BÖLÜM 6

343 51 26
                                    


Lori yukarıda gelen sesler sayesinde derin uykusundan uyanabilmişti. Hemen ayağa sıçrayarak merdivenlere yöneldi. Merdivenleri çıkarken ardındaki ışıklar kendiliğinden kapanıveriyordu. Merdivenleri dikkatli adımlarla çıkmaya çalışırken son basamakta nasıl olduysa ayağı kaydı ve aşağıya doğru yuvarlanmaya başladı. Bu düşüş NMSC uzay gemisinde büyük bir yankıya sebep oldu. Herkes sesin nereden geldiğini anlamaya çalışıyordu. 

''Sesin aşağıdan geldiğine adım gibi eminim Carl.''

''Belki de bir göktaşıdır. Gidip hasar aldık mı bakmalıyım. Siz Lori'yi aramaya devam edin.'' 

''Peki ya o aşağıdan gelen ses Lori'ye aitse?''  dedi Orlando. 

Haklıydı işittikleri o ses minik kızın düşüşü yüzünden çıkmıştı. Lori bilincini kaybetmiş bir şekilde yerde yatıyordu. Kucağında sımsıkı sıktığı bir oyuncak ayı vardı ve o ayının üzerinde de kan damlaları...

Bu damlaların sahibi Lori idi. Kolunda iki derin kesik ve başının arkasında şiddetli çarpma yüzünden büyük ve kanayan bir yara vardı. 

''Eğer Lori'ye aitse başına büyük bir şey gelmiş olmalı.'' 

''Kontrollerime göre gemide hasar yok. Bu da Lori'yi biran önce bulmamız gerektiğini işaret ediyor.'' dedi Carl.  

Bella'nın artık gücü gittikçe tükeniyordu ve tam yere yığılacağı an kendini Ian'ın kollarında buldu. 

''Dinlenmelisin güzelim. Biz onu bulacağız buna emin olabilirsin.''

''Ona iyi bakacağıma söz vermiştim kendime. Ya kardeşim gibi onu da kaybedersem? Ne yaparım bilmiyorum Ian. Yardım edersen ben de arayayım onu.''

''Dinlenmelisin Bella. Hem zaten arayacak neresi var ki? Bütün odalara tekrardan bakacağız.''  diyerek onu vazgeçirmeye çalıştı Sean. 

Bella kafasını hafifçe önüne eğerek onu onayladı. Sean, Ian'a onu bırakmamasını işaret etti ve Lori'yi aramak üzere odadan çıktı. Bella olanlar yüzünden kendini suçlayıp duruyordu. Artık iyice gücünü tüketen Bella, Ian'ın kucağında uykuya daldı. Uyurken bir şeyler mırıldanmaya başladı,

'' O gün kardeşim için çok özel bir gündü biliyor musun? Sonunda ona uygun bir kalp bulabilmişlerdi. Ameliyat sabahı bize hayallerini çizdiği resimleri vermişti. Bunlara o yokken bakmamızı istemişti. O bize resimleri verdiğinde ona belli etmeden resimlere hızlıca bir göz atmıştım. Her bir resim iyileştikten sonra ne yapacağı ile alakalıydı. Resimler renksizdi, tek renkli olan bir şey vardı. O da kalbiydi. Resimleri çizerken pek özenmese de, kalbi çizerken ayrı bir özen göstermiş gibiydi. Gözlerimden süzülen yaşları ondan ne kadar saklamaya çalışsam da başarılı olamamıştım. 

Neden ağlıyorsun abla? Bak artık iyileşeceğim, evimize gideceğiz ve ben de diğer çocuklar gibi koşup oyunlar oynayacağım. 

Biliyorum bitanem bunlar sevinçten akan yaşlar. İyileştikten sonra seninle istediğin her yere gideceğiz, beraber oyunlar oynayacağız. Sana söz veriyorum. 

Gerçekten mi? Beni istediğim her yere götürecek misin? diye sordu heyecanla minik farem.

Ben verdiğim sözleri unutmam minik fare unuttun mu yoksa?  dedim ve göz kırptım ona. 

Seni çok seviyorum ablacığım, iyi ki benim ablamsın. sevinçle ellerini çırptı Angelina. 

Bu konuşmadan biraz sonra bir doktor ve birkaç hemşire miniğimi ameliyata hazırlamak için gelmişti. Benden bir süreliğine dışarıda beklememi istediler. Fakat Angelina bunu yapmamı istememişti, ağlayama başlamıştı. Onun tek ailesi bendim ve benim de tek ailem o idi. Annemiz ve babamızı Angelina çok küçükken bir kazada kaybetmiştik. Doktora ''lütfen'' bakışı attıktan sonra içeride kalmama izin verdiler. Onu son kez ben giydirmiştim.'' 

''Son kez mi? Nasıl yani?'' dedi Ian şaşkınlığını gizlemeyerek. 

''Onu da ailem gibi kaybettim. Ameliyat onun minik bedenine ağır geldi.'' 

