten rengi avuç içi haricinde sapsarı kesilmişti.  Ela olan gözleri ten rengi ile uyum sağlayarak sarıya dönmüştü. Tory olduğu yerde kıvranıp duruyordu. Sean yardım istemek için avazı çıktığı kadar bağırmaya başladı. Odacıktaki herkes yataklarından sıçrayarak Tory'nin olduğu odaya koşuşturdular. Az bir zaman sonra Tory'nin gözleri aralandı ve gördükleri karşısında sırıtmasına hakim olamadı. Dudağının kenarı hafifçe büküldü. Herkesin yüzünde sevinçle ve şaşkınlıkla karışık bir ifade vardı. Sean, Tory'nin elinden tuttu ve yavaşça doğrulmasına yardım etti. Küçük Lori her zamanki sevimliliğiyle  Victory'nin kucağına zıplayıverdi. Lori'nin gözlerindeki sevinç parıldaması NMSC uzay gemisindeki herkesin mutlu olmasına yetiyordu...

Carl ve Louis odacıkların hepsini altını üstüne getirerek, üzerinde çalıştıkları proje -zaman makinası- için materyaller arıyorlardı. Daha henüz ne yapabileceklerine dahi karar verememelerine rağmen ellerinde ne olduğunu görmek istiyorlardı. Aslında NMSC uzay gemisinde hiç kimsenin daha fark edemediği bir odacık daha vardı. Bu odacık her bir odacığın birleşimi kadardı ve bu tasarım harikası geminin alt bölümünde bulunuyordu. Orası hem laboratuvar hem de mutfak olarak kullanılması için dizayn edilmişti. Giriş kapısı her odacığın tabanında, sol  köşede duruyordu. Halbuki kapısının olduğu yer herkesin fark edebileceği bir neon sarısına boyanmıştı. Fakat herkesin aklı hala olan olaylarda olduğu için ne yaptıklarına, nerede olduklarına, ne yapacaklarına odaklanamıyorlardı...

Dünya en son bırakılan halinden daha iyi bir halde gibi görünüyordu. Fakat havası hala solunulamaz derecede zehirliydi. Her yer çiçeklerin, ağaçların kurumuş gövdeleriyle, ölü hayvan ve insan kalıntılarıyla doluydu. Dünya'nın bu halde olmasının tek nedeni insanlığın varoluşuydu. İnsanlar birer yamyam gibi birbirlerini didikleyerek Dünya'yı bu hale getirmişti. Zamanı çok geriye sararsak ilk insanlar çok zorlanıyordu yemek , yatacak yer bulmak için ama mutlulardı. Dünya ülkelere , kıtalara bölünmemişti. Dünya'nın her yerine sahiplerdi, kimse birbiri ile ''burası benim'' diyerek anlaşmazlığa girmiyordu. Ne zaman yerleşik yaşama geçildi o zaman işler çığırından çıktı. İnsanoğlu aç gözlü yaratıklara dönüştü. Kendi sahip olduklarını bir kenara atarak başkalarının sahip olduklarına göz koymaya başladılar. Bu yüzden tartışmalar,savaşlar, ayrılmalar başladı. Sonunun böyle olacağını kimse tahmin etmezdi belki de ama oldu, insanoğlu kendi kendini bitirdi. Belki de evrenin bu kadar muazzam olmasını sağlayan şeylerden birisi de insanların olmayışı, zarar veremeyişidir. Kim bilir Dünyamız da ne kadar güzeldi eskiden. Her yer yemyeşil, denizler ve gökyüzü masmavi...


Arkadaşlar aslında bu bölüm daha uzun olacaktı ama kapanışı biraz İstanbul&Ankara ve daha önceki patlamaları anmak için yazdım diyebiliriz... Bu yüzden hepinizden özür dilerim 5. bölüm çok uzun olacak buna söz veriyorum... Patlamalarda ve savaşlarda hayatını kaybeden şehitlerimiz ve vatandaşlarımıza Allah rahmet eylesin mekanları cennet olsun...

İPERİT Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin