Sessizlik çığlık atabilir miydi? Sessizlik hiç bu kadar gürültülü olabilir miydi? Sessizliğin en ürkütücü haliydi bu. Çığlık atan bir sessizlikti bu...
Nora adımlarını daha da hızlandırmıştı. Tabana sertçe basan adımları ardında tok bir ses bırakıyordu. Louis ve Carl kapıdan gelen sese doğru başlarını çevirdiler. Nora'nın yüz ifadeleri donmuş, gözleri ise yalvarırcasına onlara bakıyordu. Carl bir şeylerin ters gittiğini anlamıştı. Ayağa kaltkı ve Nora'nın yanına gitti. Elini hafifçe Nora'nın ellerine dokundurdu. Elleri buz kesilmişti. Nora elini elektrik çarpmış gibi çekiverdi Carl'ın ellerinden. Bir-iki adım geriledi ve dudaklarınan kelimeler dökülmeye başladı.
''Carl. Bell. Çok.''
''Söylesene Nora. Ne oldu Bella'ya? Neredeler?''
''Çok ateşi var. İyi gibi bir hali yok en sondaki odacıktalar.'' derken kendisi de yere yığıldı. Hatırladıkları ona çok ağır gelmişti. Canı hiç olmadığı kadar yanıyordu şimdi. Carl'ın yardım uzatan elini tekrar göz ardı etti ve kendiliğinden doğrulmaya çalıştı. Başını ''iyiyim'' anlamında salladıktan sonra Carl'ın gidişini izlemeye başladı. Uzay gemisindeki neredeyse herkes ateşlenip, geçmişini kabus olarak görüyordu. Carl odaya doğru ilerlerken aklında bir sürü şüphe vardı. Gazdan kendileri de etkilenmiş olabilirler miydi?
Gazın ne tür yan etkilerinin olduğunu bilmiyordu Carl. Fakat gözlemlerine göre solunan gaz içten içe insanı eritiyordu. Kabusa veya ateşe yol açıyormuydu peki?
Odanın kapısından içeri girdiğinde Bella'yı gözleri açık ve oturur bir vaziyette buldu Carl. Kendine gelmiş gibi görünüyordu fakat rengi sapsarı kesilmişti.
''Ne oldu? İyi misin Bell?'' Carl'ın sorusuna yanıt Ian'dan gelmişti.
''Uyurken sayıklamaya ve ateşi çıkmaya başladı. Nora'ya da aynısından olmuştu değil mi? Bir çeşit enfeksiyon olabilir mi? ''
'' Aslında buraya gelene kadar benim de aklımda bu tür bir düşünce vardı. Test yapmamız şart oldu. Bu sadece onları değil bizleri de etkileyebilir.'' deyip Bell'e doğru döndü. Genç kızın yüzündeki ifadeden gergin olduğu ortadaydı. Carl bir şey söyleyemeden gözlerini yere çevirdi, arkasını dönüp uzaklaştı.
Ian ellerini Bella'nın beline dolayarak arkasından sarıldı ve kulağına eğildi.
''Korkacak bir şey yok. Hem şu ana kadar bir şey olsa bize de olurdu. Merak etme sen. Bir çaresini bulacağız. Baksana şans ne zamandır bize gülüyor. Yine gülecek.''
Bella bu sözlere karşılık hala tedirgindi, Ian'ın ellerinin arasından kaydı ve ayağa kalktı. Ian'a doğru dönüp sahte bir gülüş fırlattı ve o da odadan çıkıp gitti. Lori'nin şarkı söyleyen sesi ile karşılaşan Bell onun bulunduğu odanın içerisine girdiğinde, kendini gerçekten rahatlamış hissediyordu. Her ne kadar rahatlasa da, enfeksiyon riskine karşı Lori'den uzak durmayı tercih etti. Bella odanın köşesinden Lori'yi izlerken yine zihni bulanıklaşmaya başlamıştı. Burada olan on iki insan haricinde Lori yaşında milyonlarca çocuk gözlerini yummuştu. Onlar Lori gibi büyüyemeyecek, şarkı söyleyemeyeceklerdi. Mutlular mıydı peki? Sanıldığı gibi Tanrı'nın yanındaki büyüleyici mekana mı gitmişlerdi? Buna inanmak zorundaydı. Küçük kızdan uzak durmaya dayanamayan genç kız Lori'nin yanına oturup, hiç ayrılmayacakmışcasına göğsüne bastırdı. İşte o zaman gerçekten rahatlamıştı. O zaman tüm acılarının yok olup gittiğini hissetmişti Bell.
***************** Arkadaşlar facebook sayfamda olan arkadaşlara bilgilendirmeyi yapmıştım. Malumunuz bu sene YGS-LYS sınavlarına hazırlanıyorum. Arada bölüm yazıp çıkacağım. Facebook'u kapattım fakat sayfam ile ilgilenenler var. Onlara çok teşekkür ediyorum. Bölümler kısa değil aslında 13.1-13.2 olarak yazdığım için onları birleştiriyorum. Eğer ki bir gün Iperit kitap olursa, bölümler tek bir bölüm altında toplanacak :) Sizleri çok seviyorum, iyi ki arkamdasınız... *****************
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İPERİT
Science FictionYıl 2070 Dünya da denilen zehirli gaz dolu gezegende yaşam tam olarak sona ermek üzere. Acı çekmekte olan insan, dünyada görülen son yaşam belirtisi . 2070 Haziran 21. Saat 13.44 Son insanın ölümü ile dünyadaki yaşam sona eriyor. Dünyanın eski ha...