Bella gözünü açtığı anda damlalar, Bella'nın gözünden sel gibi akmaya başladı. Onun bu haline daha fazla dayanamayan Ian, ona sarılmak için belinden tuttu ve hafifçe kaldırdı. Bella başını istemsizce Ian'ın köprücük kemiğine yerleştirdi ve orada hıçkırarak ağlamaya devam etti. Ian gözünden yaş akmaması için kendisini sıkıyordu fakat bir damla yaş istemeyerek de olsa Bella'nın yanağına doğru süzüldü. Bella kafasını çevirip, Ian'ın gözlerine baktığında gözlerinin kan çanağına döndüğünü gördü. Ian'ın yüzünü ellerinin arasına alarak sahte bir gülümseme yerleştirdi yüzüne. İşaret parmağını Ian'ın dudağının kenarlarına götürdü ve onun da yüzünde bir gülümseme oluşmasını sağladı. 

''Sanırım bir şey buldum. Biri acilen buraya gelebilir mi?''  dedi tedirgin bir ses. Kimse onun sesini işitmemişti. Bu sefer daha yüksek bir sesle ''Yardım eder misiniz? Bir şey buldum! ''

Bu sefer sesi duyan kişi Bella idi. Aniden Ian'ın kucağından doğruldu ve ayaklanmaya başladı. Ne olduğunu anlamayan Ian şaşkın gözlerle Bella'ya bakıyordu. 

''Hadi  Ian kalk duymadın mı yardım sesini? Belki biri Lori'yi bulmuş olabilir.''   diyerek sesin geldiği yöne doğru koşmaya başladı Bella. Ian da arkasından hızlı adımlarla ilerliyordu. Odaya geldiklerinde Victory'nin yere uzanmış bir şey ile uğraştığını gördüler. Ian, Tory'nin yanına giderek ne ile uğraştığını anlamaya çalıştı. Yerde neon sarısı bir şey vardı ve onu kaldırmaya çalışıyordu. 

''Sen çekil bir de ben deneyeyim istersen. Belki bir düğmesi falan vardır ha?'' 

''Sanmıyorum. Odanın içerisinde her yere baktım ama bulamadım.''

 Ian dikkatlice incelemeye başladı; sağına geçti, soluna geçti en sonuna hafif bir aralık gördü. O aralığın arasına parmağını hafifçe geçirerek yukarı doğru kaldırmaya çalıştı. Evet, bulmuştu. Kapıyı tamamen açtıklarına ise karanlık bir yere açılıyordu. Onlar Lori kadar cesur değildi. Bir süre ''İlk kim inecek'' diye birbirlerine bakıp durdular. En sonunda Victory merdivenin ilk basamağına adımını atmıştı. Tory adım attıkça ışıklar teker teker yanıyordu. Lori'nin bulunduğu odaya gelmişlerdi fakat Lori hala ortalıklarda yoktu. Lori onların bulunduğu yerin diğer ucunda hareketsiz bir biçimde yatıyordu. Ian ortamın loş ışığına alışmaya çalışırken Bella'nın gözleri, Lori'yi arıyordu. Onlardan önce davranan Tory çoktan Lori'yi bulmuştu. 

''Onu buldum çabuk buraya gelin. Durumu pek iyi gözükmüyor çabuk!'' sesi titriyordu.

Bella, minik kızın bulunduğu yere gidince dizlerinin bağı çözülmüştü. Lori'nin dibine doğru o da düşüvermişti. Ian diğerlerine haber vermek için yukarı çıkmıştı. 

''Lori'yi bulduk! Carl, Louis size ihtiyacımız var! Durumu hiç de iyi değil. Yardım edin! '' 

Merdivenden aşağıya koşar adımlarla inmeye başladılar. Louis, Lori'yi uzaktan gördüğünde durumunun ciddi olduğunu anlamıştı. Onlar Lori'yi bulana kadar kolundan ve kafasından kan akmaya devam etmişti, çok kan kaybetmişti minik. Ian bu sırada ilk yardım malzemeleri bulmak için odayı turluyordu. Bir şeyler olmak zorundaydı. Bembeyaz perde ile kapanmış bir yer buldu. Perdeyi hafifçe araladı ve içerisine baktı. Aradığı şeyler tam da oradaydı ve hatta bir sedye bile vardı. Arkasında onunla birlikte aranan Carl'a seslendi. Bunu duyan Carl küçük kızın bulunduğu yere giderek onu kucakladı ve sedyeye doğru onu sarsmamaya çalışarak götürdü. Louis kolundaki yara ile ilgilenirken, Carl ise başındaki derin yarığı dikmekle uğraşıyordu. Bella yerde Ian'a dayanarak oturuyordu ve göz yaşlarına hakim olamıyordu. Yaralara yapılan müdahaleler sonlanmıştı. Fakat Lori'nin kaybettiği kan yüzünden iyileşmesi zor görünüyordu. İlk önce onun kan grubunu öğrenmeleri ve 12 kişi arasında ona uyacak kan grubunu bulmaları gerekiyordu. Ve bu iş artık ölüm kalım meselesine dönüşmüştü. Bu savaşın galibi ya ölüm olacaktı ya da kalım! Ve hanginin kazanacağı da şansa bağlıydı, çok küçük bir şansa...

----- Evet arkadaşlar artık olaylar yavaş yavaş başlıyor :) Asıl önemli olaylar 8. bölümde ortaya çıkacak *-* Yazılılarımdan dolayı artık sık sık bölüm yazamıyorum 7. bölüm 700 kişide gelecek :) -----

İPERİT Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin